Milli Güvenlik Kurulu'nun dün "İran nükleer krizi"ni görüştüğü saatlerde Fas'ın başkenti Rabat'ta basına kapalı bir toplantıda da gizli bir belge imzaya açıldı.
Rabat'ta 2 gün süren toplantının konusu: "Nükleer teröre karşı küresel mücadele girişimi". 12 ülke katıldı: G-8 üyeleri (ABD, Kanada, İngiltere, Fransa, İtalya, Almanya, Rusya, Japonya), Çin, Avustralya, Kazakistan ve Türkiye. 2 de gözlemci vardı: Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu ile ev sahibi Fas.
G-8'lerin katılımı, hatta toplantıya öncülük etmesi doğal; çünkü "Nükleer teröre karşı küresel mücadele girişimi", bu grubun 15 Temmuz'daki Saint-Petersburg zirvesinde kararlaştırıldı.
Çin'in yer alması da normal; çünkü nükleer güç. Kazakistan da yadırganamaz; Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra nükleer cephaneliğin bir bölümü onda kaldı, ayrıca uranyum üreticisi. Avustralya da şaşırtıcı değil. İki nedenden ötürü: 1- Zengin uranyum yataklarına sahip, hatta Çin'in ihtiyacının bir bölümünü o karşılıyor. 2- Kuzey Kore'nin son denemesinden sonra o da nükleer silahlanmayı düşünmeye başladı. Avustralya Ulusal Üniversitesi'nde askeri strateji dersleri veren Profesör Paul Dibb ile "Australian Financial Review" dergisi muhabiri Geoffrey Barker geçen hafta hükümetin bu niyetine ilişkin gizli belgeleri yayınladılar.
Peki, Türkiye bu önemli toplantıya neden çağrıldı? Bize göre 4 olasılık sözkonusu:
1- Türkiye'nin nükleer madde kaçakçılığı güzergahında yer alması: Hatırlayacaksınız, 1993'te Kars'ın Aralık sınır kapısında 6 kilo, İstanbul'da 2.5 kilo, 2001'de yine İstanbul'da 1.1 kilo zenginleştirilmiş uranyum ele geçirildi. Muhtemel alıcı mı? Üçünde de İran!
2- İncirlik üssündeki nükleer cephanelik. Ama o cephaneliğin denetimi bizde değil ki.
3- Kuzey Kore nasıl Uzak Doğu ve Pasifik'te nükleer silahlanma yarışı başlatıyorsa (Avustralya'nın yanı sıra Japonya ve Güney Kore de düşünüyorlar), Orta Doğu'da da İran aynı etkiyi yaratacak. Ancak Türkiye bu yarışa kaçınılmaz olarak katılacak potansiyel güç olarak çağrıldıysa, nükleer silahlanma hazırlıklarını çoktan başlatan Mısır ve Suudi Arabistan'ın da davet edilmesi gerekmez miydi?
Körfez'deki tatbikatın sırrı
4- Rabat toplantısında nükleer maddelerin terör örgütlerinin eline geçmesinin önlenmesi ve nükleer tesislerin terör saldırılarına karşı korunmasının yanı sıra bir konu daha tartışıldı: BM'de kabul edilen "Nükleer Terörizmi Önlemek İçin Uluslararası Sözleşme"yi hayata geçirmek. "Küçük bir pürüz" var; Çin sözleşmenin 7'nci maddesine itiraz ediyor. Bu madde ne mi? Anlaşmayı çiğneyen ülkelere askeri müdahale!
Maddenin anlamını vurgulamak için bir ayrıntıyı hatırlatalım: 4 yıl önce ABD basını Savunma Bakanlığı'nın bir gizli raporunu açıkladı. Raporda Başkan Bush'un 7 ülkeye karşı nükleer güç kullanmayı öngören planlar hazırlanması talimatı verdiği belirtiliyordu. Hangi ülkeler mi; Çin, Rusya, Irak, Kuzey Kore, Libya, Suriye ve İran!
Rastlantıya bakın, Rabat toplantısıyla eş zamanlı olarak Basra Körfezi'nde ABD öncülüğünde düzenlenen ve nükleer madde veya silah taşıyan gemilerin durdurulması provaları başladı. Hayır, 25 ülke yer aldığı tatbikatta Türkiye yok. Çünkü bu provaların ilki geçen Mayıs'ta Antalya'da, 31 ülkenin katıldığı Anadolu Güneşi 2006 tatbikatında yapıldı.
Basra Körfezi'ndeki tatbikatın İran'a gözdağı vermeyi amaçladığı, hatta bu ülkeye olası saldırının denemesi olduğu söyleniyor, Antalya tatbikatı için de benzer yorumlar yapılmıştı.
Size göre Türkiye, Rabat toplantısına niye davet edilmiş olabilir?