Paralel Medya'nın yöneticileri ve yazarlarının 14 Aralık operasyonuyla ilgili yorumları, iddiaları, suçlamaları, tarih için eşsiz bir ibret belgesi olacak.
Diyorlar ki; "İki makale ve bir haber üzerinden terör örgütü suçlaması" yaptılar.
Diyorlar ki; "Senaryodan tutukladılar".
Diyorlar ki; "Yasadışı yollardan elde edilmiş kaynağı belirsiz ses kaydını delil saydılar."
İnsanın biraz yüzü kızarır. Haydi kızarmadı veya kızarmasını gizledi; insan hiç değilse -varsa- vicdanının sesini dinler ve başlarına gelenlerin yaptıklarının bir faturası, bir bedeli olduğunu kabul eder.
Daha basılmamış kitap yüzünden bırakın yasadışı yollardan elde edilmesini, üretilmiş, montaj delillerle onca insanın özgürlüğünü zincire vuranlar veya vurdurtanlar kimlerdi?
Paralel Yapı'nın içyüzünü anlatan bir kitap yazdığı için, makam odasına gizlice yerleştirilmiş sahte delillerle bir emniyetçiyi hücrede süründürenler hangi odaklardı?
Yine sözde baskınlar sırasında bir punduna getirip evlere, bürolara bomba yerleştirenler, hemen sonra da o bombaları "Elleriyle koymuş gibi" bulup, bastıkları mekanların insanlarını terör örgütü yöneticiliği veya üyeliği iddiasıyla cezaevlerine gönderenler kimlerdi?
Yine manşetleriyle, köşe yazılarıyla, TV'lerindeki programlarla onca insanı hedef gösterip aslı astarı olmayan iddialarla tutuklatanlar kimlerdi?
Üretildiği, montajlandığı alenen bilinen sözde delillerle yüzlerce ama yüzlerce insanın hayatlarından yıllar çalan, kimilerinin cezaevinde kahırdan ölmelerine neden olanlar kimlerdi?
Yukarda dedim ya; insanda azıcık vicdan olur...
Ne derler; "Kişi herkesi kendi gibi bilirmiş..."