Türkiye-İran ilişkilerinde geleneksel rekabet ve iş birliği dengesinin belirleyiciliğini sürdürdüğü ancak bölgesel çatışma dinamiklerinin alevlendiği bir dönemde İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin yaklaşık bir yıldır defalarca ertelenen ziyareti nihayet 24 Ocak'ta gerçekleşti. Ziyarete son derece olumlu bir atmosfer damgasını vurdu. Tarafların karşılıklı açıklamaları, ekonomi başta olmak üzere muhtelif alanlarda ilişkileri ilerletmek istediklerini gösteriyor. İletişim, güvenlik, enerji, sanayi, ticaret, ulaştırma, kültür gibi alanlarda imzalanan 10 adet anlaşmayla iş birliğinin yol haritası çizildi. Ortadoğu'nun kadim devlet geleneğine sahip bu iki ülkesinin bölgede istikrar, güvenlik ve ekonomik refahı artırma doğrultusunda iş birliklerini geliştirme adımları atmaları, şüphesiz ki bölgeyi dışarıdan dizayn etmeye çalışan aktörlere verilen etkili bir cevaptır.
30 Milyar Dolarlık Ticaret Hacmi Hedefi
Ziyaretin en somut hedeflerinden biri, iki ülkenin ticaret hacmini 30 milyar dolarlık bir düzeye vardırmak adına gerekli girişimlerin yapılmasıydı. Bu hedef uzun yıllardır sürekli tekrarlanmasına rağmen bir türlü tutturulamamıştı. 2012 yılında 22 milyar dolarlık ticaret hacmi, yakalanan en yüksek seviyeydi. Ancak günümüzde bu değer 6 milyar dolara kadar düştü. Şüphesiz ki Türkiye ve İran gibi bölgenin en güçlü iki ülkesi, 30 milyar doların çok üzerinde bir ticaret hacmini yakalamalı. Ancak gerek İran'a uygulanan ABD yaptırımları, gerekse de iki ülkenin geleneksel rekabetinin ürettiği güvensizlik yüzünden ekonomik ilişkilerde olması gereken düzeyin çok uzağında kalınıyor.
Bu durumu giderebilmek adına, Reisi'nin ziyareti dolayısıyla Türkiye-İran Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi'nin sekizinci toplantısı yapıldı. Ayrıca Türkiye-İran İş Forumu da iki ülkeden iş adamlarının geniş katılımıyla düzenlendi. Bu toplantılar sonucunda, muhtelif ekonomi alanlarında anlaşmalar imzalandı. Daha fazla sınır kapısının açılarak ticaretin canlandırılacağı beyan edildi. Doğalgaz ve elektrik konularında iş birliğinin önemi ve barışçıl nükleer enerji hakkı vurgulandı.
Teröre Karşı Ortak Tavır
Türkiye ve İran'ın ulusal güvenlikleri, ortak terör tehdidi altında bulunuyor. 3 Ocak'ta İran'ın Kirman vilayetinde DEAŞ Horasan terör örgütünün üstlendiği saldırı sonucunda 100'e yakın insan hayatını kaybetti. Aslında Reisi'nin Türkiye ziyaretinin en son ertelenme gerekçesi bu saldırıydı. Türkiye de en son 12 Ocak tarihinde Irak'ın kuzeyinde düzenlenen terör saldırısı yüzünden 9 şehit verdi. Terör saldırılarının hedef aldığı iki ülkenin bu konuda anlayış ve tavır birliğine varmaları hem ulusal güvenlikleri hem de bölgesel istikrar açısından çok önemli. Cumhurbaşkanı Erdoğan, terörle mücadelede İran'ın Türkiye'ye verdiği desteğin artmasını umduğunu söyledi. İran Cumhurbaşkanı ise terörün kaynağının bölge dışı ülkeler olduğunu ifade etti.
