Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERDAL ŞAFAK

Muharip

Amerikalılar'ın George W. Bush-Dick Cheney ikilisinin dünyanın altını üstüne getiren 8 yıllık tahribatını onarması için seçtikleri Barack Obama'ya tarih bundan daha kötü bir şaka hazırlayamazdı: Oslo'da Nobel Barış Ödülü'nü almasının arefesinde Afganistan'daki savaşı genişletme kararını açıkladı.
Böylece, Bush yönetiminin açtığı Afganistan savaşı Obama'nın savaşına dönüşmüş oldu. Zaten Beyaz Saray'a yerleşir yerleşmez tercihini bu yönde yapmıştı: Irak'tan çekilmek, Afganistan'a yüklenmek.
Göreve geldiğinde Afganistan'da 35 bin kadar Amerikan askeri savaşıyordu. Obama bu rakamı 71 bine çıkardı. Şimdi 30 bin takviyeyle 100 bin tavanını delecek.
O kadarla kalsa neyse; müttefiklerine de "Ek destek" çağrısı yaptı: "5- 10 bin asker de siz gönderin..." Bu çağrının adresleri arasında Ankara da bulunuyor.
Afganistan'da halen ABD'nin yanı sıra 43 ülkeden 71 binin biraz üstünde asker görev yapıyor. 22 Ekim tarihli verilere göre, bunun 720'si Türk askeriydi. Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül'ün Ankara Temsilcimiz Okan Müderrisoğlu'na verdiği "Geçen ay 958 ilave asker gönderdik" bilgisinden yola çıkarak, Afganistan'daki Mehmetçik mevcudunun 1.680 civarına ulaştığı sonucuna varabiliriz.

Görev tanımı esnekliği

Başkan Obama'nın yeni Afganistan stratejisini açıklamasından hemen sonra ABD'nin Ankara Büyükelçisi James Jeffrey'in diğer müttefiklerin yanı sıra "Türkiye'nin de daha fazla asker göndermesi" talebi geçen ay sevkedilen 958 askeri kapsıyor mu, yoksa ona ek olarak yeni takviye isteği anlamına mı geliyor; konu pek açık değil.
Ancak Jeffrey'in açıklamalarından ABD'nin takviye güçten de önemli bir beklentisi olduğu anlaşılıyor: "Afganistan'daki askerlerin görev tanımında esneklik" yapılması.
Bunun ne demek olduğunu anlatmak için Afganistan'daki güçlerin statüsüne göz atmak gerekiyor.
Afganistan'da halen iki ayrı kuvvet bulunuyor: 1- Sürekli Özgürlük Harekâtı, 2- Uluslararası Güvenlik Yardım Kuvveti.
"Enduring Freedom" denilen Sonsuz Özgürlük Harekâtı'nı "ABD koalisyonu" adı verilen güçler yürütüyor. 2001 sonunda Taliban rejimini bu kuvvet devirdi. Taliban'la ve El Kaide ile savaşı ağırlıklı olarak bu kuvvet yürütüyor.
"ISAF" denilen Uluslararası Güvenlik Yardım Kuvveti Harekâtı ise "NATO koalisyonu" olarak adlandırılıyor. Türk birliği işte bu koalisyonda yer alıyor.
Her ne kadar ISAF'taki bazı birlikler (İngiliz, İtalyan, Kanada askerleri gibi) Taliban'la ve El Kaide ile savaşa destek verseler de, "NATO koalisyonu" güçlerinin öncelikli görevini Afganistan ordusunu ve güvenlik birimlerini eğitmek, halka eğitim ve sağlık hizmeti vermek, altyapı inşasına yardım etmek oluşturuyor.
Türk askerleri de bugüne kadar misyonlarını hep bu çerçevede yürüttüler: Okul, hastane, karakol yaptılar, polis, asker eğittiler, halkı sağlık kontrolünden geçirdiler, aşı kampanyaları düzenlediler, kurslar verdiler...
ABD şimdi Ankara Büyükelçisi Jeffrey'in ağzından "Afganistan'daki Türk askerinin görev tanımının değiştirilmesini" isteyerek, Mehmetçiği en azından Sonsuz Özgürlük Harekâtı'nı yürüten koalisyonun yakınlarına ya da ISAF bünyesinde yer almakla birlikte Taliban'la savaşa katılan Batılı güçlerin safına çekmeye çalışıyor. Yani "Muharebe etmesini", "Savaşmasını" istiyor.
Bu talep, felakete çağrıdan başka bir şey değil. Çünkü, Müslüman'ın Müslüman kanı dökmesi anlamına geliyor.
Hem hükümet, hem de Genelkurmay en baştan beri ABD'nin bu yöndeki beklentilerini hep geri çevirdi. Bu kez de aynı kararlılığın sergileneceğinden eminiz. Nitekim sergiledi de.
Hem sonra, 1950'lerin başındaki Kore Savaşı bir yana bırakılırsa, Türkiye gerek BM, gerekse NATO şemsiyesi altında katıldığı operasyonların hiçbirinde savaşmadı, hep "Barış yapıcı", "Huzur ve istikrar sağlayıcı" rolü oynadı.
Afganistan'da da öyle olacak, öyle kalacak. Öyle kalmalı.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA