Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MUSTAFA CANER

Reisi’nin Ertelenen Ziyareti ve Türkiye-İran İlişkileri

İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, 4 Ocak tarihinde ülkemize bir ziyaret gerçekleştirecekti. Ancak 3 Ocak'ta İran'ın Kirman vilayetinde gerçekleşen iki bombalı saldırı sonucunda 100'e yakın kişinin hayatını kaybetmesi ziyaretin ileri bir tarihe ertelenmesi sonucunu doğurdu. İran tarihinin en kanlı terör saldırısı sonrasında Reisi'nin ülkesinde kalması oldukça anlaşılır bir durum. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da saldırıyı ilk kınayan ve başsağlığı dileklerini ileten lider oldu. Türk ve İran makamları arasındaki diyalog sonucunda ziyaretin daha uygun bir zamana ertelenmesi kararı alındı.

Eğer gerçekleşseydi, ziyaretin ana gündem maddelerinden biri terörle mücadele olacaktı. İki ülkenin sınır güvenliği ve terörle mücadele gibi konulardaki iş birliğine daha somut bir görünüm kazandırmak cihetinde ortak bir kanaate sahip oldukları görülüyordu. Bölgenin geniş bir coğrafi alanı kapsayan bölümünde ciddi kırılmaların yaşandığı, İsrail sorununun alevlendiği ve neredeyse tüm ülkelerin askeri angajmanlarını muhtemel senaryolara binaen planladıkları bir dönemde iki ülke arasındaki diyaloğun sürmesi ve ileri bir seviyeye taşınması elzem olarak kabul ediliyor. Kirman'da gerçekleşen terör saldırısı, bölgede istikrarın ve güvenliğin tesisi, ülkelerin toprak bütünlüklerinin muhafaza edilmesi ve güçlü devlet yapılarının sürekliliği açısından bölgenin en güçlü iki devletinin iş birliği ve dayanışmasının önemini ortaya koydu.

Kirman saldırısı öncesinde yaşanan iki gelişme oldukça kritikti. İlki, Türk istihbaratının başarılı bir operasyonla ülkedeki Mossad bağlantılı bir şebekeyi çökertmesi ve 34 kişiyi tutuklamasıydı. Bu operasyon, İsrailli yetkililerin açıkça Türkiye'nin de içinde olduğu bölge ülkelerinde eylemler gerçekleştireceğini beyan etmesine açık bir cevaptı. İkincisi ise Beyrut'ta Hamas'ın üst düzey isimlerinden Salih el-Aruri'nin yine İsrail saldırısı sonucunda öldürülmesiydi. Aruri suikastı, ondan birkaç gün önce Suriye'de İranlı komutan Seyid Rıza Musevi suikastıyla birlikte bölgede şiddetin ve gerginliğin tırmandırılması siyasetinin bir sonucuydu. İsrail'in işleme koyduğu bu strateji, Kirman saldırısının amaçlanan sonuçları ile uyumlu görünüyor.

İranlı yetkililer, DEAŞ'ın saldırıyı üstlenmesine rağmen İsrail'i arka plandaki fail olarak işaret ettiler. Netanyahu'nın öteden beri İran'ı ABD ile savaşa sürüklemek yönünde bir hedefinin olduğu biliniyor. Bu yüzden Halkın Mücahitleri Örgütü ile de Mossad'ın birlikte çalıştıklarına dair güçlü iddialar mevcut. İsrail'in İran'a yönelik suikast ve sabotajlarının sayısı oldukça yüksek. Son dönemde bu saldırıların artması elbette Gazze odaklı İsrail saldırılarının bölgesel savaşı tetikleme potansiyeline işaret ediyor. İşte böylesine tehlikeli bir atmosferde bölgenin güçlü aktörlerinin sağlam ve itidalli bir duruş ortaya koymaları, iş birliği kanallarını güçlendirmeleri şart.

Reisi'nin ertelenen ziyaretinin ne mana taşıdığı ve iki ülke ilişkilerindeki belirleyicilik seviyesini tayin edebilmek için farklı düzeylerde ve bağlamlarda devam eden ilişkilerin seyrine ve niteliğine odaklanmak gerekiyor. Ankara-Tahran arasındaki etkileşimi siyasi ve ekonomik boyutlarıyla ele almak mümkün. Her iki boyutun da iki ülke ilişkilerinin müspet bir seviyeye ulaşması açısından olumlu ve olumsuz yanları bulunuyor.

Siyasi açıdan bakıldığında, temelleri yüzyıllar öncesinden atılan ve artık günümüzde kemikleşmiş bir forma bürünen Türkiye-İran ilişkileri iş birliği/rekabet ekseninde seyrediyor. Ancak son dönemde ilişkilere yönetilebilir bir rekabetin damga vurduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. İki ülkenin bölgesel siyaseti, farklı hedefler ve araçlar doğrultusunda şekillenmekte. Bu sebeple Reisi'nin ziyaretinde de Güney Kafkasya, Suriye, Irak, Afganistan ve Filistin meselelerinde Ankara ve Tahran'ın yaklaşımlarındaki farklılık gündeme gelecekti.

İran'ın dış siyasetteki doğrultusunun tayin edilmesi süreci, çok katmanlı ve çok aktörlü bir etkileşimin konusu. Cumhurbaşkanı ve dışişleri bakanı, bu süreçte kısmi bir paya sahip. Her ne kadar icra ve temsil noktasında sorumluluk sahibi olsalar da genel doğrultunun tayin edilmesi sürecinde güçleri sınırlı. Bu yüzden Reisi'nin ziyaretinin de beklenmedik ve güçlü bir oyun-değiştirici etkisi olmayacaktı. Fakat iki ülkenin cumhurbaşkanlarının bir araya gelmeleri ve olumlu mesajlar vermeleri bile bölgesel istikrar adına önemliydi. Bu ziyaret geçtiğimiz yıl defalarca ertelenmişti. Aslında Reisi'nin Türkiye'yi 2023'ün başında ziyaret etmesi gerekiyordu. Son ertelemenin ardından bir an evvel komşu ülkenin cumhurbaşkanının Türkiye'yi teşrifi, içinden geçtiğimiz zor zamanlarda bölgesel güvenliğin takviyesi adına güçlü bir mesaj olacaktır.

Dolayısıyla bölgesel siyasetteki rekabet boyutu, sınır güvenliğinin sağlanması ve terörle mücadelede iş birliği boyutuyla dengelenmelidir. Türkiye ve İran, terör konusunda ortak hassasiyetleri paylaşmaktadırlar. İki ülke de aynı terör örgütlerine hedef olmaktadır. Bunun neticesinde ortak tutum ve iş birliğinin vurgulanması, derinleştirilmesi ve geniş bir alana yayılması gerekiyor.

Ekonomik açıdan bakıldığında ise mevcut ticaret hacmi baz alındığında istenilen seviyenin çok uzağında bir görüntüyle karşılaşıyoruz. Son dönemde 6 milyar dolara düşen ticaret hacminin bir an önce yükseltilmesi adına önlemler alınması gerekiyor. Reisi'nin ziyaretinde Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi de 8. Toplantısını gerçekleştirecekti. Bu toplantıda alınacak kararlar ile ekonomik ilişkilerin canlandırılması amaçlanıyordu. Ekonomik ilişkilerin sağlamlığı, siyasi ve güvenlik ilişkilerini de tahkim eden bir niteliği haizdir. Bu gerçekten hareketle de vakit kaybetmeden Reisi'nin ertelenen ziyaretinin gerçekleştirilmesi gerekiyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA