Kırmızı deyip geçmeyin. Bir renktir ama, karışık konudur. Mora çalınca bordolaşır ya da vişneçürüğü olur. Adına al deriz, lal deriz, kızıl deriz. (Bu sonuncusu tekin değildir. Yıllar yılı o yüzden nice yiğidi kızıl kıyametlere kurban ettik!)
Hayır, lafı hosteslerimizin dudaklarına getirmeyeceğim. Bereket versin THY üst düzey yöneticilerini "tahrik" etmenin kolay olmadığı anlaşıldı. Sorunun alt kademelerin işgüzarlığından kaynaklandığını açıkladılar; vahim kriz tatlıya bağlandı.
Sözünü edeceğim kriz Obama'nın başındaki bela. Efendim, çizgiler kırmızıya boyanınca o renk büsbütün netameli oluyor. Dünyanın en güçlü kişisi sayılan koyu esmer ABD Başkanı boş bulunup ağzından kaçırdığı bir laf yüzünden şimdi alı al, moru mor.
"Suriye'de kimyasal silah kullanılması kırmızı çizgimdir" dedi ya. O ülkenin gözü dönük zorbası elini kimyasala bulaştırınca başkanın muhalifleri (başta seçimdeki rakibi senatör) başladılar bağırmaya. "Ne duruyorsun?" diyorlar. "Çizgin aşıldı. Yap ne yapacaksan!"
Oysa bir şey yapması kolay değil. Selefi olan petrolcü kuklası Bush uyduruk çizgi bahaneleriyle ülkesini Irak ve Afganistan'da iyice batağa sapladı, "Yakaladığım hırsızdan kurtulamıyorum" durumuna düşürdü. Korkunç fatura ödeyen Amerikan seçmeni yeni çizgilerin tartışılmasını bile duymak istemiyor. Obama "Durun bakalım, o kimyasal şeyler gerçekten atıldı mı, atıldıysa kim attı, nereden attı, ne zaman attı, nasıl attı, ne niyetle attı?" diye laf gevelemekte.
İşe bakın ki Suriye'den bir komşu ülkeye kimyasallara belenmiş yüzlerce şarapnel parçası ve ağzı köpüklü yaralılar getiriliyor. O ülke bölgeyi yüzyıllar boyunca yönetmiş, içini dışını çok iyi bilen bir imparatorluğun mirasçısı. Ve başbakanı Washington yolcusu. Obama'nın karşısına geçip şöyle diyebilir:
"Hüseyin kardeşim, işte kanıtlar. Durum kem kümle geçiştirilecek gibi değil; kötüye gidiyor. Gel el ele verelim, bodoslama dalmasak da bir şeyler yapalım. Senin içteki siyasal güçlüklerini biliyorum. Ama bak, ben kendi ülkemde daha büyük riskleri göğüslemekteyim. Dünya senden de yürekli lider davranışı bekliyor."
Dışişleri Bakanımız basın toplantısında baygınlık geçiren konuk bakanı kolundan tutup kurtardı. Başbakanımız da Orta Doğu konusunda sendeleyen başkana öyle bir yardımda bulunabilir.
Ancak, dikkatli olalım. Konuk desteklerken bizim bakanın kürsüye çarpan bacağı zedelendi. Amerikan yönetiminin tilkileri de "birlikte hareket" derken bizi öne itip bir yerlerimizi vişneçürüğü etmesin!