Birçok kişi İran'ın dış siyasetine ve İsrail ile yaşadığı gerginliğe odaklanmışken İran iç siyasetinde de çok önemli gelişmeler gerçekleşiyor. Yeni Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan'ın Meclise sunduğu ve "ulusal birlik hükümeti" adını verdiği kabine, 21 Ağustos'ta firesiz bir şekilde onay aldı. Bu gelişme bir bakımdan şaşırtıcıydı, zira milletvekillerinin kahir ekseriyeti muhafazakar cepheye mensuptu ve reformist Pezeşkiyan'ın önerdiği bakan adayları arasında ciddi kan uyuşmazlığı yaşadıkları figürler bulunuyordu. Milletvekillerinin kabineyi onaylamasının arkasında elbette dini lider Ali Hamaney'in iradesi yatıyor. Pezeşkiyan, Meclis kürsüsünde yaptığı konuşmada tüm isimlerin Hamaney'in onayından geçtiğini ve milletvekillerinin de prosedürel bir eylem için fazla vakit kaybetmemeleri gerektiğini söyledi.
Ortaya konan kabineye hem muhafazakarların hem de reformistlerin eleştirileri oldu. Bu durum Pezeşkiyan'ın iki kesim arasında dengeli bir siyaset izleme yönteminin de zorluklarına işaret ediyor. Reformistler, Pezeşkiyan'ın bakan adaylarının Hamaney'in katı gözetiminden geçmeleri sebebiyle eleştirilerini yönelttiler. Eski reformist Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi ve Reform Cephesi Başkanı Azer Mansuri'nin eleştirileri bu minvaldeydi. İsmail Hatip gibi Reisi döneminde de görev yapan bir muhafazakar siyasetçinin İstihbarat Bakanlığı görevine devam etmesi, reformistlerin memnun olmadığı gelişmelerden biriydi. Reisi döneminin Adalet Bakanı Emin Hüseyin Rahimi ve Enerji Bakanı Abbas Aliabadi de koltuğunu koruyanlardan. İçişleri Bakanı İskender Mümini ve Eğitim Bakanı Alirıza Kazımi de muhafazakar kimlikleri sebebiyle reformistlerce eleştiriliyorlar.
Öte yandan muhafazakarlar ise kabinedeki bazı reformist isimler sebebiyle eleştiride bulundular. Örneğin reformist kimliği ile bilinen ve Pezeşkiyan'ın kabinesinde Kültürel Miras, El Sanatları ve Turizm Bakanı olan Rıza Salihi Emiri, 2013 yılında aday gösterildiği Gençlik ve Spor Bakanlığı için muhafazakar Meclisten yeterli oyu alamamıştı. Emiri, 2016 yılında bu kez Kültür Bakanlığı için aday gösterilmiş ve güvenoyu alabilmişti. Meclisten en düşük oyu alan Sağlık Bakanı Muhammed Rıza Zaferkendi ise 1999 yılındaki Tahran Üniversitesi yurtlarında yaşanan şiddet eylemlerine karşı olması, 2009 ve 2022 protestolarına da destek vermesiyle bilinen bir figür olarak muhafazakarlarca eleştiriliyor.
Siyasi değer dağıtımının bir tarafın lehine ve diğer tarafın aleyhine olduğuna dair şikayetlenmelerin iki taraftan da geliyor ve gelmeye devam edecek olması, Pezeşkiyan'ın sürekli ip üstünde bir cambaz gibi hareket etmesi gerektiği sonucunu doğuracak. Eski Dışişleri Bakanı Cevad Zarif'in yeni görevlendirildiği cumhurbaşkanı yardımcılığı makamından ilkin istifa etmesi, sonrasında ise sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı bir açıklama ile görevine geri dönmesi türünden hadiseler önümüzdeki günlerde de yaşanacağa benziyor.
Dikkat Çeken Atamalar
Bir kariyer diplomatı olan Abbas Irakçi İran'ın yeni dışişleri bakanı oldu. Cevad Zarif ile uzun yıllar çalışan Irakçi döneminde İran'ın Batı ile ilişkilerinde bölgesel dengelerin izin verdiği ölçüde diyalog ve yumuşama beklentisi öne çıkıyor. Nükleer müzakerelerin yeniden gündeme gelmesi söz konusu olur mu bilinmez. Zira İran'ın nükleer konusundaki "barışçıl teknoloji" odaklı tutumunun İsrail'in saldırıları sonrasında değişmesi mümkün görünüyor. Ancak Irakçi'nin yeni gerginlik alanları yaratmaktan kaçınacağı söylenebilir.
İslam Cumhuriyeti'nin ilk kadın bakanı Merziye Vahid Destcerdi'nin görevden ayrılmasından tam 11 yıl sonra ilk kez bir kadın bakan daha kabineye dahil oldu. Pezeşkiyan'ın aday gösterdiği Ferzane Sadık Malvacerd, Yol ve Şehircilik Bakanı olarak Meclisten teyit aldı. Kadınların yeni dönemdeki görünürlükleri bu gelişmeyle sınırlı değil. İran'ın tarihinde ilk kez bir kadın hükümet sözcüsü oldu. İşletme alanında doktora sahibi Fatıma Muhacerani (reform döneminde kültür bakanlığı yapan Ataullah Muhacerani'nin uzak akrabası), yeni dönemde Pezeşkiyan hükümetinin görünen yüzü olacak. Onun dışında yine bir başka kadın siyasetçi Şina Ensari, Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve Çevre Koruma Kurumu Başkanı olarak atandı. Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı Muhammed Rıza Arif de Faize Dovleti'yi danışman ve özel yardımcısı olarak görevlendirdi. Dovleti, İran devlet televizyonunda sunuculuk yapan ve Meclis Başkanı Galibaf'a yakın bir isim olan Vahid İmani'nin eşi. Galibaf'ın yeni kabinedeki etkisi zaten yakın olduğu bakanlar üzerinden oldukça net bir şekilde görülüyor. Bu tabloya bakıldığında, Galibaf'ın ikinci tur seçimlerinde Celili'yi değil de Pezeşkiyan'ı desteklemiş olduğu iddiası da güçleniyor. Kadınların temsiliyetinin artması ve daha da artacağı sinyalleri, özellikle Mehsa Emini'nin talihsiz ölümü sonrası başlayan zorunlu başörtüsü karşıtı protestolar yoluyla gelişen kadın muhalefetini teskin etme amacını taşıyor.
Ancak bütün bu yeni atamalar içerisindeki en dikkat çekici gelişme, İran İslam Cumhuriyeti tarihinde ilk kez bir Sünni siyasetçinin hükümet üyesi olmasıydı. Kürt kökenli Abdülkerim Hüseyinzade, Kırsal Kalkınmadan Sorumlu Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak görevlendirildi. Bu gelişme, Pezeşkiyan'ın seçim döneminde oy talep ettiği etnik ve mezhepsel azınlıklara yönelik vaatlerinin gerçekleşeceğinin, ya da en azından onların sesini ve taleplerini dikkate aldığının ve alacağının önemli bir nişanesi oldu. Sünniler, Türkler, Kürtler, Araplar ve Beluçların yaşadıkları sorunlar son yıllarda sokak protestolarına ve sandığa yabancılaşmaya etki etmiş, dolayısıyla sistem için büyük bir sorun kaynağı haline gelmişti. "Ulusal birlik hükümeti", bu türden sorunların çözümü için ortaya konan bir girişim gibi görünüyor.
Bütün bu atamalar şüphesiz çok önemli ve İran'da siyasi dengeleri derinden etkileyecek. Ancak bu gelişmelerin bir reform sürecine içkin olmadığı, daha çok restorasyon amacı taşıdığı görülüyor. Siyasi değer dağıtım mekanizmasının kendisine dokunulmadan, o dağıtımda pay alan aktörleri değiştirmek iki hedef taşıyor: Birincisi, yeni aktörlerin (mezhep ve cinsiyet bakımından dezavantajlı) güç pozisyonlarında temsilini sağlayarak o grupları sistemle uzlaştırmak. Böylece o gruplar üzerinden gelecek muhalefeti yönetilebilir kılmak. İkincisi ise sisteme itimadını kaybeden halk kitlelerini yeniden siyasetle barıştırmak. Böylece son yıllarda yaşanan tıkanıklığı aşabilmek ve meşruiyet zedelenmesini tamir edebilmek. Bu hedefleri gerçekleştirebilmek için ise hizipler arası kavganın yumuşatılması gerekiyor. Geçtiğimiz günlerde ünlü reformist siyasetçi Abbas Abdi'nin Muhammed Hatemi'ye yazdığı mektup, tam da bu konuya dikkat çekiyordu. Abdi, Reform Cephesinin çatışma odaklı yaklaşımından ziyade, muhafazakarların önemli aktörleriyle birlikte çalışmayı öneriyordu. 2009'a saplanıp kalınmamalıydı artık, yoksa ülkenin problemlerini çözmek mümkün değildi.
Başta dini lider Ali Hamaney olmak üzere yaşanan siyasi tıkanıklığın gayet farkında olan İranlı elitler, Pezeşkiyan'ı aslında devleti uçurumun kenarından alması için görevlendirdiler. Ruhani'nin son dönemi ile başlayan İran siyasetinin tek renkli ve tek sesli hale gelmesi sürecinin, İran için ciddi bir milli güvenlik riski doğurduğu anlaşıldı. Bu yüzden siyasetten dışlanan reformistler ve ılımlıların, yeniden sahneye dönmelerinin yolu açıldı. 90'lar ve 2000'lerin başlarındaki reformist-muhafazakar ayrımının son yıllarda iyice uçlara genişleyerek sistem karşıtları ve aşırı muhafazakarlar ayrımına dönüşmesi, özellikle Hamaney sonrası dönemde ortaya çıkabilecek militer bir yönetim riskini taşıyordu. Bu sebeple Pezeşkiyan hükümetinde reformist ve muhafazakarların birbirleriyle uyumlu çalışabilecek üyelerinin yer aldığını görüyoruz. Bu durum ne kadar sürdürülebilecek ve hangi kavgalar ve anlaşmazlıklar yaşanacak? Siyasetin doğasına içkin bu tür örnekleri önümüzdeki günlerde yakından takip edeceğiz. Ancak kavgaların hem hiziplerin kendi içinde hem de birbirleriyle rekabetinde yaşanacağı söylenebilir.