Uluslararası Hukuk, devletlerin kendi aralarındaki ilişkilerinde, hatta kendi ülkeleri içerisindeki bazı faaliyetlerinde, nasıl davranacaklarını, haklarının ve sorumluluklarının neler olduğunu belirleyen hukuk dalıdır.
Uluslararası Hukuk kurallarının özellikle güçlü devletlere karşı işletilebilecek etkili bir mekanizmasının bulunmaması, bu hukuk kurallarının bazı durumlarda etkisiz kalmasına yol açmaktadır. İlgili Uluslararası Hukuk kurallarının işletilememesi nedeniyle 2014 yılından bu yana Rusya ve Ukrayna arasında yaşanan gerilimlerin tekrar sıcak çatışmalara dönüşmesine ve hatta Ukrayna'nın neredeyse kapsamlı bir işgale uğramasına da engel olunmamıştır.
Oysa, devletlerin karşılıklı çıkarlarını ve daha da önemlisi uluslararası toplumun huzurunu koruyan uluslararası hukuka riayet günümüzde daha da büyük bir önem kazanmıştır. Bu nedenledir ki, hemen hemen bütün öneklerde ilgili devletler ve özellikle uluslararası kamuoyu, Uluslararası Hukuk'a uyun davranılması gerektiğine vurgu yapmaktadırlar.
Sovyetler Birliği'nin dağılması ile 1991 yılında bağımsızlığını ilan eden Ukrayna, 2014 yılına kadar Rusya'ya yakın hükümetler tarafından yönetilmiş, ancak ülkede halk hareketleri neticesinde Şubat 2014'de Batı ve Avrupa Birliği yanlısı bir hükümet başa gelmiştir. Bu gelişmenin akabinde Rusya, Ukrayna'nın özerk bir bölgesi olan Kırım'da Rus kökenli Kırımlılar üzerinden oluşturduğu etki ile referandum kararı aldırmış, referandum sonucu Rusya'ya katılma kararı çıkmış ve böylelikle Kırım, Rusya'nın doğrudan askeri bir müdahalesi olmadan, Mayıs 2014'de Rusya'ya dahil edilmiştir.
Yine aynı aylarda Ukrayna'nın doğusunda bulunan ve Rus kökenli nüfusun yoğun olduğu Donbas bölgesinde ise, Donetsk Halk Cumhuriyeti ve Luhansk Halk Cumhuriyeti adında iki bağımsız devlet ilan edilmiş, sonrasında günümüze kadar süren çatışmalar başlamış ve çatışmalarda 14000 civarında sivil hayatını kaybetmiştir. Rusya, bu iki sözde cumhuriyeti, 21 Şubat 2022 tarihinde bağımsız devletler olarak tanıdığını ilan etmiştir.
Aslında bu adım, sonrasında gelecek olanları bir nevi haber vermiş ve Rusya, hemen akabinde, 24 Şubat 2022 sabahı Ukrayna'ya geniş çaplı askeri saldırılar başlatmıştır. Bu aşamada saldırılar ve iki taraf arasındaki çatışmalar yoğun bir şekilde Ukrayna toprakları içerisinde devam etmektedir.
Rusya'yı, tavırlarını bu derece sertleştirmeye ve keskinleştirmeye iten unsurun, Ukrayna'nın Batı'ya ve NATO'ya gittikçe yaklaşıyor olması ve bunun da Rusya'nın güvenliğini tehdit ettiği algısının oluşturduğu söylenebilir. Rusya bu yaklaşımını, Batı Avrupa ülkelerinin ve ABD'nin Ukrayna iç siyasetine müdahale edip manipülasyonlar yaparak Batı yanlısı hükümetleri iş başına getirdikleri, söz konusu hükümetlerin antidemokratik uygulamalar ve insan hakları ihlalleri yaptıkları, hatta ABD ve Batı Avrupa ülkelerinin, Rusya sınırında nükleer silah gücüne sahip bir Ukrayna oluşturmaya çalıştıkları gibi iddialara dayandırmaktadır. Güvenlik merkezli bu yaklaşımların yanı sıra, Ukrayna'nın geleneksel olarak Rusya'nın bir parçası olduğu ve Rusya'ya ait olması gerektiği algısı da, Rusya'nın yaklaşımlarının arkasındaki bir diğer önemli unsuru oluşturmaktadır.
