ABD Başkanı Joe Biden, 31 Mayıs'ta Gazze'de ateşkesi öneren üç aşamalı bir planı duyurdu. Biden'ın açıklamasının ardından iki temel husus gündeme geldi: Ateşkes maddelerinin Hamas'ın Şubat başında önerdiği planla benzerliği ve bu önerinin kim tarafından hazırlandığı. Ateşkes önerisinin duyurulması esnasında Biden, teklifin Tel Aviv yönetimi tarafından sunulduğunu dile getirdi. Bu açıklamanın ardından tüm gözler bir anda Hamas'a yöneldi. Aylar önce hazırladığı ateşkes çerçevesine oldukça yakın bir öneriye karşı Hamas yönetiminin nasıl cevap vereceği merak edilirken aynı zamanda Biden ve ekibi tarafından ateşkesin sağlanmasının yolunun Hamas'ın sunulan şartları kabul etmesinden geçtiği sıklıkla ima edildi.
ABD yönetiminin Gazze'deki soykırımı göz ardı ederek işgal devletine verdiği destek, başkanlık seçimleri yaklaştıkça Başkan Biden'ın başını daha çok ağrıtan bir konuya dönüştü. Demokrat seçmenin Biden yönetimine ağır eleştirisi ve kayda değer bir kısmının seçimleri protesto etme yönündeki temayülü, Beyaz Saray'ın Gazze'deki statükoyu değiştirmeyen ama ABD iç siyasetinde kendilerine harekât alanı sağlayacak bir stratejiyi hayata geçirmelerini beraberinde getirdi. Netanyahu ve hükümetinin üzerinde ittifak sağlamadığı ve belki de haberlerinin dahi olmadığı bir öneriyi gündeme getirip ateşkesin geleceğine dair tüm sorumluluğu Hamas'ın üzerine atmak, Biden ve ekibinin hedef saptırma ve imaj düzeltme çabalarının oldukça somut bir yansımasıydı. Nitekim ateşkese dair planın ilan edildiği andan bu yana geçen zaman dilimindeki gelişmeler ve tarafların anlaşmalarına bakıldığında, Biden'ın amacının Gazze'de soykırımın bitirilmesi için ateşkesin ivedi bir şekilde sağlanmasından ziyade işgal devletine zaman kazandırıcı bir mahiyette olduğu açıkça görülmektedir.
Ateşkes Önerisinin Çerçevesi
Gazze'de ateşkesi öneren üç aşamalı planın altı haftalık ilk safhasında saldırıların sona ermesi, yerlerinden edilenlerin yaşadıkları bölgelere dönebilmesi, insani yardımların günlük 600 kamyonla Gazze Şeridi'nin tüm kesimlerine ulaşmasının sağlanması ve Hamas-İsrail arasındaki savaşın bitirilmesi için gereken müzakere sürecine uygun şartların oluşturulması öngörülmektedir. Kalıcı ateşkes görüşmelerinin yürütüleceği ikinci altı haftalık aşamada ise işgal ordusunun Gazze'den çekilmesi ve esir değişimleri, ana başlıklardır. Taraflar arasında bir anlaşmaya varılması halinde geçilecek üçüncü safhada ise Gazze'nin yeniden imarı ve Gazzelilerin yaralarının sarılması odak noktasıdır.
Öneri metnindeki şartlar ve uygulama aşamaları arasındaki tutarlılık, ilk etapta ateşkes önerisinin samimi bir niyetle hazırlandığı ve insanlık tarihinin en korkunç saldırganlıklarından birini kati surette durdurmayı amaçladığı algısını oluşturdu. Hamas'ın 6 Şubat'ta Mısır ve Katar aracılığıyla ilettiği ateşkes şartları dışarıda bırakılırsa, bugüne kadarki en geniş kapsamlı ve gerçekçi önerinin Biden tarafından duyurulması, ABD yönetiminin Netanyahu ve hükümetini tedip etme niyetinde mi olduğu yönünde soruları akıllara getirdi. Yaşanan soykırımda Beyaz Saray'ın sorumluluğu göz önünde bulundurulduğunda, uluslararası kamuoyunda yükselen ABD karşıtlığını dizginlemek için Gazze'ye dair yeni adımlar atması beklenen ve oldukça da makul bir seçenekti. Özellikle de İsrail iç siyasetinin ciddi biçimde karıştığı ve hükümet içi ihtilafların arttığı bir dönemde atılan bu adım, Tel Aviv'in yüzleşeceği olası krizleri de engelleyecek bir mahiyetteydi.
