Terli, papyon takmış ama papyonun dili olsa direkt mahkemeye koşar, o derece acayip bir hal.
Papyon boğazı sıkar, anlarım; bir fotoğrafta görmüştüm, Soner Yalçın arkadaşımızı az kalsın boğacaktı.
Terlinin durumu tam tersi; bizzat boğazı papyonu boğuyor, zulmediyor gibi.
Madem "Biz bilimin önünde boynumuzu bükmeye hazırız. Biz sizden talimat alırız" demişti Celal Şengör'e, hadi bakalım tam sırası, dediğini yapsın.
Papyon nasıl takılır, boyun büküp bi güzel öğrensin.
Celal Şengör'ün deprem hakkında söyledikleri tartışma götürür ama hakkını teslim edelim, papyon takması tartışılamaz.
Terliye yardımcı olacağından da eminim. Zira, deprem tartışmaları sırasında "Emrinizdeyim, kişisel olarak 5 kuruş istemiyorum" demişti.
"Ne alakası var; o depremdi bu papyon" demeyiniz. "Sembolik başkan" olduğunu söyleyen Terli için fark etmez.
Papyon takmayı sevenlerden Murat Bardakçı dostumuz da yardımcı olabilirdi.
Fakat...
Papyonun kravata alternatif olarak kullanılmaya başlandığı 17. Yüzyıldan girip, Hırvat askerleri tarafından gömlek yakalarını bir arada tutmak maksadıyla boyun bağı olarak kullanıldığından çıkacağı kuvvetle muhtemel. Haliyle iş uzar ki koskoca Cumhuriyet Bayramı'nı maazallah papyonsuz geçirmek de var.
Terlinin inadına papyon takmış halinin günahı, fakire sorarsanız, Soner Yalçın arkadaşımıza yazar.
Bir defasında inadına papyon takın, modern olup memleketi karanlıklardan kurtarın falan demişti. Söz konusu konuşmasında yine inadına mini etek giyilmesini salık vermişti.
Biz şimdi mini etek tarafına yelken açmayalım ama Utku Reyhan'ın şu tweetini aktarmadan da geçmeyelim: "Dilek İmamoğlu kıyafetleri için Cumhuriyet Kadını ilan edilmiş. Bence Cumhuriyet Kadını 15 Temmuz ABD - FETÖ darbesine direnenlerdir. Şehit Komiserler Demet Sezen, Kübra Aydoğan... Fikriye Temel, Safiye Bayat.. Onlar Cumhuriyeti korurken, Dilek Hanım onlara geri zekalı diyordu..."
Terli bir de kalp işareti yapıyor ama nasıl sakil, nasıl paçoz anlatamam!
Bir dostu da demiyor ki "yahu sana kalp yakışmıyor, ergenler gibi yapma öyle." Hadi yakışmasından geçtim, her şeyi imajdan şovdan ibaret görmesini ne yapacağız?
Bir dakika kaybedecek vaktimiz yok deyip durdu, aylar geçti laklaktan öteye geçmedi.
Uzmanlar uyarıyor; İstanbul depremi kapıda. Yüzbinlerce insanın ölümünden söz ediliyor. Sağ kalanlar suyu ekmeği nasıl bulacak, bulaşıcı hastalıklardan nasıl kurtulacak, ölülerini nasıl defnedecekler?
Behemehal hazırlık yapsa ya!
Ne sanıyor acaba; deprem olunca da yine yalan dolanla yine kalp işaretiyle yine "çok üzülüyorum" demekle yırtacağını mı?
Hasbelkader imajla algı yönetimiyle geldi ya sürgit böyle devam edeceğini sanmasın.
Kaç kez söyledim, sevabıma bir daha söyleyeyim: Burası İstanbul, İzmir değil; çalışmazsan, babasının oğlu olsan İstanbul gözünün yaşına bakmaz.
Öyle Sülün tarzı hareketlerle de kimseyi kandıramaz. AK Parti döneminde yapımına başlanan Kemerburgaz Uluslararası Kent Ormanı projesini kendi projem diye yutturamaz. (Zaten yutturamayınca da "biz yaptık demedik ki, biz açtık" şeklinde Zübük'ü çağrıştıran "tevillere" girişti.)
Fazla kurnazlık da bünyeye zarar, haberi olsun.
Öyle hem PKK'nın siyasi kanadını destekleyip hem PKK'ya karşı çıkmak da olmaz.
Barış Pınarı Harekatı hakkındaki gibi "kafam rahat değil" diyerek de vaziyeti idare edemez.
ABD terör örgütüne binlerce TIR silah yardımı yaparken kafası rahattı da Türkiye Cumhuriyeti'nin beka meselesi olan garnizon devlet veya terör devletine karşı Mehmetçik operasyon yaparken mi kafa konforu kaçtı?
Ve, bu kafayla mı "boğazını papyona takıp" Cumhuriyet Bayramı'nı kutladı?