Nasıl kayıp kuşaklar yetiştirdiğimizi görmek için Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) işsizlik araştırması ile Dünya Bankası'nın eğitim raporunu yan yana koymak yeterli.
TÜİK işsiz sayısının 2.7 milyonu geçtiğini açıkladı. İstihdam edilebilen nüfusun yüzde 11.2'si boşta. Aslında gerçek oranın çok daha yüksek olduğu kesin.
Çünkü Türkiye'de istihdama katılma, yani çalışma çağındaki nüfusun işgücü piyasasına ulaşma oranı yüzde 50 bile değil. Üstelik bu rakam giderek geriliyor. Örneğin kadınların 1990'larda yüzde 35'e yaklaşan işgücüne katılımı bugün yüzde 25'e indi.
Ayrıca işsizliğin gerçek boyutlarını gizlemek için işgücüne katılma oranının düşük gösterildiği iddiası da hayli yaygın.
Bu eksik verilerle bile genç nüfusun ülke genelinde yüzde 21.5'i, kentlerde ise yüzde 22.9'u işsiz görünüyor. TÜİK işsiz gençlerin eğitim düzeyi gibi ayrıntılara girmediği için sokaktaki lise ve üniversite mezunlarının oranını bilmiyoruz. Ancak daha önceki araştırmalardan bir fikir edinmek mümkün. İşsizliğin yüzde 9.6 olduğu 2002 yılı ikinci dönem hane halkı araştırmasında, eğitimli gençlerde işsizlik yüzde 27.2 çıkmıştı. Bu veriye göre, bugün işsiz üniversiteli oranının yüzde 30'a dayandığını düşünebiliriz.
Buna bir de işsizlik korkusu nedeniyle öğrenimlerini mümkün olduğunca uzatan gençleri ekleyin! Üniversitelerden ortalama mezuniyet süresindeki değişikliklere ilişkin derlitoplu istatistik yok ama birçok yüksek okuldaki gözlemlerimize dayanarak, diploma alma süresinin son yıllarda epeyce uzadığını söyleyebiliriz. Hayatla, yüzleşmemek, iş hayatında diplomalarının pek anlam taşımadığı gerçeğiyle yıkılmamak için.
Kaplanlarla koşmak
Dünya Bankası'nın yine dün açıklanan Türkiye'de eğitim raporu, gençlerin bu korkularında ne kadar haklı olduklarını gösteriyor. Eğitimde kaliteyi düşüren ÖSS sisteminin kaldırılmasını, yerine öğrencilerin becerilerini ölçen bir sınav demeti getirilmesini öneren rapora göre, Türkiye'nin beşikten mezara kadar tüm yaşamı kapsayacak eğitim reformuna ihtiyacı var. Acilen. "Tabii" deniyor, "Türk yurttaşlarının Avrupa'da düşük ücretli hizmet sektörü çalışanları haline gelmesini istemiyorsanız." Anlamı: "Bu eğitim kalitesiyle Avrupa'da ancak çöpçü, temizlikçi ya da garson, bulaşıkçı olabilirsiniz!"
Aslında Dünya Bankası'nın Türkiye Direktörü Andrew Vorking raporda sıraladığı uyarıları yıllardır haykırıyor:
"ÖSS yanlış becerileri test etmek için tasarlanmış. Bu da tüm eğitim sistemini bozuyor. Bozuk eğitim sisteminden de elbette bozuk ürünler çıkıyor. Ortaokulu ve liseyi Türkiye'de okuduğum için çok iyi biliyorum; bu ülkedeki eğitim sistemi okulda birşey öğretmeyi değil, sadece sınavlara hazırlamayı amaçlıyor."
Sonuç: Dünya Bankası verilerine göre, her 100 gençten sadece 15'inin iş bulma şansı var!
Ve Milli Eğitim Bakanlığı ile YÖK arasında kavga sürüp giderken, her yıl yüzbinlerce diplomalı işsiz daha sokağa bırakılıyor.
Hükümet hiç değilse o gençlere öğrenimleri sırasında hem hayatı tanımalarını, hem de -pek işe yaramayan- teorik, ölü bilgilerini uygulamayla canlandırmalarını sağlayacak bir formül düşünmeli. Örneğin özel bir asgari ücret karşılığı staj imkanı sağlanması gibi. Tabii işyerlerine stajyer çalıştırma zorunluluğu da getirerek.
Vorking, "Tercih sizin" diyor, "Ya Asya Kaplanları'yla birlikte koşarsınız ya da onlara yem olursunuz."
Gençlerimizi o ölüm-kalım koşusuna hazırlamazsak, Asya Kaplanları veya Avrupa Aslanları tarafından yenecekleri kesin. Hem de çiğ çiğ!