Tatil niyetine de olsa yılda birkaç haftalığına eski Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül gibi olmak istiyorum.
Arada bir onun gibi "biz" demeyi, ne bileyim onun gibi "bizim" olmayı hayal ediyorum.
Erdoğan'ın, "Bizim Cumhurbaşkanı adayımız kardeşim Abdullah Gül'dür" ifadesinde geçtiği şekilde "bizim" olmak veya "bizim" kalmaktan çok yoruldum çünkü.
Takdir edersiniz ki...
FETÖ'nün 17 - 25 Aralık 2013'teki "teknik nakavt "sürecinden 15 Temmuz'a kadar harici ve dahili tüm saldırılar karşısında sürgit "biz" kalmak çok yıpratıcı bir durum.
Halbuki, Gül'ün "biz" veya "bizim" anlayışı çok keyifli, çok efektif.
Mesela, İstanbul seçimleri üzerinden devam eden tartışma üzerine söz konusu "biz" anlayışını dermeyan etti.
Nasıl mı?
Şöyle: "Gelinen nokta çok üzücü. Vaktiyle bize yapılan yanlışları, bizim güçlü olunca başkalarına yapmamamız gerekir..."
Malumunuz, CHP'nin İstanbul adayı İmamoğlu da Gül'e teşekkür ederek, "Seslerinin daha gür çıkması lazım ama. Bu ses bu kadar yumuşak tonda olmamalı" dedi.
İmamoğlu kusura bakmasın, her şeyi de Gül'den beklemesin.
Sertini, "İmamoğlu'nuz da seçilirlerse bizim sayemizde seçildiğini bilecek" diyen HDP Eşbaşkanı Sezai Temelli'den beklesin.
Veya...
"Bu seçimler çok önemli. AKP ve MHP'ye verilecek her oy PKK'yı vur ve öldür' demektir..." diyen PKK'nın Kandil şefi Karayılan'dan.
Abdullah Gül tabiatı gereği yumuşak huylu bir insan.
O kadar ki, sırf eşi başörtülü diye Cumhurbaşkanı olmasını engellemeye çalışan İmamoğlu'nun partisi CHP'ye bile sert çıkış yapmamıştı.
O sert çıkışı Erdoğan yapmış; Gül'ün cumhurbaşkanı olmasına karşı çıkanların öfke ve nefretini kazanmıştı.
Sonuçta, Gül cumhurbaşkanı olmuş, Erdoğan'a da kazandığı öfke ve nefret kalmıştı.
İşte ben de bu mücadelelerden payıma düşen öfke ve nefretten yorulduğum için birkaç haftalığına da olsa Gül gibi olmak istiyorum.
***
Abdullah Gül'ün çok özel bir "biz" anlayışı var.
Şuraya bakar mısınız: Hem AK Partili hem de CHP'nin "çatı adayı" öznesi olabiliyorsun.
Üstelik, eşzamanlı.
Hem AK Parti envaiçeşit badireler atlatırken sessiz kalabiliyor, hatta "İçişlerinizi düzenlemezseniz, darbe ve dış müdahale kaçınılmaz hale gelir" diyerek demokrasi dışı müdahalelere meşruiyet atfedebiliyorsun, hem de AK Parti'ye mündemiç "biz" diyebiliyorsun.
Hem AK Parti'nin tüm toplantı ve etkinliklerinden uzak durabiliyor, hiçbir davetine icabet etmiyor, bunu da aktif siyaseti noktaladığını söyleyerek izah ediyorsun, hem de Erdoğan'ı devirmek için kurgulanan siyasetin merkezinde yer alabiliyorsun.
Böylesi gizli toplantıların faş edilince de "Bilgimi, tecrübemi yeri geldiğinde ülkem için paylaşma sorumluluğum var" diyebiliyorsun.
Gelgelelim...
Sıra S - 400 üzerinden ülkemizi tehdit eden ve binlerce TIR silahla terör örgütünü destekleyen ABD'ye gelince bizi bilgi ve tecrübelerinden mahrum edebiliyorsun.
***
Gül gibi "biz" olmayı kıvıramayacağımı (yani, başaramayacağı) biliyorum. Her şeyden evvel bilgi ve tecrübem yeterli değil, kişiliğim de buna engel.
Aslında benim muradım daha masum şeylerdi.
Ne bileyim, Sabah'tan maaşımı alıp Kadıköy'de Beşiktaş'ta, İzmir'de Sözcü veya Cumhuriyet yazarı gibi volta atmak mesela.
Şimdi yazdım ya, ondan da hevesim kaçtı.
Kıymet hükmümüz şudur: Olduğu gibi görünmeyenler, göründükleri gibi olmaktan kurtulamazlar.