Kürt sorunu için tarafların geliştirdikleri siyasetler, Sri Lanka'da olup bitenlere mi benziyor, İspanya'nın Bask sorununda olup bitenlere mi? BDP lideri Selahattin Demirtaş, "hükümet Kürtlere Sri Lanka'da yapılanları yapmak istiyor" dedi. Demirtaş şunu demek istiyor: Hükümet, Sri Lanka Hükümeti'nin yaptığı gibi, Kürt silahlı ve siyasal hareketini, hatta Kürt halkını toptan imha etmek istiyor. Demirtaş'ın bu yargısı, gerçeği yansıtıyor mu?
Ben, Demirtaş'ın aksine, hem devletin güvenlik bürokrasisi, hem de PKK ve BDP ekseninde hareketlenen Kürt siyasal hareketinin, Sri Lanka'dan değil, İspanya'da olup bitenlerden esinlendiği kanaatini taşıyorum. Öncelikle şunu söylemeliyim. Hiçbir toplumdaki çatışma hali başka bir toplumdakiyle bire bir benzeşmez. Ancak, olayları benzerlik veya farklılıklar üzerinden sınıflandırmanın sağladığı birçok avantaj mevcuttur. Dolayısıyla Türkiye'deki bir sorunu Türkiye dışındaki sorunlarla karşılaştırırken, bir özdeşlik oluşturma kaygısından öte benzerlik veya farklılıklar üzerinden, Türkiye'deki sorunu anlamayı kolaylaştırma hedefi güdüldüğünü unutmamak gerekir.
Benim anladığıma göre, Türkiye'de Kürt sorununda yaşadıklarımız, en çok İspanya'nın Bask sorununa benziyor. Hem sorunun kökenleri, hem yaşanan süreçler, hem de aktörlerin çözüm sürecindeki davranışları oldukça benziyor.
En büyük benzerlik, PKK ve BDP'nin uyguladığı stratejilerle ETA ve ETA'nın siyasal kanadı olan Batasuna'nın uygulamaları arasında. ETA, İspanya'nın demokratikleşme çabalarına rağmen, devrimci gerilla savaşı stratejisini 30 yıl sürdürdü. Demokratikleşme çabalarını görmezden geldi. Demokratikleşme süreçlerini desteklemek yerine, zora soktu. Kör terör saldırıları gerçekleştirerek, hükümeti masaya oturtmaya ve maksimalist taleplerini kabul ettirmeye çalıştı. Defalarca ateşkes ilan etti, arkasından bombalamalarla ateşkesleri bozdu. Hükümetle yaptığı gizli görüşmeleri, basına sızdırarak, hükümeti zor durumda bırakmaya çalıştı. Diğer Bask milliyetçilerinden gelen şiddeti durdurma çağrılarını, hainlikle suçlayarak reddetti. Ana stratejisi, terörü İspanya geneline yayarak, hükümetin elini zayıflatıp, masada maksimalist taleplerini kabul ettirmekti. Batasuna da tıpkı BDP gibi, şiddetin iki taraflı olduğunu söyleyerek, ETA'nın şiddetini kınamadı, ama hükümetinkini hep kınadı.
İspanya, diktatör Franco'nun ölümünden sonra, Kral Carlos ve başbakan Suarez ile demokratikleşme sürecini başlattı. Demokratikleşme, yeni anayasa yapımı ve bölgeler sistemi üzerine kuruldu. Demokratikleşme bir yandan İspanyol halkının özgürlüklerine hizmet ettiği gibi, Bask ve Katalan sorununu da hal yoluna koymaya çalıştı. Bu demokratikleşme sürecine, PNV gibi şiddeti meşru görmeyen Bask milliyetçisi partiler müzakereci bir tarzda karşılık verirken, ETA toptan ret yolunu seçti.
Bu aşamada, İspanyol hükümetleri ETA ile baş etmek üzere dinamik ve değişken stratejileri üretmeye çalıştı. Örneğin, Fransa ile zorlu temaslar yaparak, Fransa'yı Bask hareketini gizli veya pasif destekten caydırma mücadelesi verdiler. Demokratikleşmenin sağladığı meşruiyetle başarılı da oldular. Biraz da devlet içinden çıkan ve illegal bir örgüt olan GAL'i kullanıp, Fransa topraklarına şiddeti yayarak, Fransızları işbirliğine mecbur bıraktılar. ETA'nın liderlerini yakalamak için mücadele ettiler. ETA ile önce gizli, sonra da siyasetçiler üzerinden açık olarak müzakere yaptılar. Müzakereler sonuçlanmayınca "yargı kıskacı" denilen süreci başlatarak, Batasuna'yı kapatıp, siyaset sahnesindeki çok sayıda kişiyi tutukladılar. Bir yandan da demokratikleşme adımlarına devam ettiler.
İşte şu an devlet bürokrasisinin PKK'ya yönelik geliştirmeye çalıştığı baş etme stratejileri İspanya modeline bazı açılardan benzemektedir. Hükümet bir yandan İspanya'ya göre daha sınırlı demokratikleşme ve kültürel haklar için çaba gösterirken, bir yandan da daha etkin polisiye mücadele siyaseti sürdürmeye çalışıyor.
İspanya hükümetleri, Bask sorunu ile ETA'nın şiddetiyle baş etmeyi birbirinden ayırmada bizden daha başarılı. Onlar, daha geniş kapsamlı bir demokratikleşme süreci ile Bask sorununu yoluna koyup, ETA sorunu ile ayrıca uğraşmışlar. İspanya'da demokratikleşme süreçlerinin 30. yılında, ETA iyice marjinalleşti ve sonunda silahı bıraktığını ilan etti.
PKK'nın devrimci halk ayaklanması stratejisi, pazarlık gücü için şehirlerde bomba patlatma, devletle yapılan gizli görüşmeleri basına sızdırma gibi stratejileri ETA stratejilerine oldukça benzer. KCK'yı yargı kıskacına alma, örgüt elemanlarına etkin operasyonlar yapma gibi, güvenlik bürokrasinin ürettiği stratejiler de İspanyol devletinin güvenlik stratejilerine benzer.
Özetle, Kürt sorununda olup bitenleri anlamak için, Sri Lanka'ya değil, İspanya'ya bakmak gerekiyor. Çünkü aktörler oraya bakıyor.