Tüm dünyada olduğu gibi İran'da da merak ve heyecanla takip edilen ABD seçimleri sona erdi. Resmi olmayan sonuçlar, Joe Biden'ın yeni Amerikan başkanı olduğunu gösteriyor. Birçok dünya lideri de Biden'ı çoktan tebrik etti. Seçimin yankıları ve Biden döneminde dünyayı ne beklediğine ilişkin tartışmalar ise sürüyor. Bu bağlamda, Ortadoğu ve bilhassa İran özelinde yaşanabilecek gelişmeler dikkate değer bir nitelikte. Tahran yönetimi, Trump döneminde yaşadığı bunalımların ardından Biden'ın başkan seçilmesini oldukça olumlu bir şekilde karşıladı. Her ne kadar seçim öncesi ve sonrası resmi söylemleri, hangi aday kazanırsa kazansın İran'ın ABD siyasetinin değişmeyeceği şeklinde olsa da Tahran yönetiminin Biden'ın zaferinden duyduğu memnuniyet apaçık ortada.
Oyların henüz sayıldığı esnada açıklama yapan İran Cumhurbaşkanı Ruhani, İran'ın Trump döneminde yaşadığı zorluklardan dem vurarak dolaylı olarak Biden'ı daha olumlu bulduklarını işaret etti. Seçilecek ABD başkanının uluslararası hukuka ve anlaşmalara saygı duyması gerektiğini söyledi. Daha sonraki günlerde de Biden ile müzakerelere hazır olduklarının sinyallerini verdi ve 2015 yılında imzalanan ancak 2018 yılında Trump'ın ABD'yi dışına çıkardığı nükleer anlaşmaya dönülmesi gerektiğini söyledi. İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif de Ruhani ile benzer şekilde Biden'ın seçilmesini olumlu bulanlardan. Atmış olduğu bir Tweette "ABD halkı sözünü söyledi" diyen Zarif, 2015'teki nükleer anlaşmanın en önemli mimarlarından biriydi. Hükümet kanadının aksine dini lider Ali Hamaney, sonuçları önemsemediğini belirtip ABD'yi esastan eleştirmeye devam ederken, Meclis'te ağırlığı bulunan muhafazakar milletvekillerinin de Hamaney ile benzer bir tonu tutturduğu görüldü.
Tahran'ın Biden'den beklentisi nükleer anlaşmaya geri dönülmesi ve İran üzerinde uygulanan ABD yaptırımlarının kaldırılması olsa da bunun gerçekleşebilmesinin önünde ciddi engeller mevcut. Öncelikle Biden'ın İran'a karşı yaklaşımının diğer ABD başkanlarından farklı olacağını düşünmek için hiçbir sebep yok. Biden da İran'ı bir problem olarak kodlayacak. Her ne kadar Demokrat Parti'nin nükleer anlaşmayı savunduğu bilinse de 2015'ten sonra köprünün altından çok sular aktı. Bir anlaşma yapılacaksa yeniden müzakere edilmesi gerekecek. Bu müzakereler için ise Biden ve ekibi yüksek ihtimalle 2021'in Haziran ayındaki İran cumhurbaşkanlığı seçimlerini bekleyecekler. Biden yönetimi, hangi İran hükümeti ile en az dört yıl boyunca muhatap olacağını görebilmek için seçimleri beklemek zorunda. Aynı zamanda ABD seçimleri üzerindeki tartışmaların da bir süre daha su kaldıracağı düşünüldüğünde, Biden'ın ajandasındaki İran maddesinin bir süre beklemesi gerekeceği bir gerçek. Ruhani siyasetinin İran'ın dertlerine tek başına derman olmaması ve ekonominin tahammül edilemez derecede kötüleşmesinin ardından seçimleri ılımlı ya da reformist olmayan bir adayın kazanma şansı ise oldukça yüksek.
Ruhani yönetiminin temsil ettiği ılımlı kanat ve reformistler, Biden sayesinde İran'da güçleneceklerini düşünseler de İran halkının siyasete olan total güvensizliği (geçtiğimiz Şubat'taki parlamento seçimlerinde tarihin en düşük katılım oranı görülmüştü) artık İran siyasetini muhafazakar-reformist ikiliği ekseninde düşünemeyeceğimizi gösteriyor. İranlılar siyaseti artık muhafazakarlar ve reformistler arasındaki sıfır toplamlı bir "oyun" olarak telakki ediyorlar. Bu doğrultuda üçüncü bir grubun son yıllarda güçlenerek siyasi sahnede temayüz ettiklerini görmek lazım. Devrim Muhafızları başta olmak üzere militer yapının ileri gelenlerinin başını çektiği bu grup, elbette muhafazakar ve sertlik yanlısı siyasete daha yakın. Üstelik Hamaney sonrası dönemde ipleri ellerine almak istiyorlar. Buna mukabil ABD tarafında da İran bir "baş ağrısı" olmayı sürdürecek. İran'a en sert yaptırımların Obama döneminde uygulandığını hatırlamak ABD'li demokratların İran'a karşı çok da teveccühle hareket etmediklerini gösteren önemli bir örnek. Üstelik nükleer meselenin dışında İran'ın balistik füze programı ABD ve de AB ülkelerinin gözünde sorun olmaya devam edecek.
Hülasa, her ne kadar İran yönetimi Biden'ın zaferinden memnuniyet duysa da ABD-İran ilişkilerinin normalleşmesi ya da en azından nükleer anlaşmaya geri dönülmesi önünde ciddi engeller bulunuyor. İran'ın yaşadığı ekonomik ve sosyal krizlerin bir süre daha devam edeceğini öngörmek mümkün. Krizlerin üreteceği siyasi maliyetin de her geçen süre militer-muhafazakar kompleksi güçlendireceği bir gerçek. Güçlenen muhafazakar siyasetin bir önceki nükleer anlaşmada olduğu gibi ABD karşısında ne kadar "kahramanca esneyebileceğini" ise zaman gösterecek.