Bilirsiniz, eceli gelen köpeğin cami duvarına işediği söylenir. Ben o hayvancağıza acırım. Çünkü köpek kirlettiği yerin niteliğini bilmez. Ama benzeri bir şeyi insan yaparsa iş değişir. O davranışa "belasını aramak" deriz.
Bugün kendisine dünyanın büyük bölümü tarafından zaten ecel hazırlanmakta olan Suriye yönetimi için Türkiye sınırı "cami duvarı" niteliğinde. O çizgiyi aşıp can alan mermilerin "serseri kurşun" olup olmadığı önemli değil. Herhangi bir nedenle menzil içinde Türkiye yönünde silah atılmaması gerekir.
Peki, şimdi ne olacak? Ne yapılacak?
Üç seçenek var: 1. Hiçbir şey yapmamak. 2. Askerî müdahale dâhil, yapılabilecek her şeyi denemek.
3. Hemen o kadar ileri gitmeden, hiç değilse vahşeti dizginlemek için "bir şeyler" yapmak.
Birinci seçeneğin sürgit uygulanması düşünülemez bile; kan gövdeyi götürüyor. Sonuçları kestirilemeyen ikinci seçenek bölgeyi altüst eder. Kalıyor üçüncüsü. Türkiye onu öneriyor. "Ama o işe tek başıma sıvanmam doğru olmaz, ilgili devletler de taşın altına ellerini sokarsa öncülük ederim" diyerek. Oysa Batılı yorumcuların pek çoğunun yaklaşımında bir tuhaflık var:
"Âciz durumda kaldıkça Türkiye küçük düşmekte. Gürlüyor ama bir şey yapamıyor."
Gerçekte hiçbir şey yapmayanların safından "Gelin bir şeyler yapalım" diyene yöneltilmiş zeytinyağı yorumu...
***
Orta Doğu'nun bugünkü haritasını ne Osmanlı çizdi, ne onun mirasçısı olan cumhuriyet. Suçun failleri İngiltere ve Fransa'dır. (Evet, kavimlerin esenliğini zerrece düşünmeden sırf "
jeopolitik çıkarlar" uyarınca sınır çizmek büyük suçtur.) Şimdi Suriye konusunda ne yapıyor o iki "
büyük devlet"? Hiç! "
Aman belaya karışmayalım" kaygısıyla, çocuk yaşta oğlanların duvar diplerinde sıraya sokulup kurşuna dizilmesinin seyrine bakıyorlar.
Amerika? Özgürlük cenneti Arap krallık ve emirliklerinin müşfik hamisi, demokrasi ihracatçısı süper güç ne diyor Suriye'deki kanlı gangster şenliği konusunda? "
Ben Irak ve Afganistan bozgunlarından paçamı kurtarma derdindeyim; başıma yeni sorun çıkarmamı beklemeyin."
En ayıp çelişkiye ve açmaza düşmüş durumdakiler ise Rusya ve Çin bence. Yakın geçmişte resmî ağızla da olsa emperyalizme, jeopolitik çıkarcılığa, pazar ve petrol hesaplarının insan haklarını hiçe saydırmasına ateş püskürmüş ülkeler. Şimdi o rezilliklere batmış durumdalar gırtlaklarına kadar.
***
İşin tuhafı, Türkiye'yi pasif kalmakla suçlayanlar sırası gelince "
Gücünü abartmasın" da diyorlar.
Oysa İngiltere de, Fransa da, Amerika da, Rusya da, Çin de eski ve yeni nüfuz bölgelerini korumak ya da genişletmek çabasındalar.
Müsaade buyrulsun, kadim devasa imparatorluğun nüfuz bölgesinde yaşayan cumhuriyet bir sınır bölgesini sağlama almak için bir şeyler yapabilsin. Kendi uygun gördüğü zaman, istediği ölçüde, dilediği biçimde...