Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERDAL ŞAFAK

Vetonun satır araları

Cumhurbaşkanı Sezer, sadece laikliğin değil, "Sosyal devlet" ilkesinin de bekçisi olduğunu gösterdi.
Sosyal Güvenlik ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 15 maddesini yeniden görüşülmek üzere Meclis'e iade kararının ayrıntılı gerekçesinde, adeta "Sosyal devlet nedir" dersi veriyor: "Sosyal güvenlik sistemi, toplumsal dayanışmanın kurumsallaştırılmasıdır", "Devlet sosyal güvenlik hakkını kullanılmayacak duruma getiren önlemler alamaz", "Sosyal güvenliği salt aktüeryal denge kaygısına dayandırmak, sosyal devlet ilkesinin savsaklanmasıdır", "Sosyal güvenlik vatandaş için hak, devlet için ödevdir..." Sezer'in gerekçede saydığı örnekler, gelecek kuşakları derinden etkileyecek bu reforma sendikaların ve diğer emekçi örgütlerinin yönelttikleri eleştirileri haklı bulduğunu ortaya koyuyor. Özellikle "Mezarda emeklilik" feryatlarını.
Yasa emeklilik yaşının erkekler için 2036-2044, kadınlar için de 2036-2048 yılları arasında kademeli artışla 65'e çıkarılmasını öngörüyor. Ayrıca 9 bin gün prim ödenmesi koşulu getiriyor. Bu düzenleme 1 Ocak 2007'den itibaren sosyal güvenlik kapsamına girecekler için geçerli olacak.
Meclis'te CHP'nin boykot ettiği görüşmeler sırasında iktidar sözcüleri amacın "40'ında emekliye ayrılıp 40 yıl maaş almaya son vermek" olduğunu anlattılar.
Sezer'e göre işin aslı pek öyle değil. Bu maddenin emekliliği neredeyse imkansız hale getirdiği görüşünde. İşte verdiği örnek: Diyelim ki, 18 yaşında bir delikanlı 1 Ocak 2007 tarihinde işe başladı. 9 bin gün prim ödedi. Bu, 25 yıl yapıyor. Böylece 2032 yılında 43 yaşında emekliliğe hak kazandı. Ancak yasa 2036'ya kadar kadınların 58, erkeklerin de 60'ından önce emekli olamayacağını hükme bağladığı için, 43 yaşındaki kişi 17 yıl bekleyecek. 17 yıl sonra, yani 60'ına bastığında, o tarihte emeklilik yaşı kademeli artışla 65'e yükselmiş olacağı için, 5 yıllık yeni bekleme süresiyle karşılaşacak. Sezer önümüzdeki yıl işbaşı yapacak 18'lik gencin ancak 2054'te emekliliğe hak kazanabileceği sonucuna varıyor. Doğru.

Ortalama
yaşam süresi
Çankaya'nın "Yasa emekli aylıklarını azaltacak", "Emeklilerin refahtan pay almalarını önleyecek" (Çünkü emekli aylıklarındaki artış sadece yıllık Tüketici Fiyatları Endeksi'ne bağlanıyor, Gayri Safi Yurt İçi Hasıla artışı, yani büyüme hızı kriteri safdışı bırakılıyor), "Ayrımcılığa yol açacak" gibi uyarılarını bir yana bırakıyoruz. Ama itirazların biri özellikle ilgimizi çekti. Aynen aktarıyoruz:
"Ülkemizde ortalama yaşam süresinin 66 yıl olduğu gözetildiğinde, emekli yaşının zaman içinde de olsa 65'e yükseltilmesinin, gelecek kuşakların emeklilik hakkına kavuşmasını olanaksız kılacağı açıktır."
Bizim bildiğimiz, Türkiye'de halen ortalama yaşam süresi 69.8 yıl. OECD verileri öyle diyor. Emeklilik yaşının 65'e yükseleceği 2048'de bu sürenin en az 80 yıl olacağı varsayılıyor. Çünkü Batı'da şimdiden o düzeyde.
Sezer'in 2050'lerde bile Türkiye'de ortalama yaşamı 66 dolayında tahmin etmesinin ancak iki yorumu olabilir:
* Ya Türkiye'nin geleceğini parlak bulmuyor. Zenginleşeceğine, refahın artacağına inanmıyor. Çünkü yaşam süresinin yükselmesi, başta sağlık olmak üzere sosyal harcamalara milli gelirden daha büyük pay ayrılmasına bağlı.
* Ya da Türkiye zenginleşse bile bu yasa nedeniyle çalışanların ve emeklilerin refahtan pay alamayacaklarını, o nedenle ömürlerinin uzamayacağını düşünüyor.
Sizce hangisi? Aslında cevabı kısmen yukarda var.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA