Türkiye'de, son dönemlerde, artan bir şekilde, kadın erkek ilişkileri, evlilik ve aile üzerine tartışmalar başladı. Başbakan Erdoğan Muhafazakâr demokrat bir partinin başkanı olarak, tartışmanın ya başlatıcısı, ya da aktif bir tarafı. Batı toplumlarında bu tartışma daha önce başladı. Tartışmanın çok sayıda tarafı var. Muhafazakârlar, liberaller, feministler, Marksistler gibi. Fakat tartışmanın ana iki tarafı muhafazakârlar ve liberaller. Tartışmanın odağı ise, ailenin nereye gittiği konusu. Muhafazakârlar, ailenin son yüzyılda yıkıma gittiğini ve bu sürece sosyal mühendislikle müdahale etmek gerektiğini düşünüyorlar. Liberaller ise ailenin tehlikede olmadığını, yeni aile biçimleri oluştuğunu düşünüp, muhafazakâr sosyal müdahalelere karşı çıkıyorlar.
Dünyada, kadın erkek ilişkileri ve ailenin nereye gittiği konusundaki trendin bilgisini aktarayım. Özellikle modernleşmesi daha önde ve hızlı olan toplumlarda trend şöyle; boşanma oranları artıyor, ailedeki fert sayısı ve doğurganlık oranı azalıyor, evlenme yaşı büyüyor, evlilik dışı ilişkiler ve nikahsız birliktelikler artıyor.
Batı Avrupa ve ABD'de yeni evlenen bir çiftin gelecek 20 yılda boşanma ihtimali %50-65 arasında. Türkiye'de de son 40 yıla baktığımızda, boşanma oranlarının artma trendinde olduğu kabul ediliyor. ABD'de çocukların %40'ının anne babası boşanmış. Yine ABD'de fakirliğin bir numaralı göstergesi boşanmış olmak. Boşanma sonrasında hem evebeynler hem çocuklar ekonomik göstergelerde aşağıya doğru kayıyorlar. Boşanmanın ağırlıklı olarak hem boşanan kişilerin hem de çocukların fiziksel ve ruhsal sağlığına zarar verdiği konusunda uzlaşı var.
Modernleşmiş veya modernleşme sürecindeki ülkelerdeki diğer bir trend ise, ailenin küçülmesi. Önce geniş aile çekirdek aileye dönüştü. Şimdi çekirdek aile küçülüyor. Tek başına yaşama oranı giderek artıyor. Tek evebeynli olmak da giderek artıyor. Aynı cinslerden oluşan evlilik talepleri veya evlilik oranları da artma eğiliminde. Aynı cins evliler, evlat edinmek istiyorlar.
Modernleşmenin diğer bir sonucu da doğurganlığın azalması. Bu hal daha geç evlenme ile birlikte seyrediyor. Batı ülkelerinde nüfus artışı durdu, nüfus azalmaya başladı. Türkiye'nin nüfus artış hızı azaldı. Hesaplamalar 2020'de küçülmenin başlayacağını gösteriyor. Bu trendin ulus devletlerin gücünü azalttığı ve geleceğini tehlikeye soktuğu düşünülüyor. Evlilik dışı ilişkiler ve nikahsız birlikte yaşama da giderek artan trendlerden biri. Amerika'da ve Avrupa'da evlilik bağı ve sözleşmesi olmadan yaşama oranı yükselen trend olmaya devam ediyor. Kanada'da devlet bu duruma karşı düzenleme yapmış. İki yıldır birlikte yaşayan kişileri, evlilik sözleşmesi yapmış gibi kabul ediyor.
Ailenin değişimi
Muhafazakârlar ve liberaller arasındaki esas ayrışma ise "ailenin değişim trendine" sosyal politikalar ile müdahale edip etmeme konusunda yaşanıyor. Çünkü bazı liberaller ailenin bu değişim trendinden gerçekte memnun değil. Fakat sosyal müdahalelerin, devleti ve iktidarı daha otoriter hale getirmesinden korkuyorlar.
Batı'da sosyal politika müdahalelerinin en başta gelen örneği, nüfus azalışını azaltmak için yapılan müdahaleler oldu. Kadınları doğurmaya teşvik için çalışma saatlerinin kısaltılması, gebelik izinlerinin uzatılması ve para verilmesi gibi tedbirler uygulandı. Türkiye de aynı sorun için benzer politikalar geliştirmeye başladı. Doğuran kadınlara verilen imkan ve hakların giderek artışına şahit olacağız. AK Parti aile konusunda dünyadaki diğer muhafazakârlara benzer şekilde düşünüyor. Kürtaja sınırlama, alkol ve sigaranın kullanımına düzenleme getirme, doğuran kadına ekonomik ve sosyal haklar verme şeklindeki uygulamalar bu tartışmaların örnekleri. Bu durum dünyadaki muhafazakâr partilerin anlayışları ile uyumlu.
Benzer ayrışmanın Türkiye siyasetinde de yaşanma dönemine geldik. Bundan sonra muhafazakârlık ve liberalliğin sosyal meselelere bakışındaki zıtlığın gerilimi siyaset alanına daha fazla yansıyacak. Bugünlerde öğrencilerin ev yaşam alanlarının karma mı, ayrı mı olması gerektiği tartışması, muhafazakârlık ve liberalliğin sosyal meselelere bakış açısının farklılığından kaynaklanıyor. Yani bu tartışma basit bir hayat biçimine müdahale veya laiklik-şeriat tartışması değil.