Suudi Arabistan'ın iki ayağı bir pabuca sıkıştı: Hem krallığı devirmeye ant içmiş olan Usame Bin Ladin'le uğraşıyor, hem de en az Taliban kadar tutucu ulemanın şimşeklerini çekmeden rejimi kurtarmaya yönelik reformları yapmaya çalışıyor. Bin Ladin'e bağlı hücrelerin hac döneminde "Geçen yıl 12 Mayıs ve 8 Kasım'daki saldırılara rahmet okutacak" dediği eylemlerini önlemek için başlatılan insan avını dün anlattık. Bugün bağnazlık, işsizlik, yoksulluk, yolsuzluk dörtgeninde uçsuz-bucaksız bir cezaevine dönüşmüş ülkede, gerilimi düşürmek kılıfına sarılmış krallığı kurtarma çabalarını özetleyelim. Suudi Arabistan'ın 18 milyonluk nüfusunun yüzde 75'ini gençler oluşturuyor. Ancak gençlik, özellikle de genç kızlar, gündüz okulda yasak, günah, tabu ve dışlamaya dayalı bir eğitimin bunalımı ile gece evde uydu antenler ve internetin yansıttığı dış dünyanın sınırsız özgürlüğü arasında sıkışmış durumda. Toplumsal ve bireysel hayatın her milimetrekaresini denetlemeyi amaçlayan bu yasakların gaddarlığını göstermeye birkaç örnek yeterli: - Resim derslerinde insan çizerken, kaş, göz, ağız, burun gibi yüz hatlarını ve vücut detaylarını kağıda dökmek günah. - Mağazalarda vitrin mankenleri kullanmak yasak. - Noel döneminde her türlü "kırmızı" yasak: Kırmızı çanta, kırmızı elbise, kırmızı aksesuar. Hatta o günlerde çiçekçilerin kırmızı gül satmaları bile. - Peluş ayı, bebek gibi oyuncaklar yasak. - Kızların teneffüste biraraya gelip gülüşmeleri, cep telefonuyla konuşmaları yasak. Kızların lap-top kullanmaları daha da sıkı yasak. Tüm bu kısıtlamalara rağmen öğrenimini bitirmeyi başaranların çalışmaları da adı konmamış bir yasak. Çünkü kadın nüfusunun yalnızca yüzde 7'si iş hayatının kıyısında köşesinde bir yer bulabiliyor. Ve en simgesel yasak: Suudi Arabistan dünyada kadınların araba kullanmalarının şiddetle engellendiği ve de cezalandırıldığı tek ülke... Bu düzen, böylesine ucube ya da kabus bir rejim ne kadar ayakta kalabilir?
Krallığa can simidi
Sonunda -ABD'nin de uyarısıyla- ayağının altından zeminin kaymaya başladığını gören hasta Kral Fahd bir reform paketi hazırlattı. Bu girişimde İslami Reform Hareketi adıyla örgütlenen rejim muhaliflerinin ülke tarihinde ilk kez sokağa dökülmeleri, aydınların çağdaşlaşma talepli toplu dilekçe vermeleri, filizlenmeye başlayan sivil toplum kuruluşlarının insan hakları konusunda sempozyumlar düzenlemeleri ve -birkaç yıl öncesine kadar kimsenin aklına bile getiremeyeceği bir gelişme- Şiiler'in haklarının tanınmasını talep etmeleri de hayli etkili oldu. Paket şöyle: Ders kitapları hurafelerden temizlenecek, katılımcılık teşvik edilecek, yerel yönetimler ile bugüne kadar üyelerinin tümünü Kral'ın atadığı Şura'nın (Danışma Meclisi) bir bölümü seçimle belirlenecek. Seçim takvimi de açıklandı: Önce bu ilkbaharda belediye meclisi üyelerinin yarısını seçmek üzere sandığa gidilecek. 3 yıl içinde de 120 üyeli Şura'nın üçte biri için seçim yapılacak. Bu reformlar Suudi rejimini kurtarabilir mi? Batı, özellikle de ABD haberalma örgütleri karamsar. Örneğin CIA geçen sonbaharda sızdırdığı son raporunda, "Halk arasında krallığa karşı güvensizlik ve düşmanlık duygularının arttığı, bunun da El Kaide'nin işini kolaylaştırdığı" belirtiliyor. "Krallık ölüm-kalım mücadelesine girdi" denilen rapor şu cümleyle noktalanıyor: "Bu gidişle Suudi krallığı en geç 2004 sonunda yıkılabilir." Bu rapordan sonra Pentagon'a, Beyaz Saray'a "Suudi'siz Arabistan" konulu rapor ve öneri yağmaya başladı. Zira sorun önemli; El Kaide yandaşlarına fırsat vermeden ve ülke kaosa yuvarlanmadan, boşluk nasıl doldurulabilir? Bugünlerde hacca uğurladığımız vatandaşlarımız, Suudi'li Arabistan'ın son tanıkları olabilirler...