Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde adayların pek çok özelliği gibi kişilik özellikleri de tartışılacak. Erdoğan'ın kişilik özelliklerine yönelik değerlendirmeler uzun süredir yapılıyor. Şimdi bu tartışma tüm adaylar için yapılacak: Adayların insani özellikleri, siyaset yapma ve yönetme tarzları, aidiyetleri, kimlerle ilişkili oldukları gibi...
Liderlerin sosyal-psikolojik analizleriyle ilgili en önemli sorun, bu analizi uzaktan ve dolaylı olarak yapmak zorunda kalmak. Hangi metodoloji ile analiz yapılacağı da bir başka sorun. Örneğin daha önceki liderlerle ilgili geliştirilmiş "kalıp psikanalitik yorumların" yeni liderlere uygulanması sık rastlanılan yanlışlardan biri. Bu yanlış, Erdoğan için sıkça yapılmaya başlandı. Bazı çalışmaların etik problemleri de var. Örneğin, liderleri ruhsal hastalık ve bozukluklar üzerinden analize çalışan yaklaşımlar etik olarak sorunlu. Kişilik analizlerinin hastalık analizi değil de siyasal fonksiyon analizi olması gerekir.
Bu yazıda, Ekmeleddin İhsanoğlu'nun iç ve dış siyasetle ilişkili kişilik özelliklerinin, siyasal davranışlarının, motivasyonlarının ve yönetim anlayışının analizini yapacağım.
Önce iç siyaset yapma tarzını ele alalım. Ekmeleddin İhsanoğlu'nun siyasal davranış özelliklerinden biri "iktidar sahibi kişilerle ilişkiler kurup, onlara yaslanma" siyaseti uygulaması. Bu siyaset gereği, holding patronları ve askerlerle ilişkiler geliştirme çabası içinde olmuş.
Örneğin Aydın Doğan ile uzun yıllardır yakın ilişkilerinin olduğu kamuoyuna yansıdı. Bu ilişkiler, biraz da Saadettin Bilgiç'in yeğeni ile evli olması sayesinde.
Eğer İhsanoğlu Cumhurbaşkanı seçilirse, "iktidar sahibi kişilere yakın olma ve onlara yaslanma siyaseti" iç siyasetin belirleyicisi olacak. Yani, Türkiye'nin geleneksel güç odakları yeniden İhsanoğlu ile birlikte güç ve hayat bulacaklar. İhsanoğlu bu geleneksel güç odaklarının projesi ile Cumhurbaşkanı koltuğuna oturtulmak isteniyor.
İhsanoğlu'nun siyaset yapma tarzlarından biri de "elit siyaseti" yapması. İhsanoğlu , sivil toplum, cemaatler veya partiler gibi aşağıdan yukarıya örgütlenmelere sahip organizasyonlara katılan biri değil. Siyaset yapan sivil organizasyonlarla teması neredeyse yok denecek kadar sınırlı. İhsanoğlu, yukarıdan aşağıya doğru iş yapan tarafta bulunma alışkanlığına sahip. Devletlerle, devlet temsilcileriyle, devlet kuruluşlarıyla, bürokratlarla, sermaye sahipleriyle çalışıyor.
İhsanoğlu'nun siyasal davranış kalıplarından bir diğeri de "İslam dünyasının seküler kesimleri ile iş tutma alışkanlığına sahip olması." Bireysel olarak dindar olduğu vurgulansa bile, ilişki ağları ağırlıklı olarak seküler kesimler üzerine kurulu. Bu hal, zihniyet dünyası ile ilgili olabileceği gibi, gücün kaynağını nerede gördüğüyle de ilgili.
Hayatının önemli bir kısmını Mısır'da ve Türkiye'de geçiren İhsanoğlu, Batıcı ve seküler kesimlerin siyasal, kültürel ve ekonomik alanlardaki iktidarına yakından tanıklık etmiş biri. İhsanoğlu güç ilişkilerine göre pozisyon alan biri olduğu için, yakınlıklarının Batıcı ve seküler kesimlerle olması onun açısından anlaşılabilir bir durum. İhsanoğlu'nun bu siyasetinin işe yaradığının kanıtı, bu kesimler tarafından Cumhurbaşkanı adayı olarak gösterilmesi.
İhsanoğlu'nun siyasal kişilik özelliklerinden biri de "pozisyon alanlara göre ortalama bir pozisyon alma" şeklinde. Bu tarzın tipik özelliği şudur: Ön almazsın. Beklersin. Büyük oyunculara bakarsın. Onların pozisyonları ile çatışmayan, iddiasız ve ortalama bir pozisyon alırsın. İhsanoğlu'nın İslam Konferansı Örgütü'ndeki siyaseti bu tarzın uygulamalı örneğiydi. Arap Baharı'nı dışarıdan bir gözlemci gibi izleyen, özne veya aktör olma çabasının düşük olduğu, Amerikalıların veya Suudluların politikalarının içine hapsolmuş, bekleme ve düşük tonda iddiasız sözler üzerine kurulu bir siyaset tarzıydı. Eğer İhsanoğlu Cumhurbaşkanı olursa, Türkiye'nin dış politikasına bu tarzı yansıtmaya çalışacaktır.
İhsanoğlu'nun yönetim pratiklerine yansıyan ve kişiliğinin belirleyici unsurlarından biri olarak öne çıkan unsurlardan biri de "küçük reformlarla vaziyet idare etme." Eğer yönetim bilimlerinin kavramları ile ifade edersek, İhsanoğlu lider değil yönetici. Liderler inşa edebilir, büyük değişimlere sebep olabilir iken, yöneticiler var olan halin içinde gelişme ve küçük değişimler yapabilir.
Sonuç olarak, İhsanoğlu'nun siyasal davranış özellikleri, değişim ve büyüme ihtiyacı içinde olan Türkiye'nin ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak.