Pakistan üç haftadır tarihinin en büyük doğal felaketi ile boğuşuyor. Dünya ise seyrediyor. Biraz yumuşatalım; dünyanın büyük bir bölümü kılını kıpırdatmıyor.
BM, Pakistan'ın çok ama çok acil olarak 460 milyon dolara ihtiyacı olduğunu duyurdu ama düne kadar bu paranın yüzde 20'si bile toplanamadı. Biz bu yazıyı hazırlarken Japonya 10, Avustralya 35, Türkiye 11, Suudi Arabistan da 20 milyon dolar göndereceklerini açıklayarak, tabloyu biraz olsun düzelttiler.
Peki, daha önce depremin yerle bir ettiği Haiti'ye, deprem ve tsunaminin vurduğu Güneydoğu Asya'ya, hatta 2005 depreminde (74 bin kişi ölmüştü) Pakistan'a hızır gibi koşan ve para yağdıran dünya, özellikle de Batı ülkeleri ve de İslam âlemi (Çoğu henüz keseye davranmadı) bu kez neden bu kadar umursamaz davranıyorlar?
Kimileri herkesin tatile çıktığı yaz aylarında, kamuoyunu ateşlemenin çok zor olduğunu söylüyor.
Kimileri, ekonomik kriz nedeniyle devletlerin yardım fonlarının iyice budandığını hatırlatıyor.
Kimileri, "Pakistan'ın olumsuz imajı"nın Batı ülkelerini ve bağışçı bireyleri etkilediğini vurguluyor. (İngiltere Başbakanı David Cameron'un geçenlerdeki "Pakistan dünyaya terör ihraç ediyor" açıklaması, belleklerde olanca tazeliğiyle duruyor.)
Kimileri, yapılacak yardımların Pakistan'daki radikal dinci örgütlerin eline geçmesinden korkulduğunu belirtiyor.
Bu gerekçelerin hepsinde doğruluk payı olabilir. Ama hiçbiri asıl neden değil. Yardımların önündeki bir numaralı engel, Pakistan devletinin iliklerine kadar işlemiş olan yolsuzluk mikrobu.
Hiç de yanlış değil. Düşünün; 2005 depreminde gönderilen yardımların bile 300 milyon euro'su kayıp! Pakistan yetkilileri, "Kayıp değil, başka ihtiyaçlara harcandı" diyorlar ama kimse inanmıyor. Çünkü Cumhurbaşkanı Asif Ali Zerdari'nin çevresinde yığınla çürük elma var. Rüşvet ve yolsuzlukları ayyuka çıkmış çürük elmalar. Zerdari'nin bile İsviçre'de kaynağını açıklayamadığı milyonlarca dolarlık banka hesapları ortaya çıkmadı mı? Zerdari bile, Pervez Müşerref'in askeri darbesinden sonra rüşvet, yolsuzluk, kamu ihalelerinden komisyon alma iddialarıyla cezaevine konmadı mı?
2005 depreminde gönderilen yardımların izini kaybettirenlerin, 2010 sel felaketinde gönderilecek bağışlara da uçkur çözmeyecekleri düşünülebilir mi?
Tam tersine; çözmeye başladılar bile. Sel kurbanları kendilerine dağıtılan yardımlara polislerin el koyduğunu anlatıyorlar yana yakıla.
Pakistan tepeden tırnağa çürüdü. Kamu yönetiminin rüşvet ve yolsuzluğa bulaşmamış hiçbir birimi yok.
O yüzden felaketzedelerin çığlıklarını dünyanın büyük bölümü duymazlıktan geliyor.
Elbette bu çürümüşlük, kokuşmuşluk bile 16 milyon selzedenin yardımına koşmaya engel olmamalı. Ama bir şartla: Yardımlar Pakistan hükümetinde değil, uluslararası bir kuruluşta toplanmalı. O kuruluş tarafından dağıtılmalı. Sel sonrası dönemin rehabilitasyon projeleri de yine o kuruluş tarafından yürütülmeli.
Gerekirse Pakistan'ın egemenlik haklarının kısıtlanması pahasına.
Yoksa 2005 depreminde olduğu gibi (4 milyon kişi hâlâ sokakta yatıp kalkıyor) bedeli yine felaketzedeler ödeyecek, tuzu kuru çürükler ise bu faciayı bile yurtdışındaki hesaplarını kabartmanın fırsatı olarak görecekler.