Her şeyde doğru ölçü tutturmak gerekir. Vatan sevgisinde bile.
Dünyanın en güzel ülkesinin bizimki olduğu gibi iddialar, "Nerede bu dağlar taşlar" gibi şarkı sözleri boş laftır. Fiziksel güzellik açısından bizdeki bozkırları da, kel dağları da, beton basmış kıyıları da sollayan çok yer var dünyada.
Önemli değil. Ulusların güzellik ve çirkinlikleri arsalarının özellikleriyle ölçülmez.
İnsanlarına bakılır.
Öyle yapınca bizde "Ne mutlu Türküm diyene" duygusuyla göğüs kabartan kişiler de görülmekte, "Türklük bir yana, insan olduğumdan utanıyorum" diye mide bulandıranlar da.
İkisini birbirinden ayırmaya çalışırken önyargısız bir serinkanlılıkla düşünebilmek ise kolay değil.
***
Anlamanın bağışlamak anlamına geldiği söylenir. Pek aklım yatmaz o söze. Öyle suçlar işleniyor ki, niçin yapıldığını anlasanız bile hoşgörüyle karşılayabilmeniz için Hazret-i Eyüp olmanız gerek.
Bakın, Adıyaman'daki bir evin bahçesinde 16 yaşında bir kızın cesedi bulundu. Boğazında ve ciğerlerinde toprağa rastlanınca diri diri gömülmüş olduğu ilan edildi. İddiaya göre, cinayetin başlıca nedeni kızın erkeklerle dolaşmasının babasını ve büyükbabasını öfkelendirmesi.
Böyle
"namus cinayetleri" çok işleniyor. Bunun özelliği diri diri gömülme olasılığı. Sanıklar
"Baygındı, öldü sandık" diyorlar. O da mümkün. Ama hemen en kötü olasılığa inanıyoruz.
Ne olursa olsun, korkuncun da ötesinde, iğrenç bir olay. Yurtiçinde ve dışında lanetlenmekte olması doğal. Yine de kaynağındaki nedenleri anlamaya çalışmakta yarar var. Hoş görmek için değil, böyle faciaların nasıl azaltılabileceğine akıl erdirmek için.
***
Erkek psikolojisinin anayasası yenilgiden kaçınmaktır. Cinsellik de yarışma konularının başında gelir. (Freud kuramlarına gerek yok; çevrenize dikkatle göz gezdirmek yeter.)
O temel kurala göre, dölleyebildiğin kadar dölleyecek, ama kendi dişilerini başka erkeklere dölletmeyeceksin. Bu kadar basit, bu kadar kaba maalesef. Söz konusu boy ölçüşmede başarısız kalan erkek gol yemiş kaleciye döner. İlkelliği oranında vahşice tepki verir.
Bizde
"ev dışında gezip tozmakla suçlanan" kızların aile erkeklerince katledilmesi olaylarına daha çok Güneydoğu kültüründe rastlanıyor. Coğrafya konusu değil bu, ruhsal ve toplumsal iklim konusu. Yurtdışına gidilse bile oralara taşınan o psikolojik ortamda yetişmiş erkeklerin bilinçaltlarındaki eziklik tepki vahşeti yaratabiliyor.
Yani, belki inanmakta güçlük çekeceksiniz ama, siyasal açılımların başarıya ulaşması ile namus cinayetlerinin azaltılması arasında doğrudan bağlantı var.
***
Adıyaman'daki olay içte nefretle karşılandı,
"Bu leke çıkmaz!" başlıkları atıldı; anlıyorum. Ama Batı'daki yorumcu ve okur tepkileri sinirime dokundu.
"Ortaçağ barbarları" imişiz. Türkiye'nin adı tatil listelerinden silinmeliymiş. Mağara adamı döneminden çıkıp uygarlaşıncaya kadar AB'ye alınmamalıymışız.
Kızını ve ondan peydahladığı çocukları ömür boyu daracık bodruma hapsedip tatil plajlarında güle oynaya eğlenebilen Franz'ın yediği herze Adıyaman cinayetinden çok daha sürekli, çok daha taammüden işlenmiş bir suç değil midir? O yüzden bütün Avusturyalılar niçin Ortaçağ barbarı ilan edilmedi?
Erkeklerin temel zaafları, ayıpları, günahları dünyanın her yerinde aynıdır. Ben Kaliforniya'dayken ünlü bir rejisör karısını ayartan bir meslektaşına iki metreden tabancayla ateş ederek penisini parçaladı.
Bir insanın herhangi bir nedenle bir hemcinsine yapması düşünülemeyecek bir yabanilik değil mi bu? Ama uzun boylu kınanmadı. Matrak konusu oldu hatta.
Çoğu Batılıda başka kavimlere tepeden bakma ihtiyacı var. O dürtüyle her fırsatta bize, büyük bir imparatorluğun ve düzinelerce uygarlığın varisi Türkiye'ye bile küstahça dil uzatıyorlar.
Bu da onların kompleksi ve barbarlığı.