Bir fantezi: Amazon ormanlarında yardımına gittiğiniz bir kabileyi düşmanlarına tutsak olmaktan kurtarmış, yaşantılarına yararlı yenilikler getirmişsiniz. Size yarı tanrı gözüyle bakmış, her gördüklerinde yerlere kapanmayı huy edinmişler. Yıllar sonra birileri sizi putlaşmakla suçlarsa, haklı sayılırlar mı? Söz konusu durumun sizden değil, o insanların tutumundan kaynaklandığını söylersiniz herhalde. Çünkü doğrudur: İnsan putunu kendi yapar, kendi tapar.
Şimdi bizde Atatürk diktatör müydü diye boş bir tartışma sürüp gitmekte. İçine anlam katmak için önce Attila İlhan gibi sormak gerek:
Hangi Atatürk'ten söz ediliyor? Başarılı komutan, devrimci, reformcu Mustafa Kemal'den mi? Yoksa sonraki bürokrat vesayetinin idol-dayanağı yapılan Ebedi Şef'ten mi?
"İkincisi olmayı kendi planladı" demeyin. Bir insan istese de kişisel çabasıyla öyle bir sonuç alamaz; çevrenin sistemli çabası şarttır.
Hangi çevrenin? Askerlerin, bürokratların, üçkağıtçıların, yargıçların, bilimci geçinenlerin. Ve basının tabii.
Cumhuriyet yararlı bir şey yaptı, okurlara eski sayılarından tıpkıbasım örnekleri verdi. Gazetenin 30 Kanunuevvel (Aralık) 1930 günkü baş sayfasında Cumhurbaşkanının Trakya gezisinden İstanbul'a dönüşü alt alta üç başlıkla bildiriliyor:
"Reisicumhur Hazretlerinin avdetleri."
"Gazi Hazretleri dün gece İstanbul'u teşrif buyurdular."
"Büyük Reis Trakya'da halkla temas ettiler."
Upuzun haberden birkaç cümle:
"Müşarünileyh (söz konusu kişi) Hazretleri Sirkeci'de mülki ve askeri erkan ve ümera (amirler) tarafından istikbal edilmişlerdir. Büyük Gazimiz şiddetli alkışlar arasında karşılanmışlardır. Selam duran yüzlerce kişiyi selamlayarak istasyondan çıkan Gazimiz millete beşaret (müjde) işareti olan tebessümleriyle herkese iltifat buyuruyorlardı. Reisicumhur Hazretleri otomobille Dolmabahçe Sarayı'nı teşrif buyurmuşlardır."
Bir haber yazarının, bir editörün dalkavukluğu değil bu. O dönemde yıllar yılı bütün basın aynı ağzı kullandı. Öyle bir pohpoh tsunamisi içinde boğulan herhangi bir "hazret" çevresine "Beni putlaştırmayın" dese de putlaşır ister istemez.
Daha da önemli neden baştaki kişinin rakipsiz kalmasıdır.
Bir ülkede yönetim liderinin ezici ağırlık kazanmasını önlemek mi istiyorsunuz? Başarısının kaynağına bakacaksınız. Halka yakınlık ise siz daha da yakın olmaya, ekonomiyi iyi götürüyorsa siz daha da iyi götürmenin formülünü bulmaya çalışacaksınız.
Yoksa hep abuk sabuk Hitler korkularıyla yaşar, sürgit muhalefet sıralarını teşrif buyurursunuz.