Biz bu yazıyı hazırlayıncaya kadar Brüksel'den ne bir açıklama geldi, ne de yalanlama veya doğrulama.
NTV'nin NATO kaynaklarına dayandırdığı haberinden söz ediyoruz. Biliyorsunuz, Başbakan Erdoğan'ı Danimarka eski Başbakanı Anders Fogh Rasmussen'in NATO Genel Sekreterliği'ne atanmasına ikna için bir dizi vaatte bulunulmuştu. Bunların arasında NATO'nun 5 genel sekreter yardımcılığından birinin Türkiye'ye verilmesi de bulunuyordu. NTV'nin haberinde bu sözlerin tutulmayacağı, çünkü NATO'nun tüm koltuklarının dolu olduğu, yeni bir makam yaratılmasına da Almanya ve Fransa'nın karşı çıktığı belirtiliyor.
İşte bu haber için Brüksel'den "Çıt" çıkmadı, çıkmıyor.
Akıl için yol bir
Ancak Rasmussen'in uygun bir isim olup olmadığını sorgulayan çevreler dikkat çekici biçimde artıyor.
Bu kervana son olarak "Open Democracy" forum sitesi de katıldı. "Rasmussen doğru kişi mi" başlıkla analizden birkaç cümle aktaralım:
"Rasmussen'in seçilmesi NATO ülkelerinin İslam dünyasına karşı yeterince hassas olmadıklarını gösteriyor. Rasmussen'in atanması aynı zamanda NATO'nun Afganistan'daki faaliyetlerini Müslümanlık karşıtı olarak tanımlayan El Kaide ve Taliban propagandacılarına harika bir hediye oluyor."
Analizde bir uyarıya da yer veriliyor:
"Washington, Londra ve Berlin arasındaki birkaç telefon görüşmesi, çok kutuplu bir dünyayı yönetmek için artık yeterli değil. Diğer devletlerle geniş kapsamlı görüşbirliği ve aktif işbirliği gerekiyor. Türkiye ile çalışmak bunun ilk adımı. NATO'nun gelecek misyonu özellikle Ortadoğu'da daha aktif rol üstlenmek olacak. Bu da Türkiye'yi kucaklamak için başka bir neden."
Anlaşılan bu tartışma Rasmussen'in görevi devralacağı Ağustos başına kadar tırmanarak devam edecek. Buyurun, Almanya'nın en önemli gazetelerinden "Frankfurter Allgemeine Zeitung"un yorumu: "NATO'nun görev yaptığı ülkelerin yüzde 80'i Müslüman. NATO, İslam'a saygı duymadığı anlaşılan bir adamla çalışmayı göze almak lüksüne sahip olabilir mi?"
Uzun süre gitmez
Yanıtı biz verelim: NATO, İslam'a saygı duymayan bir adamla çalışmayı göze almanın gereksiz ve tehlikeli bir meydan okuma olduğunu çok kısa sürede anlayacak. Rasmussen döneminde NATO, başta öncelikli görev alanı Pakistan-Afganistan olmak üzere, kendisine verilen görevlerin hiçbirinde başarılı olamayacak. Bu da sadece misyonunu değil, varlık nedenini tartışmaya açacak, zaten var olan kimlik bunalımını derinleştirecek.
Batılılar tükürdüklerini yalamayacaklarına, Rasmussen'den vazgeçemeyeceklerine göre, NATO'nun önümüzdeki dönemde kaçınılmaz olarak yaşayacağı krizleri az hasarla atlatabilmesinin tek çaresi var: Örneğin sağlık nedenleri (Neden olmasın; İstanbul'da başına gelmedi mi?) gibi nazik ve diplomatik bir formülle Rasmussen'in görev süresini kısaltmak!