Türkiye'de muhalefet kanadına yöneltilen temel eleştirilerden birisi ülkenin iç ve dış meselelerine dair etraflı bir programının olmamasıdır. Gerçekten de sadece haber sitelerinde alelade bir gündem başlığına dönüşen 6'lı masa toplantılarından Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem dışında somut hiçbir söylem çıkmadı. Bir blok olarak muhalefet kanadı program ve kadro olarak belirsizlik vaat ederken müstakil olarak muhalefet partilerinde de bu durumu görmek mümkün.
Son dönemlerde muhalefet kanadının bir blok olarak heyecan yaratamadığının farkında olduğu ve bunu telafi etmek için birtakım girişimler yaptığı görülmektedir. İYİ Parti'nin birtakım isimleri bünyesine katması ve bunu da olabildiğince sansasyonel bir şekilde duyurması bu çabalara örnek gösterilebilir. Katılan isimlerin İYİ Parti'ye kadro ve program olarak ne türden bir katkısının olacağı ise şimdilik belirsizliğini koruyor. Ancak gerçek olan şu ki, İYİ Parti daha fazla kendi başına gündeme gelmeye ve bir şekilde kadrolarını genişletmeye çalışıyor.
CHP'nin Arayışları
Muhalefetin en büyük partisi olan CHP'de de benzer bir arayış var. Aslında CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu uzun bir süredir kendi ismi üzerinden bir gündem oluşturmaya çalışıyordu. Ancak yaptığı tüm girişimlere ve kendisine rakip olabilecek isimlere uygulanan ambargoya rağmen hâlâ adaylıkta kendi tabanını ve elitlerini dahi ikna edebilmiş değil. CHP'nin İYİ Parti'ye nazaran bu konudaki ekstradan bir dezavantajı daha var; İYİ Parti lideri Meral Akşener Cumhurbaşkanı olmayacağını deklare ettiği için mümkün mertebe parti kadrolarını dizayn etmeye ve aslında dillendirmese de büyük oradan parlamento seçimlerine yoğunlaşmış görünüyor. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de elini güçlü tutarak son ana kadar CHP ile bir pazarlık yapacağı anlaşılmaktadır. O yüzden de Meral Hanım gerek parti tabanına gerekse de kamuoyuna anlatmak ve onları ikna etmek zorunda olduğu bir meydan okumayla karşı karşıya değil. Sadece HDP bu konuda bir istisna olarak görülebilir; ancak HDP konusunda tabanından gelen milliyetçi tazyike Meral Hanım da ittiba etmiş görünüyor. En azından bu durum şimdilik böyle.
Kemal Bey ise hem muhalefete yapılan programsızlık ve kadrosuzluk eleştirilerine cevap vermeye hem de kendi adaylığını tahkim etmeye çalışıyor. Son dönemde her iki amacı için de iki kritik adım attı. Bunlardan ilki başörtüsü meselesindeki çıkışıydı. Bu çıkış, sonradan yansıdığına göre, Kemal Bey'in yakın çevresinin bile haberi olmadan yapılmıştı. Ancak başörtüsü çıkışı öncelikle kendi tabanında kabul görmedi. Zira Kemal Bey'in en büyük handikabı şu; O, muhafazakâr seçmene yönelik yapmaya çalıştığı birtakım açılımlar üzerinden önceliklerini belirliyor ancak henüz kendi tabanında bile tam anlamıyla bir mutabakat tesis edebilmiş değil. Belki kendi tabanının bir şekilde, kerhen de olsa kendisine oy vereceğini düşünüyordur. Fakat bu şekilde, önceliğini kendi tabanının sorunlarına değil de muhafazakâr seçmene verme şeklinde bir stratejiye devam ettiği müddetçe hiç aday dahi olamayacağı bir süreçle karşı karşıya kalması da mümkün görünüyor.
