Anlaşıldı; Cumhurbaşkanı Sezer, Orhan Pamuk'a kutlama mesajı göndermeyecek.
Yakın çevresi tarafından medyaya sızdırılan ve yalanlanmayan değerlendirmelere göre, Sezer suskunluğunu şu gerekçeye dayandırıyor:
"Türk devleti ve ulusu bu ödülden kuşku duyuyor. Cumhurbaşkanı da ödülün siyasal gerekçelerle verildiğine inanıyor. O yüzden 'Tarih bilinci, devlet yönetme ilkeleri ve yüksek sorumluluğu ile' susmayı tercih ediyor."
Bu değerlendirme İsveç Akademisi'nin "Pamuk siyasal çıkışları değil, yazarlığı nedeniyle ödülü kazandı" güvencesini Köşk'ün inandırıcı bulmadığını ortaya koyuyor.
Buraya kadar saygıyla karşılıyoruz. Ama devamını değil. Örneğin "Görüş"ün şu cümlesi doğrusu içimizi sızlattı: "Pamuk, Cumhurbaşkanımızın beğendiği yazarlar arasında da yer almıyor!"
Sezer gerek Anayasa Mahkemesi Başkanlığı, gerekse Cumhurbaşkanlığı dönemlerinde yaptığı konuşmaların hiçbirini alıntılarla süslemediği için "Şu Çılgın Türkler"le satış rekorları kıran Turgut Özakman dışında hangi yazarları sevdiğini bilmiyoruz. Ancak 17 Ocak 2001 tarihinde Köşk'te verdiği yeni yıl resepsiyonuna davet ettiği Pamuk'a karşı daha az incitici olmasını beklerdik.
7 yıl önceki Sezer
Sezer bu kadarla da kalmıyor, "Türkiye'yi Batı ülkelerinde zor duruma düşürecek demeçler vermeseydi, Türkiye aleyhine konuşmalar yapmamış olsaydı bu ödülü alamayacaktı" diyerek, Pamuk'un yeteneğini, yapıtlarını da küçümsüyor.
Bitmedi. Sezer'in gerekçesinde önemli bir cümle daha var: "Orhan Pamuk'un 'Bu ülkede 1 milyon Ermeni ve 30 bin Kürt katledildi' sözlerini Cumhurbaşkanı'nın unutma lüksü yok!"
Bu cümle devlet adamı Sezer'in hukukçu Sezer'i reddetmesi anlamına geliyor. Çünkü, Anayasa Mahkemesi Başkanı olarak 26 Nisan 1999'da yaptığı konuşmada bakın neler demişti:
"Düşünceyi açıklama özgürlüğünün önemi, her şeyden önce onun başka bir çok özgürlüğün kaynağını veya temelini oluşturmasından ileri gelmektedir. Kişinin varlığının temeli olan düşünce ve düşünceyi açıklama özgürlüğü, demokrasinin de temeli ve ayrılmaz bir parçasıdır.
Çoğulcu demokratik ülkelerde, toplumun yerleşik değerlerine ters gelen düşünceler de tam bir özgürlük içinde açıklanıp tartışılabilmektedir.
Düşünceyi açıklama özgürlüğü, bireysel bir özgürlük olmasına karşın, demokrasinin işlemesi yönünden de toplumsal bir önem taşır."
İsveç'ten gelen yanıt
7 yıl önce, yani yasalardaki antidemokratik ve kısıtlayıcı hükümlerin günümüzle karşılaştırılamayacak kadar çok olduğu dönemde "Toplumun yerleşik değerlerine ters gelen düşüncelere de tam bir özgürlük" isteyen Sezer, şimdi Pamuk'un o özgürlüğü kullanmasına "Unutma lüksüm olamaz" diye tepki gösteriyor. Göstermekle kalmıyor, başarısını kutlamayı reddederek bir tür ceza da veriyor! Üstelik bu ceza "Bireysel" görüşü değil, devletin başı olarak Türkiye'nin resmi tutumunu yansıtıyor.
Bilmiyoruz, İsveç Akademisi Genel Sekreteri Horace Engdahl'ın açıklaması Köşk'e yanıt olabilir mi? Zira sanki hukukçu Sezer'in bir bölümünü aktardığımız konuşmasının tekrarı gibi: "Orhan Pamuk'un Kürtler ve Ermeniler konusundaki görüşü, değerlendirmemizin ve kriterlerimizin içinde yer almadı. Hem sonra bir yazarın tartışmalı demeçler vermesi, onun ödüle sahip olmasının önünde engel de değildir. Çünkü bir aydının çıkıp özgürce konuşabilmesi, siyasi tartışmalara katılabilmesi için düşünce ve ifade özgürlüğünü araç olarak kullanabilmesi gerekir."
Sezer'in bu tutumundan sonra içimize bir kurt düştü: Türk Ceza Kanunu'nun 301'inci maddesinde yapılacak değişiklik ya Çankaya'dan dönerse...
Çılgın Türkler'in sağısolu belli mi olur!