Hastaneye kaldırılan bir dostunuzdan haber almak için telefon ettiğinizde, başhekimle aranızda şöyle bir konuşma geçtiğini düşünün:
"Durum nasıl?"
"İyiye gidiyor."
"Ne oluyor?"
"Hastanenin kârı arttı. Yöneticilerin aylıkları da artacak."
"Onu sormadım.
Hasta nasıl?" "Ha, o mu... Ateşi düşmedi. Ağrılarını da kesemedik. Durumu kritik hâlâ."
Ne dersiniz? Söver misiniz? Gidip döver misiniz adamı?
Dünya genelinde öyle bir acayiplik var. Kimi yönetici krizin geçtiğini, iyileşmenin başladığını söylüyor. Şirket azmanlarından birçoğunun kârları artıyor. Dev bankaların başlarındakiler kendi ikramiyelerine ballı zamlar yapıyor.
Tamam da, sıradan denen insanlardan ne haber? Borç batağında, işsiz, çaresiz, umutsuz olanlar çoğalmakta.
Ama, "durum iyi." Kriz geçti. Çalsın sazlar, oynasın kızlar!
***
Gerçekte durum tatlıya bağlanacak gibi değil hiç. Sorun da içinde bulunduğumuz kriz değil. İnsanlığın rotası üstünde yeniden düşünmeyi kaçınılmaz kılan bir kavşaktayız.
Sovyetler Birliği yanlış bir sosyalizm denemesinin ürünüydü; yarı faşizme dönüşmüştü. O çökünce tarihin sonunun geldiği, elde tek seçenek diye kapitalizmin kaldığı, insanlığın sürgit o
"akılcı" düzenin nimetlerinden yararlanarak gelişeceği ilan edildi.
Nedir söz konusu
"akıl"? Kapitalizmin guru dedesi Adam Smith'in
"görünmeyen el" dediği otomatik ayarlama mekanizması.
Kurama göre, ekonomideki fazlalık ve eksiklikler arz-talep dengesiyle giderilir, fiyatlar doğal yerlerine oturur, piyasadaki oyuncuların yanlışları sanki bir melek eli devreye girmiş gibi kendiliğinden düzelir.
"Bırakın yapsınlar, bırakın geçsinler" kuralına uymak, gölge etmemek yeterlidir.
Büyük kriz işte bu temel inancı yıktı.
***
Kim söylüyor bunu?
Son yıllarda müseccel üçkağıtçıların bile lafa
"Ben aslında sosyal demokratım" diye başlaması adet ya. Öyle biri mi söylüyor? Eski bir solcu mu? Saftiriğin teki mi?
Hayır. Düzenin akışında bir kırılma noktasına gelindiğini fark edenler en sorumlu ve deneyimli kişiler oldu. İlk fetvayı geçen ağustos ayında İngiliz finans servislerini düzenleme biriminin Yönetim Kurulu Başkanı Adair Turner bir toplantıda verdi:
"Temel ekonomi ve finans kuramımızı tam bir tren kazası yerle bir etmiş bulunuyor. Yirmi yıldır para piyasasına yeniliklerle çekidüzen vermeye çalıştık. İşe yaramadı. Toplum yararına değil bu piyasa."
Arkadan kasım ayında Wall Street Journal toplantılarından birinde Amerikan Merkez Bankası'nın eski Başkanı Paul Volcker şöyle konuştu:
"Para piyasasında yapılanların ekonomiye yarar sağladığının minicik bir kanıtını bilen varsa söylesin. Son 25 yılda görebildiğim tek olumlu gelişme ATM yaygınlaşması."
O bankanın görevdeki Başkanı Ben Bernanke de geçen ay basına şu açıklamayı yaptı:
"Boyuna kriz çıkarmayıp topluma yararlı olmasını istiyorsak, karşımızdaki hayvanı evcilleştirecek bir denetleme düzeni kurmalıyız."
***
Bize gelince...
İktidarda
"sağcı" bir parti var, değil mi? Yani kurulu düzenin şaşmaz savunucusu olması beklenir. Ama o düzenin taşları en çok bu dönemde yerlerinden oynamakta nedense. Başbakan da bir hastane açılışında Obama'nın sağlık reformunun sağcılar tarafından engellenişine hayıflanarak bakın ne dedi:
"Orada hâlâ kapitalizmin esintileri yoksulların korunmasına müsaade etmiyor. 'Yoksullara bizim vergilerimizle el uzatamazsınız' diyorlar. İşte bizim medeniyetimizin, değerlerimizin farkı burada zaten."
Takiye mi yapıyor?
İyi, iyi. Yapsın. O sayede mesafe alırız sol yönde.