PKK/YPG'li teröristleri taşıyan helikopter 15 Mart gecesi Irak kuzeyindeki Duhok şehri civarında düşmüştü. IKBY'nin (muhtemelen bildiği halde) kime ait olduğunu araştırdığı Fransız AS350 Cougar tipi helikopteri önce sahiplenen olmadı. Öte yandan Barzani Peşmergeleri helikopterdeki 'şahısların' PKK'lı olduğunu açıkladı ve pandoranın kutusu açıldı.
Helikopterlerin seri numarasını gösteren resimler sosyal medyada dolanıma girince, Fransa'da üretilen helikopterin ABD Anavatan Güvenliği Departmanına satıldığı ortaya çıktı. PKK panikle helikopterlerinin olmadığını, Irak kuzeyinde ölenlerin de ABD himayesindeki Suriye Demokratik Güçleri (SDG) mensubu olduğunu açıkladı. PKK'nın Amerikalı yüzü SDG ise cesetlerin kendilerine teslim edilmesini istedi. ABD'nin Savunma Sekreterliği sözcüsü Patrick Ryder ilginç bir şekilde SDG'ye helikopter uçuş eğitimi verilmediğini söyledi.
Düşen bir helikopterin fotoğrafı dolanımdayken aslında iki helikopterin düştüğüne dair haberler var. Diğer helikopter nerede, içinde kim ve kaç kişi vardı, bilinmiyor. Kimi kaynaklara göre ABD'li bir firmanın helikopterleri 'birilerinden' kiralayıp 'oğul' Talabani kardeşlerin KYB'sine verildiği iddiaları var. Dolayısıyla PKK'nın, Fransız helikopterlerine ABD fonlarıyla ve KYB üzerinden eriştiği görülüyor.
Bunlar gözün gördüğü, kulağın duyduğu 'ham' haberler. Ama bir de geri planı ortaya çıkaracak o kritik soruları sormak gerek.
Helikopter tahsisi o kadar basit bir olay değil; tedariki, pilotaj eğitimi, bakımı, yer hizmetleri, yakıt ve yedek parça ikmali için pahalı bir zincirin kurulması gerekir. O halde bu zinciri kim işletiyor? ABD Savunma Sekreterliği reddetmiş olsa da KYB'nin, SDG'nin veya PKK'nın bir Batılı devlet desteği olmadan helikopterleri idame etmesi pek mümkün değil.
Helikopterin düştüğü yer Irak kuzeyi. Uçuştan Erbil Havaalanını kontrol eden IKBY ve Irak makamları haberdar değil. Herhangi bir hava aracı keyfi bir şekilde uçamaz. Yetkili makamlarca tescil edilmesi ve kuyruk numarası tahsisi lazım. Eğer yabancı bir uçuş ise sivil havacılık kurallarına göre hava trafik kontrolörüne uçuş bilgisi vermesi ve izin alması lazım. Ancak terörist bir maksat olduğu için böyle bir tescil veya bildirim yok.
Düşen helikopterin SDG tarafından sahiplenilmesi de ilginç. PKK'nın bizatihi kendisi olan SDG Suriye kuzeydoğusunda. Ancak helikopter Irak'ta düşüyor. Helikopteri kullanan PKK'lı terörist Abdo Mustafa Abdi'nin Amerikan üniformasıyla resimleri var. Ölenlerin kimlikleri açıklandığında hepsinin PKK Kandil kadrosunda olduğu anlaşılıyor. O halde PKK, PYD, YPG, SDG veya adı ne olursa olsun Amerikalıların meşrulaştırmaya çalıştığı tüm örgütler aynı terörist yapı! Yani Irak'takilerle Suriye'dekiler farklı önermesi çöktü.
Bu olayın sonuçlarını da biraz sorgulayalım. Öncelikle Barzani KDP'si ile PKK arasında gerginlik olduğu biliniyor. PKK, KDP kontrolündeki alanda kendine daha fazla yer açmaya çalışıyor. Nitekim PKK, 5 Haziran 2020 tarihinde doğrudan KDP'yi hedef alan saldırıda bulunmuştu ve beş peşmerge hayatını kaybetmişti. PKK'nın diğer bir amacı, KDP'yi öteleyerek Irak Kürtlerini kendi yapısına bağlamak. İşte bu noktada KDP – KYB geleneksel çekişmesinde KYB, PKK için bir maşa haline geliyor.
