Şeytan bunlara muttali olsa o Oflu fıkrasında olduğu gibi, "Yarabbi madem bunları yarattın, beni niye yarattın" derdi.
O derece şeytan, o derece iblisler.
Gizli haberleşme programları ByLock deşifre edilince, "Mor Beyin" yazılım programını B planı olarak devreye soktular.
Öyle korkunç bir tuzaktı ki...
Şarkı dinlemek için bile olsa internette gezinen yurdum insanı, "Mor Beyin" yazılımına takılınca, ByLock'a yönlendirilerek yoktan yere ByLock kullanıcısı durumuna düşürülmüş oluyordu.
FETÖ'nün maksadı...
ByLock'un deşifre edilmesini sulandırmak, itibarsızlaştırmak, mahut kumpas yöntemiyle mağdurlar "üreterek" zalimleri mağdur göstermekti.
Hatta...
FETÖ operasyonlarının "adaletsizlik" olduğu algısını yerleştirerek, siyasi ayakları mesabesinde fonksiyon icra edenlere "adalet yürüyüşü" falan yaptırmaktı.
Malumunuz maksatlarına belirli oranda ulaştılar.
İki bine yakın insanı mağdur ettiler.
Şükür, kumpasları deşifre edildi de yeni KHK ile mağdurlar görevine iade edildi.
Lakin ne kadar deşifre edilseler de şeytanlıkta sınır tanımıyorlar.
***
Baktılar ki "itirafçılar" görevlerine iade ediliyor, topyekûn itirafçılık numarası yapmaya başladılar.
"Samimi" olduklarını kanıtlamak için de haklarında hiçbir soruşturma olmadığı halde "ben FETÖ'cüyüm" diye gidip teslim oldular.
Gelgelelim, örgütün üst düzey hiçbir elemanını ele vermemekle ne kadar "samimi" olduklarını da kanıtladılar.
Maksatları, TSK'da varlıklarını garanti altına almaktı.
Ergenekon ve Balyoz kumpası sonucu 5 yıl mahpus damında yatırılan emekli albay
Ahmet Zeki Üçok'un her fırsatta dile getirdiği üzere zaten TSK'dan hepten sökülüp atılmış değillerdi.
Belki de...
Söz konusu "itirafçılık" kumpasıyla varlıklarını garanti altına alıp "uygun" zamanı bekleyeceklerdi.
İran'daki gibi kaotik bir ortam oluşturulduğunda, yıllar yılı "Erdoğan nefretiyle" zehirlenen sosyolojinin de katkısıyla "işgal hareketine" girişeceklerdi.
***
Kripto "
çalışanları" da şeytanlıkta, münafıklıkta sınır tanımıyor.
Bunlardan (adı lazım değil) biri efkârı umumiye nezdinde kendini
FETÖ'ye karşıymış gibi göstererek gerçekleştirdi.
Sonra tescilli
Fetullahçılarla internet sitesi kurdu.
Sonra da
Erdoğan'a karşı olabileceğini düşündüğü kim ve ne varsa sinsice destek verdi.
Erdoğan'ın yanında kim duruyorsa da "iftira" attı. İşin tuhafı, AKP'li kimi gevşekleri de yanına çekmeyi başardı.
Kendisini deşifre eden herkese de "FETÖ'cü" diye çemkirdi.
Sonunda...
Bu müfteri "elemanın" bizzat kendisinin FETÖ'nün A takımından olduğu deşifre edildi.
Hem de, "tanımıyorum" dediği FETÖ'nün azgın ve kaçak imamlarıyla birlikte çektirdiği fotoğrafı ortaya çıkacak kadar.
Eleman çok da "değişik" bir tip.
Bir defasında, meraklı okur sorunca Asuman'ın bir şahıs değil karakter olduğunu dile getirmiştim: "
Asuman... Kurnazdır. Müraidir. Çemkirgendir. Sinsidir. Fırıldaktır. Hep hesap peşindedir. 'Erdoğancıymış' gibi yapar ama Erdoğan'ın yanında duran kim varsa itibarsızlaştırmaya çalışır. İkiyüzlüdür. Fırsatçıdır. Menfaati için yapmayacağı alçaklık yoktur..."
Bu değişik "çalışan" bunun
üzerine, "Salih Tuna bana hakaret
ediyor" diye mahkemeye
koştu iyi mi?