Geçtiğimiz pazartesi günü akşam saatlerinde Hamas, Gazze'de devam eden saldırganlığın sona ermesi için ateşkes önerisini kabul ettiğini duyurdu. Tüm ajansların sona dakika olarak duyurduğu bu haber, işgal devletinin 7 ayı aşkın süredir Gazze'de sürdürdüğü soykırımının durdurulmasına kapı aralayacak önemli bir gelişmeydi. Katar, Mısır, ABD ve BM'nin uygulanmasına dair garanti sözü verdiği ateşkes metni, üç aşamalı bir plandan oluşmaktaydı.
Hamas, bugüne değin ateşkese dair müzakerelerde belirli sabiteler üzerinden bir çerçeve çizdi. Buna göre karşı tarafla mutabakata varılabilmesi için işgal devleti unsurlarının tamamen geri çekilmesi, yerinden edilenlerin yaşadıkları bölgelere dönüşünün sağlanması, her türlü yardımın girişine olanak tanınması ve Gazze'nin yeniden inşasına ivedilikle başlanması gerekmekteydi. Hamas yöneticileri ancak bu şartlar Tel Aviv yönetimi tarafından kabul edildiği takdirde makul bir esir takasını gündeme alacaklarını defaatle vurguladı. Hamas'ın adil ve sürdürülebilir bir ateşkes için üstün bir çaba ortaya koymasına rağmen Netanyahu Hükümetinin buna yanaşmaması, sürecin tıkanmasına ve Gazze'de yaşanan insani krizin daha derinleşmesine yol açtı.
Refah'a Artan Saldırganlık
Gazze halkının kararlı duruşu ve sarsılmaz iradesinin yanında direniş unsurlarının verdiği mücadeleyle işgal devletine yaşattığı stratejik mağlubiyet, Netanyahu ve savaş kabinesinin Refah'a olan saldırgan tutumunu tetikledi. 7 Ekim'den beri İsrail saldırıları nedeniyle evlerini terk eden insanların sığındığı Refah, bugün 1,5 milyonu aşkın insanın hayatta kalma mücadelesi verdiği bir alana dönüştü. İşgal devleti yöneticilerinin saldırıların ilk dönemlerindeki açıklamalarıyla paralellik arz eden Gazze'nin tedrici bir şekilde yok edilme stratejisi, Refah'a yönelik kara harekâtı ve yoğun saldırıların başlamasıyla son noktaya ulaştı. İnsanlık tarihinin en büyük trajedilerinden biri tüm dünyanın gözü önünde yaşanırken, uluslararası toplum tarafından Netanyahu ve hükümetini engelleyecek bir iradenin yeteri kadar ortaya konamaması, Refah'a sığınan insanların kaderini ve Gazze'nin geleceğini büyük bir muammaya doğru sürükledi.
Hamas'ın ateşkesi kabul ettiğini duyurmasının hemen ardından Tel Aviv yönetiminin Refah'a saldırı başlatacağını ilan etmesi, işgal devletinin Gazze'de savaşı bitirmeye dair gönülsüzlüğünün göstergesiydi. Bu gelişmenin sabahında Refah sınır kapısını kontrol altına alan işgal güçleri, yaptıkları yeni katliamlarla Gazze'de çözüme dair beklentileri ortadan kaldıracak bir hamle gerçekleştirdi. Tüm dünyanın gözünün ateşkes görüşmelerinde olduğu bir süreçte Netanyahu'nun saldırgan tavrından taviz vermeyen tutumu, Hamas'ın iyi niyetli yaklaşımını tamamen engelledi.
Hamas'ın attığı adımın ardından İsrail'in saldırılarını daha da sıklaştırma temayülü, işgal devletinin Gazze'deki 7 Ekim öncesi statükoyu değiştirme konusundaki arzusunun açık bir yansımasıdır. Netanyahu ve işgal devletinin diğer yetkilileri 7 Ekim öncesi duruma dönmemek için büyük bir çaba içerisindedir. Bu bağlamda Netanyahu, ülkesinin mağlubiyetini örtbas etmek ve Gazze'yi ilhak projesini uygulamaya koyabilmek için Refah'a saldırıyı yegâne kurtuluş yolu görmektedir. İşgal devletinin Gazze'yi ve Filistin'i yok etmek üzerine bina edilen bu patolojik düşünce yapısı, Gazze'nin geleceğine dair tüm umutları karartan bir mahiyettedir. Bugün gelinen noktada Refah'a sığınan 1,5 milyonu aşkın insan, tarihin en korkunç toplu katliam riskiyle karşı karşıyadır. İşgal güçlerinin Refah'ta doğrudan sivilleri hedef alan ve Filistinlileri katletme kasıtlı saldırıları, krizi derinleştirmekte ve çözümsüzlüğü pekiştirmektedir.