KYB'yi bu rekabette doğru bir yere oturtmak gerekir. KYB, PKK ile birlikte İran'a sadakati ile bilinen bir yapıyken son dönemde yeni bir tercihe yöneldi: İran'ı idare edip ABD'nin dümenine girmek. Kandil'in İran topraklarına uzandığı dikkate alınırsa PKK da bu cambazlığı sahiplendi. KYB ve PKK'nın ortak İran ve ABD stratejisi aynı mekânı paylaşan bu iki örgütü organik bir bağıta sürükledi.
KYB kanadı aslında kumpas ve çekişmelerle dolu. Partiyi yönetme bağlamında Bafıl ve Kubat Talabani kardeşler ile kuzenleri Lahur Şeyh Cengi arasında rekabet var. Bafıl, Cengiyi suikast ve casusluk suçlamasıyla tasfiye ederken PKK ve ABD'ye sırtını yasladı. Geleneksel olarak İran'a meyleden KYB, Bafıl ile bir anda Amerikancı oldu ve PKK kartını ön plana çıkarttı. Böylece helikopterler ve muhtemelen başka kabiliyetlerin PKK'ya aktarılmasında KYB aracı rol üstlenmeye başladı. Nitekim PKK ile verdiği resimlerde Amerikan ordusunun yerel tercümanı gibi üniforma giymesi dikkat çekici.
O halde Türkiye ne yapmalı?
Türkiye'nin Süleymaniye'ye yapılacak uçuşlara hava sahasını kapatmasında ve THY'nin bu şehre uçuşlarını durdurmasında bu manzara etkili.
Türkiye, hava aracına sahip bir PKK'ya göz yumamaz. Hudut karakollarının ve askerî üslerin güvenliği bağlamında bu tehdit ötelenemez. Ayrıca helikopter gibi bir kabiliyetin kazandırılması sonrasında PKK'ya ne verileceği veya hangi hizmetlerin sunulacağı konusu belirsizliğe terk edilemez. Bu doğrultuda Türk hudutlarına yakın bölgelerde kimliği belirsiz uçuşlara doğrudan müdahale etmek artık Türkiye'nin gündeminde.
Ayrıca PKK ile bu kadar yakın olan KYB'nin Türkiye açısından PKK'dan bir farkı yok. PKK'lılarla birlikte Haseke'de resim veren Bafıl'ın PKK'yı içselleştirmesinin Türkiye için derin anlamı var. Helikopter gibi stratejik bir hava aracının PKK'ya kazandırılmasında Talabani kardeşler paravan oldu. Bu nedenle KYB'ye hami olarak terör örgütünün seçilmesinin maliyeti Süleymaniye istikametindeki uçuşlara Türk hava sahasının kapatılması oldu. Doğal olarak bu karardan sonra KYB içerisindeki rekabette muhalif kuzenler yeni argümanlarla birbirlerini suçlamaya başlayabilir. Öte yandan, bu karar PKK'ya farklı isimlerle destek veren 'müttefik' ülkelere mesaj niteliğinde.
Kararın sonuçlarına bakıldığında, Irak kuzeyine uçuşların Erbil üzerinden yapılması KDP'nin kontrolünü ve etkinliğini artıracak. Avrupa veya ABD'den gelip doğrudan Süleymaniye'ye giden PKK'lılara yönelik denetim artırılabilecek. Yani PKK'nın saldırı ve baskısına karşı KDP'ye muhteşem bir fırsat sunuldu.
İncelemenin sonunda Irak merkezi hükümetine de değinmekte fayda var. Helikopter hadisesi Irak kuzeyinde otorite boşluğunu teyit etti. Türkiye'yi terörizmle mücadelesinde eleştiren Irak yönetimi, Bağdat'ta, kuzeydeki gelişmelere seyirci kalıyor. Hava sahasını kapatma kararının Irak Hükümetine mesajı net: Türkiye güvenliği için her türlü tedbiri alır!