İran tarafının açıklamaları olumlu olsa da sahadaki dengeler farklı bir tabloyu işaret ediyor. İran'ın da PKK'nın İran kolu PJAK'ın tehdidi altında olduğu biliniyor. Ancak Türkiye'nin son zamanlarda dikkatini yönelttiği Süleymaniye bölgesinde mevzilenen PKK terör örgütüne Talabani aşiretinin verdiği destek ve İran ile Talabani arasındaki iyi ilişkiler dikkate alındığında, İran'ın Türkiye'nin PKK ile mücadelesine ne kadar destek vereceği bir muamma. Bugüne kadar İran, Türkiye'nin PKK ile mücadelesine çok sınırlı bir destek verdi. Bugünden sonra bu tablonun değişip değişmeyeceğini göreceğiz. Ancak İran için rasyonel olan hamle, kendi ulusal güvenliğinin de aynı terör kaynağı tarafından tehlikeye atıldığı gerçeğinin farkında olarak bölgesel ayrıma gitmeden PKK ile her cephede mücadele etmesidir.
Bölgesel Meseleler
İki ülke pek çok bölgesel meselenin muhatapları olarak diyalog içerisinde bulunuyor. Güney Kafkasya'da Türkiye-Azerbaycan birlikteliğinin 30 yıllık Ermeni işgalini sona erdirmesinin ardından yeni jeopolitik dengeler İran tarafından büyük bir kayıp olarak telakki edildi. İran, uzun bir süre Zengezur Koridoru projesinin bir sınır değişimi anlamına geldiğini ve buna müsaade etmeyeceğini söyledi. Erdoğan-Aliyev ikilisinin diplomatik kanalları işletmesi sonucunda, İran tarafı mezkur koridorun kendi topraklarından geçmesine razı olmuş görünüyor.
Filistin meselesinde de mazlum Filistinlilerin acılarının bir an önce dinmesi için iki devletin atacağı adımların önemi vurgulandı. İki taraf da İsrail'in katliamlarına karşı iş birliği için birlikte çalışmayı kararlaştırdılar. Bu doğrultuda uluslararası kurumlarda ve platformlarda Filistin'in topraklarının işgalden kurtarılması ve başkenti Doğu Kudüs olan bir bağımsız Filistin devletinin kurulması adına ortak hareket edilmesi hedeflerinin altı çizildi. İsrail'in uluslararası ceza mahkemelerince yargılanmasının öneminin üzerinde duruldu.
İki ülkenin bir diğer önemli dosyası ise Suriye meselesidir. Reisi'nin ziyaretinde konuşulan önemli konulardan biri de bu meseleydi. Bir süredir devam eden Türkiye ve Suriye arasındaki normalleşme süreci, 7 Ekim sonrası süreçte gündemin arka sıralarına düşmüştü. Ancak Astana'da çözüm adına toplantılar devam ediyor. 24-25 Ocak tarihlerinde bu toplantıların sonuncusu gerçekleştirildi. Bu toplantı sonucunda yayınlanan ortak bildiride Suriye'nin toprak bütünlüğü ve teröre karşı ortak mücadelenin altı çizildi. İran tarafı, Türkiye ve Suriye arasında arabuluculuk yapmaya çalışıyor. Türkiye'nin ise Suriye'deki asıl önceliği, PKK'nın Suriye kolu PYD/YPG'nin kökünün kurutulması. Aynı zamanda Suriyeli mültecilerin güven içerisinde ve gönüllülük esasına göre vatanlarına geri dönmeleri. Bunun gerçekleşebilmesi adına diyalog ve siyasi çözüm süreci devam ediyor.
Bütün bu meselelerin yanında Reisi'nin ziyaretinde Irak, Afganistan, Yemen, Lübnan ve Pakistan gibi bölgelerde son dönemde yaşanan gelişmeler de ele alındı. Ortadoğu coğrafyasında önemli bir tarihsel dönüşümün kavşağında olunan bir dönemde, Ankara ve Tahran'ın güçlü bir birliktelik sergilemeleri, bölgesel güvenlik ve istikrar adına son derece olumlu bir gelişme olacaktır. Reisi'nin ziyareti ile birlikte bu kapının açılmış olduğunu ümit ediyorum.