CHP'deki son dönem arayışlarda öne çıkan bir diğer husus da Kemal Bey'in ABD gezisiydi. Yine Kasım ayında planlanan Almanya ve İngiltere gezilerini de bu arayışlara dahil edebiliriz. Seçim öncesi bu tür ziyaretlerin spekülatif tarafları hep olacaktır ve Kemal Bey de ABD'de 8 saat ortadan kaybolmak gibi hareketlerle bu spekülasyonları daha da tahrik etmektedir. Ancak daha rasyonel düzlemde bakıldığı zaman yabancı ülke ziyaretlerinin temel bir amacı olduğu söylenebilir; O da muhalefetin dış politikaya dair bir politika ve söyleminin olmadığı eleştirilerini bertaraf etmek. Ancak planlaması, zamanlaması, gidilen ekibe alınan gazeteciler ve parti kurmaylarıyla bu geziler de Kemal Bey'e avantaj sağlamaktan ziyade dezavantaja dönüşmüş görünüyor. En azından ABD ziyaretinin sonuçları böyle oldu.
Toplumla Yüzleşmek
Şunu hatırlatmakta fayda var; hem başörtüsü çıkışı hem de ABD ziyareti öncesi Kemal Bey'in adaylığı çok daha güçlü bir şekilde gündemdeydi. Ancak bu iki hamlesinden sonra ciddi anlamda irtifa kaybetti ve muhalefet içerisindeki diğer potansiyel adayların tekrar öne çıkmaya başladığını görüyoruz. Önümüzdeki birkaç ay daha Kemal Bey'in bu türden çıkışlarının olması çok muhtemel. Nitekim Kasım ayında da yine muhalefetin çokça eleştirildiği ekonomik konulara dair bazı açıklamalar yapacağı belirtilmektedir.
O halde Kemal Bey kendisine yarardan çok zarar getirdiği anlaşılan bu türden hamlelere neden girişmektedir? Bu hamlelerin kendisi için bir tercihten ziyade zorunluluk olduğunu düşünüyorum. Zira sadece Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan karşıtlığı üzerinden kurulan bir politik söylemin artık toplumda bir karşılığı kalmamıştır. Dış politikada, ekonomide, muhafazakâr seçmenlerin hassasiyetlerinde Kemal Bey'in ve daha genel anlamda muhalefet kanadının bir sınamaya tabi tutulması kaçınılmaz olacaktır. Bu türden sınamalara verebilecekleri tatminkâr yanıtlar ve topluma sunacakları paradigmalar zaten bir karşılık bulacaktır. Ancak gerek ABD gezisi gerekse de helalleşme söyleminin devamı niteliğindeki başörtüsü çıkışında şimdilik sınıfta kalınmış gibi görülmektedir.
Sonuç olarak şunu söylemek mümkün; CHP ve İYİ Parti başta olmak üzere muhalefet kanadının temel ve kritik konularda tutarlı politikalar ve söylemler üretmesi gerekir. Sadece sistem değişikliğini kendilerine mesnet kılmak toplumdan teveccüh görmek için kifayet etmemektedir. Kemal Bey'in başvurduğu ve tonu son günlerde tekrar yükselen Erdoğan karşıtlığının ise kullanım süresi çoktan dolmuş bulunuyor. Ancak meselenin ironik yanı, muhalefet kanadı bu talebe cevap vermeye ve kendi uhdelerinde yeni bir gündem inşa etmeye çalıştıklarında ise ekseriya daha fazla irtifa kaybediyor. Yani yeni bir şey söylemek muhalefet için yeni seçmen kazanmaya değil varolan mevcut seçmenlerini daha fazla öfkelendirmeye sebep oluyor. Bu da muhalefetin gündemi ve öncelikleri ile halkın gündemi ve öncelikleri arasında epey mesafe olduğu anlamına gelir. Muhalefet bu mesafenin sebeplerini iyi okuyamadığından bunu kapatmak için yaptığı her hamlesinde bunun daha fazla açılmasına sebebiyet vermektedir. Dolayısıyla seçimler yaklaştıkça muhalefetin yeni arayışlarının beyhude uğraşlara dönüşme riski her geçen gün artmaktadır. Bu duruma koşut olarak da 6'lı masanın dağılma ihtimali daha fazla gündemimize gelecektir.