Uluslararası arenada meseleye çözüm odaklı yaklaşan tüm aktörler, Gazze'de kalıcı bir ateşkesin sağlanabilmesi için öncelikli şartın işgal devletinin saldırılarını sonlandırması ve Gazze Şeridi'nden tamamen çekilmesinden geçtiğini vurgulamaktadır. Tam da bu noktada Biden tarafından duyurulan ateşkes planının İsrail'i önce sınırlandırmaya akabinde de Gazze'den çıkmaya zorlayan yanı, metnin taslak aşamasında kalmayıp uygulamaya geçirilebilmesine imkân tanır niteliği yanında uluslararası alandaki beklentilere cevap verebilir özelliği ile Gazze'nin yarınına dair kısa süreli de olsa yeni bir sayfa açtı. Bununla birlikte ABD yönetiminden sonrasında yapılan çelişkili açıklamalar, Netanyahu'nun Biden'ın duyurduğu planla çelişen tutumu, kabine üyelerinin savaşı devam ettirme temayülü, ABD'nin ateşkes konusundaki ciddiyetinin sorgulanmasına kapı araladı. Böylece Hamas'ın ateşkes önerisine çok yakın bir taslak metinle kamuoyunun önüne çıkan Biden, Gazze'de kesin çözümden ziyade çözümsüzlüğü sürdürecek bir stratejiyi muhkem kılmaya çalıştı.
Beyaz Saray'ın Ciddiyet Sınavı
7 Ekim'den bu yana Gazze'de işgal devleti eliyle sürdürülen soykırım sürecinde ABD birçok sınavdan geçti. Tüm insanlığın gözü önünde Tel Aviv yönetiminin pervasızca gerçekleştirdiği katliamlara sessizliği ve hatta işgal devletine verdiği destekle demokrasi, uluslararası hukuk, insan hakları, özgürlükler gibi bir çok alanda Biden yönetimi açık bir şekilde sınıfta kaldı. Dünya üzerinde demokratik sistemlerin güçlendirilmesi misyonunu üstlenen ve bu uğurda daha öncesinde milyonları katleden ABD'nin Gazze'de olup biten karşısındaki tavrı aslında kendisinin geleneksel dış politika kodları ve düzen tasavvurundan kaynaklanmaktadır. Batı merkezli bir perspektifle dünyaya nizam vermeye çalışan Beyaz Saray, "öteki" için rahat bir şekilde kullandığı araçların hiçbirini kendinden olana karşı kullanmayı tercih etmemekte ya da göze alamamaktadır. Bu noktada işgal devletinin insanlığa ve evrene tehdit oluşturan tüm pratiklerine karşı Biden yönetiminin eylemsizliği, Tel Aviv'in işgalci kodlarını tanımamaya dair bir girişimin yansımasıdır. ABD'nin Siyonist İsrail'e karşı belki de en büyük açmazı zikredilen bu konuyla alakalıdır. Gazze'deki süreçte Tel Aviv'in mutlak surette haksız bulunması, işgal devletinin Filistin topraklarındaki diğer girişimlerini de sorgulamak anlamına geleceğinden Amerikan müesses nizamının siyonist yönetimle birlikte hareket etmesi kaçınılmaz bir tavra dönüşmektedir.
