Şah'ın İran'ı, hem İsrail'in dostuydu hem de ABD'ye jandarmalıkta İsrail'le yarışacak düzeydeydi.
Humeyni, bu garabete 1979'da bir devrimle son verdi.
ABD, "sen misin devrim yapan" diyerek, İran'ın mal varlığını dondurdu.
Yetmedi, ambargo koydu.
ABD bugün nasıl ki Fetullah'ı iade etmiyor, dün de devrim sonrası ABD'ye kaçan İran halkının katili Rıza Pehlevi'yi iade etmedi.
Bunun üzerine, İranlı devrimci öğrenciler ABD elçiliğini basarak 52 "çalışanı" esir aldı.
ABD de "çalışanlarını" kurtarmak için Kartal Pençesi Operasyonu (Operation Eagle Claw) düzenledi.
Lakin hiç beklenmedik bir "kaza" gerçekleşti. ABD'nin C 130 Hercules uçağı ile 2 helikopteri akıl almaz bir şekilde çarpıştı ve 8 ABD askeri öldü.
Merhum Erbakan (TBMM'de yaptığı konuşmada) mezkur çarpışmayı "kaza" yerine, Allah'ın yardımı olarak değerlendirmişti.
Bu yardımı da, Ebabil kuşlarının Ebrehe'nin fillerini kızgın taşlarla bozguna uğratmasına benzetmişti.
Erbakan hiç kuşkusuz Ehli Sünnet istikametinde bir Müslüman'dı. (Keşke son yılların İran'ı da Erbakan gibi kuşatıcı olmayı başarabilse, mezhep taassubuna gömülmeseydi.)
Fakat mazlumlar söz konusu olduğunda mezheplerine meşreplerine bakmak aklının ucuna bile gelmezdi.
Hiç kuşkunuz olmasın...
Müstevliler de sömürecekleri insanların mezhebine meşrebine, diline ırkına bakmaz.
***
ABD, İran'ı kaybedince, kuşatma faaliyetine girişti. Mesela, "
bizim çocuklar başardı" dedikleri 80 darbesini
Türkiye'de gerçekleştirdi.
"Sömürge aydınlarının" o dönemdeki görevi, sosyolojiyi İran düşmanlığına hazırlamaktı.
(
Bu aydınlar sosyolojiyi son yıllarda "Erdoğan nefretiyle" zehirleme görevini üstleneceklerdi.)
ABD, İran'a devrim yapmanın bedelini ödetmek için her yolu denedi.
Saddam'ın
Irak'ını İran'a saldırttı.
"
Bu savaşta kimin kazanmasını istiyorsunuz"
sorusuna,
Kissinger, "
ikisinin de kaybetmesini" demişti.
Sonra da malumunuz, Irak'ı işgal edip 3 parçaya böldüler.
***
Obama döneminde ABD'nin tavrı şeklen değişti.
Nükleer anlaşmayı da vesile kılıp İran'ın "görece" önünü açtılar.
Maksatları...
11 Eylül 2001 saldırısının ardından, "
Bundan sonra çatışma Müslümanların arasında olmalıdır" diyen
Kissinger'ın çizdiği rotaya
İran'ı sokmaktı.
Ötekini mezhep üzerinden tanımlayan
Suudi Arabistan'ın rotası zaten çoktan belirlenmişti.
Erdoğan bu korkunç "mezhep savaşı" tuzaklarını da başlarına geçirdi: "
Bizim Şiilik diye bir dinimiz yok.
Bizim Sünnilik diye de bir dinimiz yok.
Bizim tek dinimiz var, o da İslam'dır..."
Mezhep savaşını çıkaramadılar...
Taşeronlarıyla Türkiye'ye saldırdılar; rezil rüsva oldular...
Bu sefer de "özgürlük ve ekonomiyi" araçsallaştırarak İran'ı karıştırmaya başladılar.
Bizdeki bozguncuların tepkisinden, İran halkını topyekûn terörist ilan eden Trump'ın mezkûr gösterileri arkalamasına kadar her şey apaçık ortadadır.
Büyük fotoğraf şundan ibarettir:
ABD 79'da
İran'ı kaybettiğinde nasıl ki 80'de Türkiye'de darbe yaptırdı; 15 Temmuz'da Türkiye'yi kaybedince de "
mor beyinlileri" İran'da devreye soktu.