Gazze'nin Ateşkes Sarmalı
İsrail ve Filistin arasındaki çatışmanın kaynağı herkes tarafından kabul edildiği üzere İsrail'in agresif ve illegal yayılma stratejisine dayanmaktadır. Bu durum ister istemez taraflar arasındaki mücadelenin kısa ve orta vadede bitmeyeceğine işaret etmektedir. İşgal devletinin Kudüs üzerinde tam egemenlik iddiası, Gazze'yi ilhak niyeti ve kendi teo-politik zaviyesinden topraklarını kutsal metinlerdeki atıflara göre genişletme niyeti, İsrail ve Filistin arasında bir barışın imkansızlığı anlamına gelmektedir. Uluslararası aktörlerin uzun yıllardır yaptığı girişimlere rağmen İsrail'in pervasızlığı nedeniyle barışın tesis edilememesi, işgal devletinin geleneksel kodlarından vazgeçmeyeceğine ve buna paralel olarak Batılı devletlerin de İsrail'e verdiği koşulsuz desteği geri çekmemesinden kaynaklanmaktadır.
Çatışmanın boyutları ve derinliğinin bir barış umudunu yeşertmemesi, sahada en gerçekçi yaklaşımın adil ve sürdürülebilir bir ateşkes olduğunu göstermektedir. Bu noktada çözüm için gayret sarf eden arabulucu aktörlerin sağlıklı bir mutabakat sürecine odaklanmasına rağmen henüz bir mesafe kat edilememesi, işgal devletinin müzakereleri kısır döngüye sokması ve böylece zaman kazanmasını beraberinde getirmektedir. Hamas'ın makul ve tutarlı ateşkes önerisini geri çevirerek saldırıları sürdüreceğini ilan eden Netanyahu'nun amacı, dünyanın eylemsizliği nedeniyle katliam stratejisini devam ettirerek Gazze'nin direncini kırarak Hamas'ın ateşkes konusundaki taleplerini azaltmaya zorlamaktır. Son aylarda Gazze'deki esirlerin ailelerinin Tel Aviv'de düzenlediği protestolar yakından takip edilmektedir. Bununla birlikte son haftalarda Refah'a saldırının bir an önce başlatılmasını isteyen kitlelerin de hükümete destek gösterileri organize etmesi ya da Netanyahu ve savaş kabinesi üyelerine çağrıda bulunması, işgal devletinin ateşkese riayet etmeyeceğinin habercisidir.
Uluslararası aktörlerin özellikle de ABD'nin ciddi baskı araçlarını kullanarak Netanyahu'yu geri adım atmaya zorlamaması halinde ateşkesin gerçekleşmesi mümkün gözükmektedir. Bu nedenle Gazze'nin halihazırda içinde bulunduğu ateşkes sarmalından kurtulması için İsrail'in anladığı dil ve onu durduracak araçların devreye bir an önce alınması gerekmektedir. Bu adımların atılmaması ve İsrail'in kural tanımaz tavrının daha da kanıksanması, önümüzdeki yıllarda daha da büyük bir yaraya dönüşecek şekilde Filistinlilerin dramını derinleştirecektir. Refah'a tam bir harekatın başlaması ve katliamların artması ya tahmin edilemeyecek düzeyde insan hayatının kaybetmesiyle ya da Filistinlilerin Sina'ya sürülmesiyle sonuçlanacaktır. Her iki senaryonun da bölgesel istikrar ve güvenliği ciddi şekilde etkileyeceği düşünüldüğünde, tüm kesimler acilen ateşkes sarmalını sona erdirmek için gerçekçi bir irade ortaya koymalı ve Hamas'ın önerisini kabul etmesi için İsrail'e tüm aygıtları kullanarak ağır baskılar yapmalıdır.