Biden'ın Tel Aviv aleyhinde bir adım atması beklenilmese de yaklaşan başkanlık seçimleri nedeniyle yönetimin büyük bir meşruiyet kriziyle yüzleşmesi, Gazze'deki sürece yeni bir üslup ve usulle müdahil olmasını zorunlu kıldı. Ateşkese dair sunulan planla dünyaya mesaj veren Biden, Tel Aviv'in kabul ettiği ve Hamas'ın cevabına göre sürecin şekilleneceğine dair bir hikâye yazmaya çalıştı. Halbuki geride bıraktığımız günlerde gerek siyonist yönetimin temsilcilerinin açıklamaları gerekse ABD'nin bu konudaki sessizliği, Biden'ın ateşkes konusunda Netenyahu ile bir anlaşmaya varmadığına işaret etti. Hamas Siyasi Büro üyesi Usame Hamdan yaptığı açıklamada, mezkûr taslağın söz aşamasından öteye geçmediği ve kendilerine resmi yolla işgal devletinin kabul ettiği bir belgenin ulaştırılmadığını söyleyerek sürecin gidişatına dair en net tabloyu ortaya koydu. Daha önce de ifade edildiği gibi, Biden, Hamas'a ateşkesin mesuliyetini yükleyerek kendisini ve Netanyahu'yu temize çıkarmaya çalıştı. Halbuki Tel Aviv'i Siyonist yöneticilerinin Gazze'deki sürece dair bakışı incelendiğinde savaşı bitirmekten ziyade daha da genişletmek yönünde bir kanaatin olduğu açıkça görülmektedir.
Başbakan Netanyahu kalıcı bir ateşkesten ziyade altı haftalık moladan bahsederken hükümetin iki radikal ismi Itamar Ben-Gvir ve Bezalel Smotrich ise ateşkesin adını bile ağızlarına almamakta hatta Gazze ile iktifa etmeyerek işgalin yönünü Güney Lübnan'a kaydırmaya çalışmaktadırlar. Böylesine bir vasatta sağlıklı bir ateşkes müzakere sürecinin yürütülemeyeceği aşikardır. Hamas'ın ateşkese razı olmasının yolu şüphesiz öncelikle saldırganlığın sona ermesi ve tüm işgalcilerin Gazze Şeridi'nden geri çekilmesiyle mümkündür. Ancak Tel Aviv'in bu konuda gerekli teminatı vermekten uzak yaklaşımı, ateşkese dair tüm yolları tıkamakta ve süreci tümden çözümsüzlüğe sürüklemektedir.
İsrailli yetkililerin engellemelerine rağmen ateşkesin sağlanabilmesinin yolu ise sadece Biden yönetiminin kararlı bir duruş sergileyerek bu hususu Netanyahu ve hükümetine dayatmasından geçmektedir. Gerektiğinde zor araçlarını dahi kullanarak Tel Aviv'in öneriyi kabul etmesinin sağlanması bölgenin, küresel siyasetin ve bir yandan da tüm insanlığın hayrına bir gelişme olacaktır. Bu noktada Beyaz Saray'ın uluslararası toplumu oyalayacak hamlelerden ziyade mevcut krizi bitirmeye yönelik gerçekçi adımlar atmasından başka bir seçenek kalmamıştır. Biden aslında Hamas'ın önerisinin bir benzerini açıklamakla ancak kendileri istediğinde ateşkesin sağlanabileceğini, aksi takdirde ortaya konan tüm önerilerin beyhude bir çabadan öteye gitmeyeceğini tüm dünyaya göstermeye çalışsa da süreçte yaşanan gelişmeler artık ABD yönetimini soykırımın ortağı haline getirdi. Bu nedenle Beyaz Saray'ın ateşkes konusunda ciddi ise Netenyahu hükümetine yaptırım uygulama vaktinin gelip geçtiğini anlaması ve buna göre aksiyon alması gerekmektedir. Eğer Biden yönetimi, Tel Aviv'in saldırganlığın sınırlandıracak adımları atacak iradeyi gösteremeyecekse de artık insanlığa Gazze konusunda umut verecek açıklamalar yapmaktan uzak durmalı ve siyonist yönetimin tüm fiillerini bilaistisna kabul etmelidir.