Öneriler, planlar, pazarlıklar, sert çıkışlar, restler... Kıbrıs yıl sonuna kadar gündemin hep ilk sıralarında yer alacak.
Biz de bugün bir raporla konunun farklı bir yönüne eğilelim. Bu rapor ne AB'nin, ne BM'nin. Dünya Bankası uzmanlarınca hazırlandı. Konusu: KKTC ekonomisinin durumu.
Dünya Bankası uzmanları geçen yıl KKTC'de haftalarca çalıştılar. Sonunda 300 sayfalık bir belge ortaya çıktı. KKTC basınında ay başında bölük-pörçük yer alan, ilgi uyandırmayınca Asil Nadir'in gazetesi "Kıbrıs"ın dün geniş özetini yayınlama ihtiyacını duyduğu raporda bakın ne tespitler yapılıyor:
*Kuzey Kıbrıs'ta Gayri Safi Yurt İçi Hasıla'nın (GSYİH) yüzde 60'ını kamu harcamaları oluşturuyor. Kamu görevlileri maaşlarının GSYİH'daki payı ise yüzde 15'i geçiyor. Çalışan nüfusun 5'te birini devlet istihdam ediyor.
*Emeklilerin maaşları GSYİH'nın yüzde 12'sini aşıyor. Buna karşılık sigorta primleri yüzde 4'te kalıyor. Yüzde 8'lik açık bütçeden karşılanıyor.
*Yıllık ortalama öğretim süresi OECD ülkelerinde 701 saat, Güney Kıbrıs'ta 840 saat, KKTC'de ise 415 saat. Buna karşılık öğretmenlerin maaşları kişi başına GSYİH'nın 3.6 katına (OECD ortalaması 1.3) ulaşıyor. Rakamla ifade edersek, KKTC'de kişi başına yıllık gelir 7 bin dolara yakın, öğretmenlerin yıllık ücretleri ise 28.500 doların üstünde. Kıbrıslı Türk öğretmenler saatte 69 dolar kazanırken, Türkiye'de öğretmenlerin ortalama saat ücreti 15 dolar.
*KKTC'de eğitim standartları sıkı olmadığı (Yani bilgi, yetenek, beceri ölçümü önemsenmediği) için üniversiteleşme oranı yüzde 72 gibi yüksek orana (AB ortalaması yüzde 59!) çıkıyor. Çok sayıda yetersiz genç elenip, teknik eğitim gibi kanallara yönlendirilmesi gerektiği halde üniversitelere devam ediyor. Gençlere neden üniversiteyi tercih ettikleri sorulunca, "Kamuda iyi maaşla ve güvenli şekilde çalışmak için" yanıtı alınıyor.
*Belediyelerin gelirleri yok denecek kadar az. Örneğin emlak vergisi o kadar düşük ki, toplama maliyeti, getirdiği geliri aşıyor. O nedenle belediyelerin finansman ihtiyacı da bütçeden karşılanıyor!
Öğretmenlerimiz duymasın!
Peki, değirmenin suyu nereden geliyor? Raporda tek cümleyle şöyle deniyor: "Türkiye'nin cömert finansmanı."
KKTC'deki maaş düzeyine bir örnek olarak, mesleğe yeni başlayan öğretmenin ayda 1.5 milyar lira aldığını, ayrıca çok uzun vadeli ve düşük faizli otomobil ve konut kredisinden yararlandığını, otomobilinin gümrük vergisinin bile birçok yıla yayılarak taksitlendirildiğini belirtelim. Buna rağmen Kıbrıs Türk Öğretmen Sendikası'nın maaşların düşüklüğünden yakındığını ve sık sık uyarı grevleri yaptırdığını da ekleyelim.
Dünya Bankası raporunda ilginç bir bölüm daha var: "KKTC'de mali sektör, nüfusuna ve küçük ekonomisine göre şaşırtıcı şekilde çok boyutlu. Bankalardaki mevduat toplamı 3 milyar doların üstünde." 264 bin kişilik nüfusa 3 milyar dolarlık mevduat! Yurt dışındaki hesaplar hariç. Sadece İngiltere'de en az 2 milyar dolar yatıyor. (Not: Bu son veri rapordan değil, Kıbrıslı dostlardan.)
Böyle bir ortamda yatırımı, girişimciliği kim düşünür? Bitir üniversiteyi, gir devlete bol maaşla, Akdeniz güneşi altında keyifli bir hayat sür...
Kıbrıslı Türkler, "5 tambur 4 okka" deyişini boşuna üretmemiş. "Tambur" Rumca'da kavun demek. Özdeyiş, "5 kavunu 4 okkaya satacak kadar hesapsızkitapsız ve umursamaz" anlamına geliyor.
Böyle "Cömert" bir ağabey varken, ucuza gitmiş, zarar edilmiş; siz olsanız umursar mısınız?