27 Eylül sabahı Ermenistan güçlerinin Azerbaycan'ın sivil yerleşim yerlerine yaptığı saldırının ardından başlayan çatışmalar el'an devam etmektedir. Saldırının ilk anlarını takiben Azerbaycan ordusu Ermenistan kuvvetlerini geri püskürtmüş, Ağdere, Füzuli ve Cebrayil rayonlarına bağlı işgal altındaki birçok köyü de özgürleştirmiştir. Türkiye'nin ilk andan itibaren kardeş Azerbaycan halkının yanında ve her türlü yardımı iletmeye hazır olduğunu bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan ifade etmiştir. Farklı ülkelerden gelen muğlak, ortada ya da Ermenistan saldırganlığını görmezden gelen açıklamalara karşılık Türkiye'nin pozisyonu oldukça nettir. Türkiye bu pozisyonunu Batı ülkelerinden gelen mesnetsiz eleştirilere ve suçlamalara karşı da sonuna kadar korumaya niyetlidir.
Aynı doğrultuda kardeş Azerbaycan'ın hem siyasileriyle hem de halkıyla ciddi bir irade ve kararlılık ortaya koyduğu da gözden kaçmamalıdır. Azerbaycan bu kez sahadaki mücadeleyi sonuna kadar götürmeye kararlı görünmektedir. Ülkedeki kısmi seferberlik ilanı ve binlerce kişinin askere çağrılması, önceki çatışmaların aksine uzun erimli bir savaşın ve nihayetinde işgal altındaki yerlerin kurtarılmasının hedeflendiğini göstermektedir. Üstelik orduya çağırılanlar dışında binlerce genç de cephe için gönüllü olmuşlardır.
Dağlık Karabağ ve etrafındaki yedi rayonun işgali her şeyden önce bir insanlık dramıdır. Yaklaşık 1 milyon Azerbaycan vatandaşı, işgal ve katliamlar sonucunda yerlerinden edilmişlerdir. Topraklarını, evlerini işlerini geride bırakarak ülkenin diğer bölgelerine dağılmak durumunda kalan bu insanlar için hayat hiçbir zaman kolay olmamıştır. Bir gün yurtlarına dönebilmenin hayali ve özlemi dışında ekonomik ve sosyal problemler ile de mücadele etmektedirler. Karabağ ve diğer rayonların özgürleştirilmesi, her şeyden önce bu insanlık dramına merhem olacak ve göç etmek durumunda kalanlar memleketlerine, evlerine, topraklarına dönebileceklerdir.
Öte yandan Karabağ meselesi, Azerbaycan siyasetindeki tüm aktörlerin söylemlerinin vazgeçilemez referans noktasıdır. İster iktidar ister muhalefette olsun tüm siyasi partiler ve gruplar Karabağ'ın kurtarılmasını her zaman temel hedeflerinden biri olarak görmüşlerdir. Son Ermenistan saldırısına karşı da ülkede faaliyet gösteren 52 siyasi partiden 50'si, ortak bir açıklama imzalayarak Azerbaycan ordusunun ve Başkomutan İlham Aliyev'in yanında olduklarını ifade etmişlerdir. Ortak beyana imza atmayan iki parti de ayrı ayrı açıklamalar yaparak devletin yanında olduklarını bildirmişlerdir. Bu irade beyanının ülkenin siyasi tarihinde pek eşi benzeri bulunmamaktadır. Dolayısıyla Azerbaycan'daki siyasi aktörler açısından Karabağ meselesi bir tür birleştirici zemini işaret etmektedir. Hem iktidar partisi YAP, hem de başta REAL, Azerbaycan Halk Cephesi ve Müsavat gibi muhalefet partileri olmak üzere siyasi yelpazenin tüm farklı unsurları Ermenistan'a karşı haklı savaşta birleşmiş durumdadırlar. Başta Hocalı olmak üzere pek çok katliam toplumsal hafızadaki yerini canlı bir şekilde korurken Azerbaycan halkı ve siyasilerinin başka türlü davranması da beklenemezdi.
Son Ermenistan saldırısının ardından arayıp konuştuğum Azerbaycanlı dostlarım bu seferki mücadelenin çok farklı olduğunu söylediler. Bu kez çok daha umutlu olduklarını ve hatta otuz yıldan beri ilk kez halkın bu kadar kararlı ve inançlı olduğunu vurguladılar. Onlara bunun sebebini sorduğumda ise Türkiye'nin desteğinin asıl fark yaratan unsur ve kendileri için fevkalade bir güven kaynağı olduğunu ifade ettiler. Türkiye gerek uluslararası hukuk gerek insani sorumluluk gerekse kardeşlik bağları gereği bu meselede en başından beri net bir tavır ortaya koymuş durumda.
Azerbaycan halkı ve siyasiler zaten uzun bir süredir AGİT Minsk Grubu'nun sorunu çözebileceğine ilişkin umutlarını kaybetmişlerdi. Diplomatik çözümü hiçbir zaman devreden çıkarma temayülü olmasa da Azerbaycan uzun bir zamandır muhtemel Ermenistan saldırılarına karşı askeri gücünü hazır tutuyor ve geliştiriyordu. Zira 1994'te ilan edilen ateşkesin Ermenistan tarafından defalarca ihlal edilmesine ve ilgili BMGK kararlarına rağmen yaklaşık otuz yıldır meselenin çözümüne yönelik hiçbir somut adım atılamamıştı. Ancak bu kez Azerbaycan'ın kararlılığı, Türkiye'nin de desteğiyle birlikte otuz yıllık düğümü çözecek gibi görünüyor.