Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK ERDURAN

Güzel neşter

İnsana huzur sağlamak güçtür de, sinirini bozmak çok kolaydır. Zayıf noktasını bilirseniz, en serinkanlı kişiyi bile bir anda çileden çıkarabilirsiniz.
Güvenlik kadrolarındaki profesyonel sorgucular o işin tekniğini geliştirmişlerdir. Karşılarındaki tepki vermeyip istifini bozmamaya ne kadar kararlı olursa olsun, gitgide sivrileşen sistemli soru burgularıyla onun psikolojik zırhını delip ağzından laf almaya bakarlar.
Yalnız polisin ve istihbarat örgütlerinin sorgulamalarında yapılmaz bu. Medya röportajlarının da -sorgucu yeterince saldırgan ve baskın çıkarsa- o biçim bir sinir savaşına dönüştüğü olur.
En çarpıcı örnek BBC'nin daha önce de ("Türkiye kontrolden çıktı mı?" sorusu ele alınarak ülkemizin aşağılanması dolayısıyla) sözünü ettiğim Hard Talk (Sert Söyleşi) programı. Onun yeni sorgucusu Stephen Suckar konukları köşeye sıkıştırmada selefine fark atmakta. Sol direkt vuruşlarla rakibinin gardını açtıktan sonra sağ darbeyi indiren usta bir boksör gibi, savunması sabırla ve zekice dağıtılan kurbanını balyoz gücünde bir soruyla nakavt edişine çok kez tanık oldum.
Pazartesi akşamı o kanalın haber bülteninden sonra spikerinin "Şimdi Hard Talk programının konuğu Türkiye Maliye Bakanı Mehmet Şimşek" dediğini duyunca, ne yalan söyleyeyim, aklım çıktı. "Eyvah!" diye düşündüm. "Amanvermez Stephen benzetecek bizi."
Dünya tatsız sürprizlerle doludur. Bereket versin, nadiren tersi de oluyor.

***
Diş hekimleri gibi maliyecilere de gerekli ama korkunç bir iş yapan kişiler gözüyle bakılır. Birikmiş hınçların onlardan alındığı da görülmüştür. (En acı örnek diye rahmetli Hasan Polatkan'ı hatırlayın.) Kendi alanları dışında çok kapsamlı bir dünya görüşüne sahip olmaları ve bilgece konuşabilmeleri ise hiç beklenmez. (Adnan Kahveci müthiş bir istisnaydı.) Onun için, Mehmet Şimşek şaşırttı beni.
Kendisini tanımam. Hakkında da hiçbir şey bilmiyordum.
Şimdi biliyorum. Hadi fırsattır, "yandaş medya yalakalığımı" yapayım bugün: ülkemin öyle bir sözcü çıkarabildiğini görmekle iftihar ettim.
Sert Söyleşi sorgucusu Stephen bizim genç bakanı değil, bizim genç bakan onu nakavt etti. Hem de hiç sertlik yapmadan.
Tam tersine, hep sabırla derinlere inerek, akıl karıştırıcı sapmaları netliklere çekerek, hasımca yaklaşımları dostça karşılayarak, bütün taraflara yarayacak çözüm dersleri vererek, gülümseyerek...
Sonuçta dünyanın her köşesindeki izleyici kitleleri önünde önemli gerçekler vurgulanmış oldu:
Günümüz Türkiye'si kimseye haksızlık ve edepsizlik etmekte değil. Pek çok haksızlık ve edepsizliğin hedefi.
Muazzam bir imparatorluğun mirasçısı. Ama o toprakları yeniden sahiplenmek gibi bir hevesi yok. Eski tebaası olan kavimlere kardeşçe yaklaşıyor.
Bütün komşularıyla sorunsuz yaşama isteğini bölge zorbası olma niyeti diye yorumlamak yorumcunun kendi kafasındaki çarpıklıktır. Normalleşme çabasının herkesi rahatlatacağını görmek gerekir.
Evet, ekonomik bakımdan güçlenmekte. Çevreyi zorlamalarla, gizli baskılarla, kural dışı sömürülerle olmuyor bu. Bütün ticaret ortaklarının çıkarına.
Doğu'ya kayma diye bir şey yok. Doğal dengelerin kurulması var.
Türkiye Batı için tehdit değil, fırsat. Kimileri anlayamıyor ya da iç politika hesaplarıyla görmezden geliyorlarsa, kendi yetersizlikleri.
Ama şurasının anlaşılması şart: Türkiye ensesine vurulup ağzından lokma alınacak bir ülke olmaktan çıkmakta artık. Batılıların ona eşit gözüyle bakmaya alışmaları kendi çıkarlarının gereği.

***
Dünya ekranında bütün bunların kayda geçirilmesi gönlümü ferahlattı. Ama sonra yine sıkıntı verici sorular takıldı aklıma:
Şu yaklaşım ve üslup niçin Ankara tablosunun genelinde geçerli olamıyor? Niçin baltayı bırakıp neşter alamıyoruz elimize?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA