Mehmet Akif, müstevlilere karşı şanlı direnişimizin dilidir.
Ne zaman anlatsam gözyaşlarımı tutamam:
Mekke Şerifi Hüseyin'in "kabilecilik" fitnesine karşı Suud Kralı'nın büyük dedesi İbni Suud ve geniş nüfuzlu kabile reisi İbni Reşid'i uyarmak maksadıyla çöllere düşer 1916'da, Kuşçubaşı Eşref'le.
Uçsuz bucaksız çöllerde dört buçuk ay süren yolculuk boyunca aklında, duasında tek bir yer vardır: Çanakkale.
Acaba kovulabilecek midir düvel-i muazzama?
Kuşçubaşı Eşref, "telgraf var, acil gel," denilerek Şam-Medine arasındaki El Muazzam İstasyonu'na çağrılır.
Kuşçubaşı yüreği ağzında, koşar gider istasyona.
Enver Paşa cepheden haber verir: "Akif'e müjdeyi ver. Düşmanı kovduk Çanakkale'den!.."
Kuşçubaşı bir solukta koşar Akif'in yanına, "Üstadım, duanız kabul oldu" der, "Çanakkale'de muhteşem bir zafer kazandık..."
Mehmet Akif sevinç gözyaşlarıyla sarılır Kuşçubaşı'na...
İşte orada başlar yazmaya: "Ey şehid oğlu şehid isteme benden makber / Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber..."
***
Gazi Paşa'nın, "
Sağlığında adını tarihe altın harflerle yazdıran kumandan"
diyerek taltif ettiği...
Falih Rıfkı'nın, "Siz askerlerinizle Plevne kahramanlarısınız" dediği...
1. Dünya Savaşı sonucu Osmanlı orduları bütün cephelerden tahliye edilirken,
Mondros Antlaşması'na rağmen
Medine'yi aç biilaç tam 72 gün savunan büyük kumandan
Fahreddin Paşa hakkında, 2008'de hazırlanan bir belgeselin metnini çalışırken bir şey çok dikkatimi çekmişti.
Fahreddin Paşa, "Halife"den gelen talimat doğrultusunda nihayet direnişe son vermeyi kabul etmiş,
işgalci İngilizlerin "bozguncu" Araplarla birlikte Medine'yi teslim almalarına bir mani kalmamıştı.
Fahreddin Paşa'nın tek isteği vardı:
Hazreti Peygamber'in kabrinin yanı başında sıradan bir Müslüman olarak ölene kadar beklemek.
İngilizler kabul etmedi...
Dediler ki: "
Ne şekilde olursa olsun, içinde Fahreddin Paşa'nın yaşadığı şehir teslim olmuş sayılmaz..."
Fahreddin Paşa işte budur.
Direniş deyince akla gelendir.
***
Sadakat deyince de akla 2 metre 10 santim boyundaki
Sudanlı Zenci Musa gelir.
Trablusgarb'dan
Yemen'e kadar hep ön saflarda çarpışan,
Tevfik Paşa'ya direniş için üç yüz bin altını İngilizlere rağmen teslim eden kahraman...
Mütareke yıllarında İstanbul'dadır.
"
Bu fakir milletten emekli maaşı almam" diyerek kendisine yapılan teklifi
kabul etmez.
Hamallık yapar.
İşgal kuvvetleri komutanı
General Harrington, Galata gümrüğünü gezdiği
sırada hamallık yapmakta olan Zenci
Musa'yı görür. "
Bizimle çalışırsan seni altına boğarım" der.
"
Her teklif herkese yapılmaz" karşılığını verir Zenci Musa; "
Benim bir devletim var, Devlet-i Osmani; bir bayrağım var, ay-yıldızlı bayrak; bir kumandanım var, Eşref Bey."
Ve noktayı şöyle koyar: "
Bu iş daha bitmedi, sizinle mücadelemiz devam edecek..."