Türkiye, AB'ye uyum amacıyla 7 yılda 10 kadar reform paketi açtı. Yeterli olmasa da Anayasa değişikliği yaptı, Türk Ceza Kanunu'ndan Dernekler Kanunu'na kadar birçok yasasını tepeden tırnağa yeniledi.
AB'ye tam üyelik hedefine sıkı sıkıya bağlı olanlar, "Bu paketler, bu yasa değişiklikleri Türkiye'yi derinden değiştirecek, dönüştürecek. Birkaç yıl sonra Türkiye'yi tanıyamayacaksınız" diyorlardı.
Ancak bu değişimin ve dönüşümün boyutlarını sokaktaki vatandaş bir yana kanun yapıcılar bile tam olarak kestiremiyorlardı. Özellikle de 2002-2004 arasındaki ilk uyum paketlerini hazırlayanlar, Meclis'te konuşmaları ve önerileriyle katkı yapanlar ve de parmak kaldıranlar, Türkiye'nin bir "Sivil devrim" yoluna girdiğini akıllarından geçiremiyorlardı. Bu iddiamızın en somut kanıtı, o dönemin Meclis tutanakları...
Mühürler söküldü
7 yıl sonra geldiğimiz nokta, en cüretkâr toplumsal dönüşüm hayallerinin bile ötesinde.
O suskun, o kaderci ve tepki vermeyen kitleler gitti, yerine adeta bambaşka bir toplum geldi. Artık hak ve özgürlüklerinin hem bilincinde, hem de sonuna kadar savunucusu bir Türkiye var. Artık özgürlüklerini sadece bilmekle yetinmeyen, onun da ötesinde doya doya kullanan bir Türkiye var. Kısacası bir zamanların sloganını hayata geçiren, "Konuşan Türkiye" var. Konuşmanın da ötesinde "Yürüyen Türkiye" var. Bu tespitlerimizi dumanı tütecek kadar taze örneklerle somutlaştıralım. Buyurun size sadece İstanbul'da ve sadece bir günde (Pazar günü) düzenlenen gösterilerden, sivil toplum eylemlerinden bir demet:
Kurtköy'de "Gündelikçi Kadınlar Birliği" üyesi bir grup iş güvencesi talebiyle protesto gösterisi düzenlediler. Ellerinde "Çalışma Bakanı, iş güvencemiz nerede" pankartları, ağızlarında "Gündelikçi kadınlara iş, sigorta" sloganlarıyla...
Altunizade'de bir alışveriş merkezi önünde toplanan bir grup, Doğu Karadeniz'de ve Doğu Anadolu'da mikro hidroelektrik santralleri kurulması projesini protesto etti. Sloganları: "Karadeniz dalga dalga geliyor", "Munzur'da, Senoz'da barajlara hayır", "Fırtına'dan geliyoruz, isyan!"
Beyoğlu'nda "İlerici Gençlik Derneği" üyesi bir grup kadın, şiddeti protesto etti. Şikâyetleri ve talepleri: "Bizler ulusal kimliklerinden ve etnik kökenlerinden dolayı şiddete uğrayan Türk, Kürt, Ermeni, Arap, Laz, Çerkez kadınlarız. Bize uygulanan şiddete karşı kayıtsız kalmayacağız. Erkek egemen sisteme karşı mücadele edeceğiz."
Ataköy'de bir grup ev sahibi Atatürk Havalimanı'na ek pist yapılmasını öngören projeyi protesto etti. Sloganları: "Konutlarımızın içine pist istemiyoruz", "Sahillerimizden, yaşam alanımızdan ellerinizi çekin..."
Esenler'de bir mahallede kurulan pazarın başka bir yere taşınıp taşınmaması ve Pazar kurulan yolun trafiğe kapatılıp kapatılmaması konusunda referandum düzenlendi. 2.500'ü aşkın vatandaş oy kullandı. Belediye yetkilileri de sandıktan çıkacak sonuca saygı gösterecekleri sözü verdiler.
En sağlam güvence
Ankara'daki, İzmir'deki, büyük-küçük diğer kentlerdeki gösterileri, yürüyüşleri, protesto veya destek eylemlerini ekleyin. Başdöndürücü bir liste çıkıyor ortaya.
Bireysel haklarına ve toplumsal sorunlara böylesine sahip çıkan bir toplum, hakların en kutsalı olan özgürlük ve demokrasi için neler yapmaz, neleri göze almaz...
Yarınlara çok ama çok güvenle ve umutla bakıyoruz. Çünkü demokrasimiz artık en emin ellerde: Sivil toplumun güvencesinde.
AB'ye üye oluruz veya olmayız; pek de önemli değil. AB bu köklü toplumsal değişim ve dönüşümü sağladı/ sağlıyor/sağlayacak ya; o bile yeter...