Bugün 12 Mart 1971 Muhtırası'nın yıldönümü. Daha doğrusu, yasdönümü. 12 Mart'ın da dosyası açılacak mı, kim bilir; ama 27 Mayıs 1960, 12 Eylül 1980 derken sıra 28 Şubat 1997'yi soruşturmaya geldi.
28 Şubat'ı irdelerken, hiç kuşkusuz o dönemde basının, özellikle de "Merkez Medya"nın sorumluluğu da mercek altına alınacak.
"Merkez medya" derken, özellikle Hürriyet ve SABAH ile iki grubun televizyonlarını kastediyorum.
Bence "Merkez Medya"nın 28 Şubat'ın yoluna döşenen taşlardaki rolünün yanı sıra 28 Şubat'tan sonra o yolda yürürken yaptığı vahim hatalarını, sorumsuz yayınlarını da sorgulamak gerekiyor.
Meramımı anlatabilmek için SABAH'tan iki örnek vereceğim.
23 Ocak 1995 tarihinde SABAH bir yazı dizisinin yayınına başladı. Nuriye Akman'ın hazırladığı dizinin başlığı: "Fethullah Hoca anlatıyor". Tiraj kaygısı ön planda tutularak yayınlanan dizi 9 gün sürdü.
Ondan 2 yıl sonra, 15 Ocak 1997'de SABAH bir dizi daha yayınlamaya başladı. Hulusi Turgut'un hazırladığı o dizinin başlığı: "Nur Hareketi 70 yıllık sırlarını SABAH'a açtı".
Fethullah Hoca dizisi tiraj patlaması sağladığı için, "Nur Hareketi"nin de, bizim mesleğin deyimlerinden biriyle ifade edersem, "İyi iş çıkaracağı" umuluyordu. Öyle de oldu.
Dizi kaç gün sürdü dersiniz? Tam 19 gün. 15 Ocak 1997'de başladı, 2 Şubat 1997'ye kadar gazeteyi sürükledi.
Aradan ikiüç hafta geçti. SABAH, "Merkez Medya"nın diğer güçlü organı ile birlikte Sincan'da yürütülen tankları, çeşitli kurumların üst düzeyine verilen irtica brifinglerini manşete çekmeye başladı.
Ardından da 28 Şubat post-modern darbesi geldi.
Onun ardından da SABAH'ın tirajını 19 gün boyunca besleyen "Nur Hareketi"ni, Fethullah Hoca'yı ve mütedeyyin kitleyi "Ötekileştiren" yayın bombardımanı yürütüldü.
Bence o dönemde basının, özellikle de "Merkez Medya"nın en büyük vebali, en bağışlanmaz günahı, toplumun ayrıştırılmasına alet olması, tutarsızlığı ve vicdani sorumluluğunu askıya almasıydı.
