Cumhuriyet gazetesi yazarı "sosyalist" dostuma geçen günkü yazımda, hepinizin sorunu aynı, dedim, Erdoğan nefretiyle zehirlediğiniz sosyolojinin mahkumu olmuşsunuz…
Misal olarak da Sözcü yazarı Soner Yalçın'ı gösterdim:
Emperyalistlerin Erdoğan'ı düşürmek istediğini dile getirdiği yazısına okurları "yandaş oldun" kıvamında tepki gösterince, Erdoğan karşıtı yazılar döşenerek okurlarını tatmin etmeye çalıştığını hatırlattım.
Bunun üzerine Soner Yalçın mesaj attı: "Sevgili Salih; hadi ben 10 yazıda bir Erdoğan'ı övüyorum; siz 10 yazıda bir Erdoğan'ı eleştirebiliyor musunuz? Hangi mahalle baskısı?.."
Ben de yine mesajla "konuyu" köşesine taşımasını istedim.
Sağ olsun, beni kırmadı.
Fakire yönelttiği mezkur sorunun yanı sıra, verdiğim "yanıtı" da köşesine şu şekilde taşıdı: "Yanıt geldi: - Okurun bu soruyu ve cevabı da bilme hakkı var. 'Hangi mahalle' baskısı; buyurun köşenizde yazın…"
Lakin, hemen ardından da çok tuhaf bir ifadeye yer verdi:
"Soruma yanıt alamadım, canı sağ olsun. Zorlamak doğru olmaz, biliriz Erdoğan'ı eleştiremezler!.."
Şaştım kaldım!
Bu nedir Soner Bey; önyargı mı, özensizlik mi, derbederlik mi?
Ben "değerli sorunuza" cevabım var ama gelin bunu okurların önünde tartışalım diyorum, siz kalkmış "soruma yanıt alamadım" diyorsunuz! Bir de "zorlamak doğru olmaz" ifadesiyle güya keyif bağışlıyorsunuz. Zorlanacak olsam, meseleyi kamuoyu önünde tartışmaya sizi "zorlamazdım."
Sözcü'deki köşende dün yazdın, bugün cevabını alacaksın Soner Bey. Bu saatten sonra öyle, "soruma yanıt alamadım" diyerek "kaçmak" olmaz.
Bakınız, her şeyden evvel mesele, "övmek- yermek" meselesi değildir, basite indirgemeyin.
Bağlamı da Emperyalistlerin Erdoğan'ı düşürmek istediğine ilişkin yazınızdı.
Sözcü'de şöyle yazmıştınız: "Üst Akıl bugün Venezuela'da ne yapıyorsa, yarın Türkiye'de onu yapmaya çalışacak. Tahmin değil bu: (...) NATO yan kuruluşu 'GeoPol Intelligence' geçen yıl 'Turkey: NATO's Rogue Member State' başlıklı makalesinde şunu yazdı: - Erdoğan diktatördür... / - Türkiye haydut devlettir... / - NATO 10'uncu maddeye dayanarak Türkiye'ye müdahale etmelidir..."
Bu ifadenizi iktibas etmiş ve şöyle demiştim:
"Soner Bey kardeşimizin bu noktaya gelmesi iyidir. Doğu Perinçek, Erdoğan'ın diktatör olmadığını söyleyince itiraz etmiş, 'Erdoğan diktatördür' demişti.
Dileriz ayarı bozulmaz..."
Yazık ki çok geçmeden "ayarınız" bozuldu.
Neden böyle, bilemiyorum. Brecht'in Bay Puntila'sı misali bir durum söz konusu değilse, "mahalle baskısından" başka bir izahı yok bunun.
Pardon, "ayarınız" dediğim, "Büyük Oyun"da, sonuç itibariyle "Erdoğan'ı indirmek isteyenlerin" yanında saf tutmanızdan ibaret.
"Büyük Oyun" mu?
Hani aynı adlı bir yazı yazmış, şöyle demiştiniz: "ABD'nin elinde iki 'silahı' vardı: - Biri PKK... / - Diğeri FETÖ... / Amacı; FETÖ'yü darbeyle iktidara taşıyarak, PKK'yı hedefine ulaştırmaktı: 'Birleşik Kürdistan!' / Bu sebeple... Ne 7 Haziran 2015 ve ne de 1 Kasım 2015 genel seçimleri umurundaydı! Hükümet olmak değil, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı indirerek iktidarı tamamen ele geçirmek istiyorlardı!.." (Büyük Oyun, 20 Mart 2018, Sözcü)
Söyleyin bakalım Soner Bey; "ABD'nin elindeki bu iki silah" yani, PKK ve FETÖ hangi ittifakın yanında?
"Siyasi kırmızı çizgimiz emperyalizme tavırdır; bağımsızlıktır-yurtseverliktir…" şeklindeki ifadelerinizde samimiyseniz, "Büyük Oyun"un neresindesiniz, onu söyleyin.
Emperyalizmin vurduğu adama vurmak, "Büyük Oyun" kurucularının sevgisini kazanmaktan öte anlam taşımaz.
Tevekkeli dememiş Che Guevara, "Düşmanın seni seviyorsa, sende bir puştluk var demektir."
Erdoğan'ın Filistin duyarlığı üzerinden eleştirilmesine gelince… Her şeyden evvel "Filistin direnişçileri" ciddiye almaz, geçiniz.
Çizgi belli Soner Bey, tuluatın sırası değil.
Ya "direniş" saflarında yer alırsınız ya da "bozguncuların" saflarında.
Dem bu demdir.
Kurtuluş Savaşı esnasında Mustafa Kemal'i eleştirmek neyse, 2. Kurtuluş Savaşı verdiğimiz bu dönemde Erdoğan'ı eleştirmek de odur.