Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERDAL ŞAFAK

Serseri

AK Parti'nin Prof. Dr. Ergun Özbudun başkanlığındaki Bilim Kurulu'nca hazırlanan Anayasa önerisinde yapacağı değişiklikleri merakla bekliyoruz.
Örneğin metindeki "Kişi hürriyeti ve güvenliği" başlıklı 18'nci madde yeniden mi düzenlenecek, aynen mi benimsenecek? Maddenin 2'nci fıkrasının "Ç" bendi şöyle:
"Toplum için tehlike teşkil eden akıl hastası, uyuşturucu madde veya alkol tutkunu, serseri veya hastalık yayabilecek kişinin bir müessesede tedavi, eğitim veya ıslahı için alınan tedbirlerin yerine getirilmesi."
Maddenin gerekçesinde "Serseri"nin tanımı yapılmıyor. Böylece "Potansiyel suçlu" tipi yaratılıyor.
Sözlükler "Serseri"yi "Belli bir yeri veya işi-gücü olmayıp, şurada burada başıboş dolaşan kimse" diye açıklıyor. İngilizce ve Fransızca karşılığı "Vagabond". Fransızca'da son zamanlarda bir de "Sans Domicile Fixe" (Yeri-yurdu olmayan) deyimi kullanılmaya başlandı.
Biliyoruz, Özbudun ve arkadaşları bu maddeyi iki kaynağa dayandırdılar. İlki birçok bölümünü dilini bile değiştirmeden aynen aktardıkları 1982 Anayasası. 19'uncu maddesinde "Serseri"nin tedavi, eğitim veya ıslahı için özgürlüğünün kısıtlanabileceği yer alıyor.
İkinci kaynakları ise 22 Kasım 2001 tarihinde kabul edilip 8 Aralık 2001'de Resmi Gazete'de yayınlanan 4721 sayılı Medeni Kanun. 432'nci maddesinde şöyle deniyor: "Akıl hastalığı, akıl zayıflığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, ağır tehlike arzeden bulaşıcı hastalık veya serserilik sebeplerinden biriyle toplum için tehlike oluşturan her ergin kişi, kişisel korunmasının başka şekilde sağlanamaması halinde, tedavisi, eğitimi veya ıslahı için elverişli bir kuruma yerleştirilir veya alıkonabilir."
Medeni Kanun'un gerekçesinde de "Serseri"nin tanımı yok. Özbudun ve arkadaşlarının Anayasa önerisinde olduğu gibi. 1982 Anayasası'nda olduğu gibi.

1909 tarihli bir yasa
Bir başka deyişle, 1982 Anayasası'yla hukukumuza giren "Serseri", oradan Medeni Kanun'a, şimdi de yeni Anayasa önerisine atladı.
1982 Anayasası'yla icat edildi, çünkü 1961 Anayasası'nda da böyle bir madde yoktu, 75 yıl boyunca yürürlükte kalmış olan 1926 tarihli Medeni Kanun'da da.
Üstelik gerek o Medeni Kanun'un, gerekse 1961 Anayasası'nın kabul edildiği tarihlerde, Türk hukukunda "Serseriler"le ilgili özel bir yasa bulunuyordu: Osmanlı'nın son yıllarında, 26 Nisan 1909 tarihinde Meclisi Mebusan'ın kabul ettiği "Serseri ve mazannei sui eşhas hakkında kanun". Hemen belirtelim, "Mazannei sui" kuşkulu, suç işleyebilecek kişi anlamına geliyor. Yasanın birinci maddesinde "Serseri" şöyle tanımlanıyor:
"Hiçbir vasıta maişeti bulunmadığı ve çalışmaya kudretli olduğu halde lâakal iki aydan beri bir gûna kâr ve kisp veya sanatla meşgul olmayan ve bu müddet zarfında iş bulmak için teşebbüsatı lazimede bulunduğunu dahi ispat edemeyen, şurada burada dolaşan kimselere serseri itlak olunur." Yani iki ay boyunca bir gün bile çalışmayan ve bu süre içinde iş aramayan, boşta gezen kimseye, Osmanlı'da "Serseri" gözüyle bakılıyordu. Herhalde o dönemler sıfır işsizlik olmalı!
Bu yasa ne zaman yürürlükten kaldırıldı dersiniz? 11 Temmuz 1963'te!
Özbudun önerisini inceleyen AK Partililer'e tavsiyemiz; o maddeyi aynen koruyacaksanız, Osmanlı'nın yasasını da güncelleştirerek hukukumuza kazandırın! Böylece hem Anayasa'daki, hem de Medeni Kanun'daki boşluğu doldurmuş olursunuz.
Sakın cezalarını da unutmayın: Osmanlı'nın kanunu "Serseri"ye en az 5, en çok 20 kamçı cezası öngörüyordu!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA