Bu topraklarda tamtam gürültüsünün akılcı çağrıları bastırması zor değil. Siz yetişmemişsinizdir; vaktiyle neler yaşadık!
27 Mayıs darbesinin kılıfı diye "kahrolası diktatör" Menderes'in kasasından çıktığı iddia edilen kadın külotlarının fotoğrafları baş sayfalarda sergileniyor, üniversite gençlerinin kıyma makinelerinden geçirildiği gibi "haberler" ciddiyetle yayılıyor, hepsine sorgusuz sualsiz inananlar oluyor, söylenti kaynaklı yorumlar ortamı gerdikçe geriyordu. Sonuç: yargı terörü, idamlar, kapanmayan yaralar...
Şimdi külotlu kasaların yerini ayakkabı kutuları, kıyma makinelerinin yerini para sayma cihazları aldı. Bugünkü iddialar boştur demiyorum. Doğruluk dereceleri araştırılıp suç varsa cezası verilsin, sorgusuz sualsiz her şeye inanma yanlışına düşülmesin diyorum.
Kafa bulanıklığının en tehlikeli sonucu da "önemli" ile "en önemli" ayrımını yapamamaktır. Tıkırtı duyunca dama çıkıp hırsız ararken zemin kattaki kundakçıyı fark etmezseniz eviniz yanar.
En muhalif yorumculardan Melih Aşık arkadaşımız bakın ne yazıyor:
"Bu operasyonun arkasında Tayyip Erdoğan'ı koltuktan düşürmek var mı? Mümkündür olabilir. Hatta bunun da ötesinde ABD'nin 'ılımlı İslam' sürecine karşı bir darbesi de (Mısır'ın devamı) söz konusu olabilir. Bu işte cemaat kullanılıyor olabilir. Ama bütün bunlar yağmayı ve Başbakan'ın yağma ile ilgilenmemesini, tam tersine rüşvetçilere kol kanat germesini mazur göstermiyor."
Hiçbir şeyin yağma mazereti olamayacağı görüşü doğru tabii. Ancak iki noktayı gözden kaçırmamak çok önemli.
Densizlik, laubalilik, açgözlülük belirtisi nahoş görüntüler teşhir edilmiş olsa da, suç işlendiği kanıtlanmış değil. Durum tam aydınlanmadan insanlara rüşvetçi damgası vuramayız. O titizliğin gösterilmemesi tepkileri yoğunlaştırır; karşılıklı "müfteri", "ajan", "piyon" gibi yaftalar havada uçuşur. Saçma kutuplaşma ortamımızdaki zehir dozlarını artırmayalım.
Daha da önemlisi, içte yağma hesaplaşmalarıyla uğraşırken dünyadaki büyük yağma tablosunu ve Melih kardeşimin değindiği olasılığı hesaba katmak.
Gezegen egemenliği uğruna yalanlar uydurarak Irak'a saldıran, U dönüşüyle Suriye'de Esat'çı kesilen, Mısır'da darbeci Sisi'nin koluna giren derin güçler Türkiye'de de insanları birbirine düşürerek kavga ateşlemeye çalışmaktaysa, "Kozları sonra paylaşırız" diyerek bugünkü tehlikeyi birlikte savuşturmak izan gereği sayılmaz mı?
Damda hırsız varsa kovalayalım. Ama yangın söndürmek için de birbirimizle el ele verelim.
Kundakçılarla değil.