Profesyonel katiller kendilerini ele vermemek için bazen "suç delillerini" yok ederler, bazen de bizzat maktulü.
Maktulü yok etmenin en klasik yolu denize atmaktır.
Tıpkı ABD'nin yaptığı gibi. 11 Eylül saldırılarının sorumlusu ilan ettiği El Kaide Lideri Usame bin Ladin'i yakaladı, öldürdü ve sonra da okyanusa attı.
Dönemin ABD Başkanı Obama'nın danışmanlarından Brennan dalga geçer gibi bir açıklama yapmış, Ladin'in cesedinin İslami usullere göre yıkandıktan ve dini "ritüeller" yerine getirildikten sonra denize atıldığını söylemişti.
DEAŞ lideri Ebubekir el Bağdadi'nin ceset kalıntılarını da "denize gömdüğünü" ABD Genelkurmay Başkanı Mark Milley açıkladı.
Ladin ve Bağdadi neden sorgulanmadı?
Hadi Bağdadi sağ yakalanmadı, tünelde kendini patlattı diyelim, ya Ladin?
Neyi açık etmesinden veya itiraf etmesinden korktular?
Hatırlarsanız, 11 Eylül saldırılarının hemen ardından dönemin ABD Başkanı Bush daha kimsecikler ne olduğunu anlamadan Haçlı seferi başlattığını ilan etmişti.
Putin "Haçlı seferlerinde biz yokuz" demişti hani.
Kissinger de 11 Eylül saldırıları ardından "Bundan sonra çatışma Müslümanların arasında olmalıdır" demişti.
Dedikleri gibi de oldu.
Siyonist - Haçlı seferi Pakistan'ı istikrarsızlaştırdı, Afganistan'a gün yüzü göstermedi. Irak'ı parçaladı, Libya'yı darmaduman etti. Suudi Arabistan, BAE ve Mısır'ı İsrail'in adeta emir eri yaptı.
Bütün bunları yaparken uluslararası toplumun desteğini gözetmeyi de ihmal etmediler.
DEAŞ her şeyden önce bunun için kuruldu. DEAŞ vahşetleri üzerinden uluslararası toplumda İslamofobi yangınını alevlendirerek post modern Siyonist Haçlı Seferine meşruiyet sağlamak istediler.
DEAŞ sayesinde PKK'nın Suriye kolu için "seküler- cici güçler" algısını yerleştirerek, "İkinci İsrail" mesabesinde garnizon devlet kurmaya çalıştılar.
Mahir Kaynak'ın şu sözünü hatırlamanın tam vaktidir: "Diyorlar ki terör örgütleri yeni bir devlet kurma derdinde. Hayır efendim yanlış. Hiçbir örgüt devlet kuramaz. Ortadoğu'daki tüm örgütler büyük İsrail devleti kurulsun diye kurulmuştur.
CHP'nin müttefiki olan PKK'nın siyasi ayağının Eşbaşkanı Sezai Temelli tevekkeli şunu dememişti: "Buralar vaat edilmiş topraklar, Musa tüm ömrünü bu toprakları arayarak geçirdi. Geldiler bu toprakları da kuruttular..."
Fakire soracak olursanız, "Zulüm 1453'te başladı" ifadesi bu sözün tastamam ruh ikizidir.
Dikkat isterim: Temelli'nin "geldiler" dediği, Kürt- Türk tüm Müslümanlardan başkası değildir.
Barış Pınarı Harekatı şükür ki şükür tüm planlarını bozdu. İsrail medyası bile bunu kısmen itiraf etti.
Lakin, vazgeçmeyecekler; yerli "işbirlikçilerin" hal-i pür melali, bunun en büyük delili.
İşleri güçleri yalan, işleri güçleri algı faaliyeti.
Belirli bir sosyolojiyi algı faaliyetiyle öyle zehirlemişler ki artık hangi yalanı üretsek yuttururuz diye düşünüyorlar.
O kadar ki, "PKK'ya teşekkür etmeliyiz" diyen Yeni Samanyolu TV'nin o sinsi algı operatörü, Erdoğan ve AK Parti'yi "duruş" göstermemekle itham edebildi.
"Ne işimiz var Ortadoğu bataklığında" diyerek Mehmetçiğin teröre karşı operasyonlarına karşı çıkan bunlar...
Operasyon başlayınca içleri yanan, kafamız rahat değil veya kafam karışık diyerek bozgunculuk yapan da bunlar.
Operasyon başarılı olunca da neden Suriye'nin dibini bulmadan durduk, neden bir "duruş" gösteremedik diyen de bunlar...
Sözün namusundan zerre nasibi olmayan bu adamlara aslında hiç şaşmamak gerekir.
Yahu 15 Temmuz direnişine hem "tiyatro" deyip, hem de "zavallı askerlerin kafalarını kesip denize attılar" diyen bunlar değil mi?