Gezi Parkı olayları üzerinden bir yıl geçti. Aradan geçen zamanın sonunda, Gezi olayları hakkında daha nitelikli analizler yapabiliriz.
Gezi olaylarını anlamanın yollarından biri de benzerleriyle karşılaştırmak. SETA İstanbul'da Ayşegül Çimen'le birlikte, Tunus, Mısır, Wall Street'i İşgal Et hareketi, Gezi ve Brezilya olaylarını karşılaştırmalı analiz eden bir çalışmayı bitirmek üzereyiz. Bu yazıda, analizimizin bir boyutunu erkenden yazmış olacağım. Gezi olayını önce eylemlilik modeli açısından, sonra da anlam açısından tartışacağım.
Modern dönemdeki başkaldırı hareketlerini üç ayrı periyotta inceleyebiliriz. 1960 öncesi, 1960-2006 arası ve 2006 sonrası.
1960 öncesi devrimci veya işçi hareketleri vardı. Bu hareketlerde; karizmatik bir lider, devrimci örgüt ve şiddet kullanarak iktidarı devirmek başat özelliklerdi.
1960-2006 arasında "yeni toplumsal hareketler" ve "siyasal kampanyalar" ortaya çıktı. Artık silahlı şiddet yoktu. Bu dönemin en klasik örnekleri siyah hakları hareketleri, feminist ve çevreci hareketlerdi.
2006 sonrası dünya başkaldırıda yeni bir döneme girdi. Tunus, Mısır, Gezi, Brezilya ve Ukrayna bu yeni dönemin ve yeni metodun hareketleri. Bu yeni metodun teorisi, son otuz yılda, akademik çevrelerde üretildi. Ana amaç, şiddet kullanmaksızın diktatörleri devirmekti. Bu metot "kadife devrimler" döneminde pratik deneyimler kazandı.
Bu yeni başkaldırı metodunun dört ana özelliği var. İnternet ve sosyal medya kullanımı, lidersizlik, meydan işgali ve kitlesel isyan.
İnternet ve sosyal medyanın yaygın kullanımı bu hareketlerin merkezi özelliği. Manuel Castells'in "ağ toplumu" adlandırması üzerinden bu toplumsal hareketlere "ağ toplumu hareketleri" diyebiliriz. İnternet ve sosyal medya bu hareketler için sadece araç değildir. Hareket bizatihi bu ortam içinde doğar ve gerçekleşir.
Bu hareketlerde açık ve sürekli bir liderlik yoktur. Liderliğin varlığında, hem hiyerarşik bir yapının doğacağı hem de hareketin liderlik üzerinden kolay kontrol edileceği düşünülür.
Geniş kitlelerle meydanları kalıcı şekilde işgal etmek de bu yeni metodun merkezi özelliklerindendir. Şehrin en önemli ve sembolik meydanları seçilerek, buraya hâkim olunmaya çalışılır. Meydana kamp kurup, buraları karnaval alanı haline çevirmek de metot gereğidir.
Hem Tunus'da hem de Mısır'da halkın başkaldırıya desteği yüzde 80 civarındaydı ve hemen hemen toplumun tüm sosyodemografik katmanlarından katılım vardı. Gezi'de ise toplumsal destek ancak yüzde 25 civarındaydı ve toplumun ancak belirli bir katmanı meydanlara çıktı. Gezi'de daha önce meydan protestosu alışkanlığı olmayan gruplar meydana çıksa ve bir araya gelse bile, protestocu topluluk Türkiye'yi temsil etmiyordu. Türk ve Kürt milliyetçilerin, dindar kesimlerin ana damarları Gezi'de yoktu. Bu sebeple Gezi'nin en önemli sorunlarından biri temsil sorunuydu.
Yeni başkaldırı yönteminin ana meşruiyeti, demokratik olmayan rejimlerde, diktatörleri devirmek için geliştirilmiş olmasından geliyordu. Tunus ve Mısır bu anlamda amaca uygundu. Fakat Gezi olayları demokratik yöntemlerle seçilmiş bir hükümete yönelikti. Bu sebeple, Gezi olaylarının meşruiyet sorunu vardı.
Gezi olaylarının son sorunu ise taleplerinin aşırılığıydı. Wall Street'i İşgal Et hareketinde ana talep "finans sektörü ile siyasetin birbirinden ayrılması"yken Brezilya'da "ücretsiz ulaşım"dı. Gezi Parkı'nda ise başlangıç talebi "Gezi Parkı park kalsın" şeklinde iken, birkaç gün içinde talep Başbakan Erdoğan'ın devrilmesine evrildi. Böylece talep, başlangıçtakinden uzaklaştı hem de demokratik olmaktan çıktı.