Rusya'nın başlangıçta "Donetsk Halk Cumhuriyeti" ve "Luhansk Halk Cumhuriyeti"nin daveti ile bu bölgeye "barış gücü" adı altında asker gönderme eylemini, hemen akabinde çok daha büyük çaplı bir askeri saldırı takip etmiştir. Rusya bu saldırıyı, sözde cumhuriyetlerin "meşru müdafaa" mücadelesine yardım talebine dayandırmaktadır. Rusya ayrıca, Ukrayna'nın "anti demokratik" yönetiminin sona erdirilmesi gibi hukuken anlamı olmayan ama sempatik etkiler yaratabilecek gerekçeleri de dile getirmektedir.
Ukrayna'da mevcut hükümet, ulusal egemenliğinin bir gereği olarak, siyasi tercihini Avrupa Birliği ve NATO ile işbirliği yapma yönünde kullanmaktadır. Aslında Rusya'nın muhtemel tutumlarından endişe duydukları için NATO'ya üye olmayı da bir dış politika hedefi olarak belirlemiş durumdadır. Ukrayna yönetimi, ulusal egemenliğe saygı prensibi gereği bu tercihine saygı duyulması gerektiğini ifade etmektedir.
Öte yandan Ukrayna, 2014 yılında Rusya tarafından ilhak edilen Kırım ve ayrılıkçı hareketlerin hüküm sürdürdüğü Donbas bölgesini savunmak için 2014 yılından beri hem siyasi-hukuki hem de fiili düzeyde bir mücadele yürütmekte, bunu da meşru müdafaa hakkına dayandırmaktadır.
Meşru ve bağımsız bir devlet olarak ortaya çıkmış Ukrayna'nın ülkesinin önce Kırım şimdi de birçok parçası Rusya'nın müdahalelerine hatta işgaline konu olmaktadır.
Self-determinasyon hakkı, uluslararası hukuk tarafından yalnızca sömürge altındaki topluluklara tanınan bir hak olduğundan, Ukrayna'nın Donbas bölgesinde Donetsk'te ve Luhansk'da bağımsızlık ilanları, ne Ukrayna ulusal yasalarına göre ne de uluslararası hukuka göre meşrudur. Bu prensip, ortada Rusya'nın ya da başka bir devletin tanıyabileceği meşru bir devletin bulunmadığını göstermektedir.
Rusya'nın tanıma eylemlerini gerekçelendirebilmek için, Ukrayna hükümetinin "antidemokratik ve insan hakları ihlalleri" yaptığı gerekçesini öne sürmesi, yine hukuken bir devletin toprak bütünlüğünü bozmanın meşru gerekçeleri olamaz. Zira, "devletlerin siyasi bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne diğer devletlerce saygı gösterilmesi" prensibi, bugün bütün devletlerin kabul ettiği BM Antlaşması'nın 2. maddesindeki temel uluslararası hukuk prensiplerinden birisidir. Bu nedenle Rusya'nın doğrudan ya da dolaylı bütün faaliyetlerinin, söz konusu temel prensibin açık ihlali olduğu görülmektedir.
Hukuka aykırı bu eylemlere karşı, Rusya'nın veto yetkisi bulunan BM Güvenlik Konseyi'nin harekete geçemeyeceğini şimdiden öngörmek mümkündür. Güvenlik Konseyi'nin barışı korumak için karar alamadığı bu tür durumlarda, BM Genel Kurulu, Kore Savaşı örneğinde olduğu gibi, "barış için birlik" yöntemi ile bir karar alarak, Rusya'ya karşı devletlerin bazı yaptırım önlemleri uygulamalarını tavsiye edebilir. Bu da, Rusya'ya karşı alınmış mevcut yaptırım kararlarının daha da güçlendirilmesine yardımcı olabilir.
Bu bağlamda, BM Genel Kurul kararı olsun ya da olmasın, diğer devletler, Ukrayna'nın şu aşamada yürüttüğü meşru müdafaa hakkının kullanılmasına destek vermek maksadı ile silahlı kuvvet kullanabilirler. Zira BM Antlaşması'nın meşru müdafaa hakkını düzenleyen 51. maddesi, meşru müdafaa hakkının, saldırıya uğrayan devlet tarafından tek başına uygulanabileceği gibi, diğer devletlerin aktif yardımı ile birlikte de uygulanabileceğini ifade etmektedir. Bu bağlamda, herhangi bir BM kararına gerek kalmadan NATO ülkeleri dahil diğer bütün ülkeler Ukrayna'ya askeri yardım dahil uygun gördükleri yardımları yapabilirler.