İsviçre'ye bayılıyorum. Toplumu ilgilendiren konularda son sözü halkın temsilcilerine değil referandumlarla halka bıraktığı, böylece "Atina Demokrasisi"ne en yakın olan "Doğrudan Demokrasi"yi harika uyguladığı için.
Geçen hafta sonunda İsviçre'de 5 ayrı referandum yapıldı. Halkın görüşüne sunulan konular şöyleydi:
* Yıllık iznin 4'ten 6 haftaya çıkarılmasını istiyor musunuz? Sonuç: Ret.
* Konut tasarrufu hesapları vergiden muaf tutulsun mu? Sonuç: Ret.
* Şans oyunlarından elde edilen gelirler merkezi yönetim ile kantonlar arasında paylaştırılsın mı? Sonuç: Kabul.
* Kitap fiyatları dondurulsun mu? Sonuç: Ret.
* İkinci konutların inşasına sınırlama getirilsin mi? Sonuç: Evet.
Özellikle bu sonuncu konu çok ama çok ilginç. Anlatayım.
***
İsviçreliler konuta pek yatırım yapmıyorlar. Son verilere göre halkın sadece yüzde 40'ı ev sahibi. Buna karşılık özellikle kış sporları merkezlerinin bulunduğu kantonlarda, Alp Dağları eteklerindeki kasabalarda ikinci konut, yani şale patlaması yaşanıyor. Özellikle de yabancı kaynaklı talep nedeniyle.
Ne var ki, bizdeki yazlıklar gibi, İsviçre Alpleri'ndeki bu şaleler de yılda sadece biriki hafta kullanılıyor. O nedenle
İsviçreliler bu ikinci konutları "Soğuk yataklar" diye niteliyorlar. Güzel bir benzetme.
Şale patlamasının iki olumsuz sonucu ortaya çıktı:
1- İsviçre Alpleri betonlaşıyor. Düşünün; dağların günde 75 bin metrekaresi inşaatlar tarafından yutuluyor. Dağlardaki şale stokuna (500 bin adet) her yıl 8 bin konut daha ekleniyor.
2- Turizm mevsiminin tavan yaptığı dönemde, yani kış aylarında bir tarafta şaleler bomboş dururken, öbür tarafta vadilerde kiralar fırlıyor.
İsviçre'nin en ünlü çevre militanı 84 yaşındaki Franz Weber, "İsviçre topraklarını konut işgalinden kurtarma zamanı geldi" diyerek 2007'de imza kampanyası başlattı. Uğraştı, didindi, 4 yılda gerekli imzayı topladı ve konunun referanduma sunulmasını sağladı.
İsviçreliler'in "Modern Don Kişot" gözüyle baktıkları
Weber'in önerisi şuydu: "Hiçbir yerleşim biriminde ikinci konutların, yani şalelerin- villaların oranı, o yerdeki toplam konutun yüzde 20'sini geçemez."
Geçen hafta yapılan referandum inanılmayacak kadar heyecanlı ve çekişmeli geçti. Alpler'in eteklerindeki kantonlar hayli yüksek oy oranıyla "Hayır" dediler. Buna karşılık, büyük kentlerde ve Alpler'den uzak bölgelerde yaşayanlar "Evet" dediler.
Alpler'in kantonları "Hayır" dediler; çünkü şale inşaatı o yörelerin ekonomisinde turizmden sonra ikinci büyük gelir kaynağıydı: Marangozdan camcıya, mobilyacıdan yap-satçıya, emlak komisyoncusuna kadar binlerce kişi o sektörden ekmek yiyordu.
Şehirliler "Evet" dediler; çünkü Alpler'in korunmasında daha duyarlıydılar.
Alpler'den uzak kantonlarda yaşayanlar da "Evet" dediler; çünkü Alp kantonlarının dağın sırtından geçinmesine diş biliyorlardı.
Sonuç?
Yaşlı çevrecinin önerisi İsviçreliler'in yüzde 50,6'sının oyuyla, yani kıl payı kabul edildi.
Böylece İsviçre kentlerindeki, kasabalarındaki şale sayısı, o yerleşim birimindeki toplam konutun yüzde 20'siyle sınırlanmış oldu. Yani, daha fazla yatak soğuk kalmayacak.
Böyle bir konu veya öneri eşsiz kıyıları beton yığınına dönüşmüş Bodrum, Marmaris, Alanya, Kuşadası, Çeşme veya, dağları konuttan görünemez hale gelmiş olan Karadeniz yaylaları için gündeme getirilebilir mi? Düşünemiyorum bile...