Altılı masa olarak anılan muhalefet bloğunu oluşturan partiler 2022 yılının başından itibaren düzenli toplantılar yapmaya başladı. Birbirlerinden farklı siyasî çizgileri olan partilerin bir araya gelmesi ve ortak hareket etme iradesi göstermeleri ilk etapta bir heyecan oluşturur gibi oldu. Ancak ilk tur görüşmelerinin sonuncusunun yapıldığı Ağustos ayı itibarıyla altılı masanın heyecan oluşturmak şöyle dursun, varlığı ve geleceğinin dahi tartışmalı hale geldiği görülmektedir.
Gelinen noktayı aslında bir sürpriz ya da hayal kırıklığı olarak görmemek gerekir. Zira altılı masa zaten en başında partiler arasındaki müştereklerin azlığından dolayı temelsiz bir şekilde kurulmuştu. Kervan yolda düzülür misali yapılacak toplantılarla birtakım somut ortaklıklar ve projelerin açıklanacağı umudu vardı ancak süreç içinde bu gerçekleşmedi. Toplantılardan sonra yapılan açıklamalarda daha çok teorik ve bürokratik diyebileceğimiz meseleler etrafında dönüp dolaşıldı. Kitlelerin gündemini değiştirebilecek tek bir somut gündem dahi ortaya konamadı. Bu yüzden de altılı masa toplantılarına gösterilen ilgi gün geçtikçe daha da azaldı.
Seçim Sistemindeki Değişiklik
Altılı masanın mevcut duruma gelmesinde bazı faktörler etkili oldu. Partilerin politik ve toplumsal olaylar karşısındaki tasavvurlarının birbirlerinden hayli farklı olması en temel ve kronik bir sorun. Ancak süreç içinde bu kronik sorunu daha da katmerlendiren yeni gelişmeler oldu. Bunlardan birincisi seçim sisteminde yapılan değişiklik. Nisan 2022'de Meclis'ten geçen değişiklikle beraber ittifak sisteminin küçük partilere sağladığı avantajlar ortadan kalktı. Böylece bir anlamda ittifak siyasetinin birkaç yüz binlik oy için pazarlık aracına dönüşmesinin de önüne geçilmiş oldu.
Seçim sistemindeki değişikliği izleyen günlerde DEVA Partisi seçime kendi adı ve logosuyla gireceğini açıkladı. Yine Saadet Partisi lideri Temel Karamollaoğlu da zaman zaman yaptığı çıkışlarla bu değişiklikle beraber ittifakın bir anlamının kalmadığını söyledi. En son yaptığı ve sonra tevil etmeye çalıştığı açıklamasında da 'İttifakların eskisi kadar önemi olmadığını' söylemişti. Gerek DEVA Partisi'nin kararı gerekse de Karamollaoğlu gibi isimlerden gelen açıklamalar, seçim sistemi değişikliğinin altılı masanın işleyişini bir hayli bozduğunu göstermektedir. Zira zaten ortak bir hareket çerçevesinden mahrum olunduğu ve bu yüzden de kırılgan bir yapı arz ettiği için bu tür değişikliklerin altılı masada bir yankı uyandırması kaçınılmaz olmaktadır.
Ortak Aday Çıkmazı
Bu sürecin başında çok da göz önünde tutulmayan ve fakat önümüzdeki aylarda altılı masayı daha da zorlayacağı öngörülen diğer bir husus da ortak aday meselesidir. Altılı masa kurulurken taraflı tarafsız hiç kimse CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun adaylıkta bu kadar ısrarcı olacağını tahmin etmiyordu. 2014 ve 2018 seçimlerinde olduğu gibi kendisi dışında bir aday önereceği ya da en iyimser tahminle ortak adayın altılı masa tarafından belirleneceği varsayılıyordu. Altılı masanın anlam ve işlevinin sorgulanmasının önemli bir sebebi de bu türden gerçeklikten kopuk varsayımlardı.
Zira ana muhalefet partisi lideri olarak Kemal Bey'in aday olmayı istemesi olağan bir durumdur. CHP Genel Başkanı olmak doğal olarak iktidarı istemek ve iktidara talip olmaktır. Hiç kimse CV'sinde CHP genel başkanlığı sıfatı yazsın diye o makama gelmez ve hele de yıllarca gitmemek için bu denli mücadele etmez. Daha da önemlisi Kemal Bey 2014 ve 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kendisi aday olmadı; eğer bu seçimlerde de aday olmazsa çok büyük feragat göstermiş ve dahası siyasette emekliliğini açıklamış olacaktır. Altılı masanın yola çıkarken bu gerçeği göz önünde bulundurması gerekirdi.
Dolayısıyla şunu söylemek mümkün; eğer ortak aday çıkarmakta ısrar edilecekse bunun altılı masayı en çok zorlayan husus olacağı öngörülmektedir. Bu durum altılı masa bileşenleri tarafından da kabul edilmektedir. Yapılan 6 toplantı sonrasında ortak adaya dair, sadece son toplantıdaki bir cümlelik ifade dışında, somut hiçbir şey söylenmemiş olması bu durumun bir göstergesidir. Adayın açıklanmayarak yıpratılmasının önlendiği argümanı ise muhalif çevrelerde bile istihza ile karşılanmaktadır. Olayın sadece aday olarak düşünülmesi ise aslında daha büyük bir soruna işaret etmektedir; Aday tartışmalarıyla dahi geleceği belirsiz olan altılı masanın mevcut iktidara alternatif bir siyasî vizyon ve iktidara talip bir kadro ve programının olmayışı en büyük sorundur.
Heyecan Yaratamamak
Aday tartışması bu sorunun görünen ve en kırılgan tarafını oluşturmaktadır. Altılı masanın muhalif çevrelerde bir heyecan uyandıramamasının en temel sebebi de budur. Bu yüzden de adayın ikincil olduğu, ittifakın öne çıkarıldığı bir siyasî zemin Cumhurbaşkanı Erdoğan gibi güçlü bir lider karşısında ne kadar etkili olabilir sorusu haklı olarak sorulabilir. Zira Türkiye'nin siyasal hayatındaki gelişmeler seçimlerin ortak ve birtakım soyut prensiplerle değil güçlü adaylarla kazanıldığını göstermektedir. Böyle olduğu için de altılı masa bir heyecan üretmek şöyle dursun muhalif çevrelerde karamsarlık üretmeye bile başlamıştır.
Altılı masa tutarlı ve bütünlüklü bir içerik üretiminden mahrum olduğu için adaylık tartışmasında da görüleceği üzere zaman kazanma stratejisine başvurmaktadır. Ancak gelinen nokta itibarıyla bu durum zaman kazanma stratejisinin artık kaçak güreşmeye evrildiği değerlendirmelerine konu olmaktadır. Seçim takviminin yaklaştığı düşünüldüğünde, altılı masanın kendi varlığını meşru gösterecek heyecan yaratıcı söylem ve gündemlere ihtiyacı vardır. Bu ihtiyaca cevap verebilecek en güçlü unsurun güçlü bir ortak aday olacağı söylenebilir. Ancak ironik bir şekilde, ortak adayın güçlü bir heyecan unsuru olmaktan ziyade en krizli noktayı oluşturacağı beklentisi ve öngörüsü altılı masanın anlamını ve işlevini daha da tartışmalı hale getirmektedir.