AB Komisyonu Başkanı Romano Prodi, bu hafta Ankara'ya geliyor. İki günlük (15-16 Ocak) ziyaret, Prodi'nin görevi üstlendiği 1999'dan bu yana Türkiye'ye ilk gezisi olacak. Hoş geldi. Ama sefalar getirip getirmeyeceği pek belli değil. Çünkü, Prodi sonuna yaklaşmakta olan (1 Kasım'da veda edecek) görev süresince Türkiye'ye karşı hep "Çifte dil" kullandı. Bir umut verdi, ardından denge için kaygılarını, kuşkularını dile getirdi. Hangi birini sayalım... Örneğin, "Türkiye AB'ye aday ülkedir" dedi, birkaç gün sonra "Anneciğim Türkler geliyor" çığlığı attı. İstanbul'daki çifte saldırılardan sonra "Terör Türkiye'nin üyeliğini engellemez" güvencesi verdi, ardından "Türkiye'nin sindirimi zor" deyiverdi. "Türkiye'ye AB'de yer olduğunu" ilan ettikten sonra "Türkiye, Avrupa'yı bölüyor" görüşünü ortaya attı, hatta "Avrupa'nın sınırları" için referandum çağrısı bile yaptı. Daha da önemlisi Prodi, Türkiye'yi ABD'nin AB'ye sokmak istediği "Truva Atı" olarak gördü. Bunu ilk kez 2002 Aralık'ındaki Kopenhag zirvesinden sonra yaptığı "ABD'nin Türkiye'ye tarih verilmesi baskıları ters tepti" açıklamasıyla dışa vurdu. Geçen yaz İtalyan basınında yayınlanan makalesinde iyice açtı: "Türkiye, AB'nin en büyük üyelerinden olacak. Bu Müslüman topluluğun girmesiyle AB'de bölünme başgösterecek. Böylece AB'yi kendisine rakip görmek istemeyen ABD'nin isteği yerine gelecek. ABD'nin amacı Avrupa'yı bölmek ve bunu da Türkiye'yi AB'ye sokarak yapmaya çalışıyor." Prodi hiç kuşkunuz olmasın, Ankara ziyaretinde yine sırtımızı sıvazlayacak, "Türkiye'nin de içinde bulunduğu AB hayal ediyorum" diyecek. Erdoğan ve Gül tam da bu noktada sormalı: "Türkiye'yi nasıl bir AB'de hayal ediyorsunuz? Hangi AB'de görmek istiyorsunuz? Tek viteslide mi, yoksa çift viteslide mi?" Çünkü sorunun veya Prodi'nin "bam teli" bu. Geçen Aralık'taki Brüksel zirvesinde AB Anayasası görüşmelerinin başarısızlıkla sonuçlanmasından sonra AB'de ikili yapı önerileri ortaya atıldı. Bu farklı AB'ler için çeşitli isimler, formüller, tanımlar sıralanıyor: "Sert çekirdek", "Öncüler", "İzciler", "Çift vites" gibi...
Dış kulvarda koşmak
Prodi bu son deyimi benimseyenlerden. Daha 4 gün önce, "AB liderleri bu yıl yeni Anayasa'da anlaşamazsa iki vitesli Avrupa kaçınılmaz olabilir" dedi. "Çift vites"ten ya da "Öncü gruplar"dan kastedileni Fransa Cumhurbaşkanı Chirac geçenlerde anlattı: "25, 27, hatta daha da çok üyeli (sağolsun, Türkiye'nin ufkunu kapatmıyor) AB'de herkesin aynı tempoda yürüyemeyeceğini biliyoruz. Ama kararsızlık gösterenlerin, daha hızlı ve daha uzağa gitmek isteyenleri frenlemeye de hakları yok. Fransa, Almanya elbette daha uzağa ve daha hızlı gitmek isteyenlerin başını çekiyor. Diğer kurucu ülkeler (İtalya ve Benelüks) ile AB'ye daha çok ruh ve güç vermek isteyenlerin Yunanistan, Macaristan, Çek Cumhuriyeti) bu gruba katılacaklarını umuyorum." Demek istiyor ki Chirac, AB'de siyasal birlik yanlıları ile birliği geniş bir serbest ticaret bölgesi (Bizimle yapılan Gümrük Birliği Anlaşması'nın benzeri) olarak görmek isteyenler ayrı kulvarlarda yürüyebilir. (İkinci grubu İngiltere, İspanya ve Polonya çekiyor.) Bu ikinci kulvar herkese açılarak AB gerekirse Sibirya'ya genişletilebilir. Evet, Ankara'da "AB'de Türkiye'yi de hayal ediyorum" diyen Prodi'ye mutlaka sorulmalı: Nasıl bir AB'de? Hangi AB'de? Hangi kulvarda? AB'nin kalbinde mi, midesinde mi?