Başbakan Erdoğan, bir hafta sonra yine İran Cumhurbaşkanı Ahmedinecad'la biraraya geliyor.
İlk buluşma 5 Mayıs'ta Hazar kıyısındaki Bakü'de olmuştu. İkincisine bugün Pasifik'teki Bali adası ev sahipliği yapacak.
Geçen sürede Ahmedinecad'ın çenesi iyice düştü. ABD Başkanı Bush'e mektup gönderip "Liberalizm ve demokrasi çöktü. Sizin gibi dindar birinin dinin değerlerine dönmesi zamanı geldi" diye inceden inceye alay etti.
Sinir bozan çıkışlarına devam etti. İkinci Dünya Savaşı'nda 6 milyon Yahudi'nin öldürülmesi mi? "Söylenti." İsrail mi? "Mutlaka yokolacak." İran'a askeri müdahale mi? "Şaka." Yaptırım mı? "Mutlu oluruz. Çünkü hamlelerimizi kamçılar."
Ahmedinecad'ın gerilimi artırma stratejisinin bir parçası olan bu şovuna Bush "Ya sabır" diyor, arabuluculuğu üstlenen İngiltere, Fransa ve Almanya, yeni öneriler hazırlıyor. İran'ın yanıtı: "Getirin göreyim. Ama uranyum zenginleştirme faaliyetlerini askıya almam."
Müdahale imkânsız
Ahmedinecad'ın kendine özgü espri anlayışını yansıtan cevaplarında, epey doğruluk payı var.
İran'a savaş olasılığı gerçekten "şaka". Çünkü ABD'nin BM'den askeri yaptırım da öngören karar çıkartması imkansız. Rusya ve Çin engeli yeterli. Güvenlik Konseyi'nden geçmeden, uluslararası topluluğun desteğiyle kalkışması da mümkün değil. Çünkü İngiltere, Avustralya ve Filipinler dışında hiçbir ülke böyle bir destek vermeyi aklından geçirmiyor.
Geriye ABD'nin Irak'taki gibi "Yalnız şövalyeliği" kalıyor. Temsilciler Meclisi'nin Pentagon'dan İran'a güç kullanımıyla ilgili senaryolar istemesine bakmayın.
Bush'un tek başına yeni macerayı göze alması kolay değil.
Çünkü böyle bir çılgınlığın sadece Ortadoğu'yu değil, tüm dünyayı altüst edecek gelişmeleri tetikleyeceğini biliyor. Yeterince uyarı yapıldı, hâlâ yapılıyor. Eski Başkan Jimmy Carter'ın ulusal güvenlik danışmanı Zbigniew Brzezinski gibi, İran'la yapılacak savaşın en az 30 yıl süreceğini ve sonunda ABD'nin dünya liderliğini yitireceğini söyleyenler bile var.
Yaptırım çok zor
Savaş seçeneğini çizdik. Ya tecrit? Petrolü de kapsamayacak hiçbir yaptırım kararı ne sonuç verebilir, ne de Tahran'ın bileğini bükebilir. Petrol ambargosu ise dünyada üretimin talebi zar zor karşıladığı konjonktürde düşünülemez bile. Haydi düşünüldü diyelim, en başta Çin ve Hindistan bu ambargoyu deler.
Sonuç: İran'ı masada iknadan başka çare yok. Tahran bunu en başta gördüğü için Bush'un sinirleriyle oynuyor. Amacı belli:
ABD'nin İran'ı muhatap alması, haklarını ve gücünü kabul etmesi. Hatta diplomatik ilişki kurması.
Ahmedinecad'ın İsrail'le ilgili kehanetine gelince, herkes gülüp geçiyor. En başta da Erdoğan.
Öyle bir tehdidi ciddi bulsa, Türkiye ile İsrail arasında Akdeniz'in altından 4 boru hattı döşenmesini öngören projeye "evet" der mi? Borularla su, elektrik, petrol ve doğalgaz gönderilecek.
Dahası, Ahmedinecad bile inanmıyor söylediklerine. Tersine İran ile İsrail arasındaki ekonomik ilişkileri sessiz sedasız geliştiriyor. Örneğin 2003'teki depremde yerle bir olan Bam kentinin yeniden inşası ihalesi Hollanda'da sahibi İsrailli olan bir şirkete verildi. İnşaatlarda görevli danışmanlar İsrail'den gitti ve İranlı yetkililerce yere göğe sığdırılamadı.
Aslında barışın en büyük güvencesi de bu zaten. Bir kez ticarete başladınız mı, ekonomik ilişkileri geliştirdiniz mi, gerisi gelir...