7 Ekim'den bu yana işgal devletinin her türlü saldırısına maruz kalan Gazze halkı, bir yandan tüm insanlığı hayrete düşüren bir sabır ve vakar örnekliğiyle direnişe devam ederken öte yandan da Gazze'nin geleceğine dair muğlaklık günden güne artmaktadır. Açlık ve susuzluk nedeniyle insanların hayatını kaybetmeye başladığı Gazze'de ateşkes bir zorunluluk haline gelse de işgal güçlerinin sivillere yönelik katliamlarının hız kesmeksizin devam etmesi süreci olumsuz etkilemektedir. Özellikle de Başbakan Netanyahu tarafından Refah bölgesine yönelik kara harekatının genişletileceği yönünde yapılan açıklamalar, Gazze'deki durumun daha da ağırlaşacağı ve hatta genel tablonun telafisi olmayacak bir noktaya ulaşabileceğinin sinyallerini vermektedir.
Mısır ve Katar öncülüğünde Kahire'de yürütülen ateşkes müzakerelerinden sonuç alınamaması, Ramazan ayında en azından Gazze halkının rahat bir nefes almasına dair umutları ortadan kaldırdı. Hamas'ın makul taleplerine rağmen Tel Aviv yönetiminin saldırgan tutumundan taviz vermeksizin Gazze'yi ilhak stratejisini devam ettirmesi, ateşkesin sağlanamamasının temel nedeniydi. Netanyahu ve ekibinin tüm önceliğinin Gazze'deki esirleri kurtararak İsrail kamuoyunda yüzleştikleri meşruiyet sorununu görece azaltma isteği, ateşkes hususunda istekli görünmelerine sebebiyet verse de sürenin sona ermesinin ardından saldırıların yüksek ihtimalle kaldığı yerden devam edecek oluşu, Hamas'ın da müzakerelerde daha net bir tutum sergilemesini beraberinde getirdi.
ABD başkanı Joe Biden, son dönemlerde Tel Aviv yönetimine özelde de Netanyahu'ya açık mesajlar vererek Ramazan arifesinde altı haftalık bir ateşkesin yürürlüğe konması beklentisini dillendirmekteydi. Hatta Biden'ın ateşkes bağlamında net bir duruş sergilemesi uluslararası alanda katliamlara ara verileceği ve Gazze halkının bir nefes alacağı yönündeki inancı kuvvetlendirmişti. Bununla birlikte Netanyahu hükümetinin yapıcı adımlar atmaması ve Hamas'a karşı düşmanca tavrını sürdürmesi nedeniyle ateşkese dair tüm çabalar bugüne kadar boşa çıktı. Hamas'ın müzakerelerde daha olumlu bir tavır takınacağını ilan etmesine rağmen, Tel Aviv yönetimi tarafından bu çağrının dikkate alınmaması da geçici çözüme dair olasılıkları büyük oranda azalttı.
Gazze'de ateşkesin tam bir çıkmaza döndüğü bu süreçte hala arabulucuların tarafları ikna etmeye çalıştığı da göz ardı edilmemelidir. Bu satırların yazıldığı esnada Hamas, ateşkese dair yeni bir öneriyi iletti. İşgal devletinin buna nasıl cevap vereceği ya da sürecin sağlıklı ilerlemesi için gerekli şartlara sadık kalıp kalmayacağını kestirmek elbette mümkün değil. ABD tarafından son günlerde İsrail'e yönelik görece baskının artmasından ötürü Netanyahu bir strateji değişikliğine gider mi bilinmez ama ateşkes sarmalında günden güne tükenişin eşiğine giden Gazze'de, Biden ve yönetiminin geleceği için önemli bir sınav olmaya devam etmektedir.
Öte yandan Başkan Biden tarafından Gazze'ye yardım ulaştırılması için geçici bir liman inşa edileceğinin duyurulmasının ardından bir anda gözler ABD'ye çevrilirken aynı zamanda akıllara tek bir soru geldi: ABD, bu stratejisiyle neyi hedeflemekte? Her ne kadar Biden, ABD askerlerinin Gazze'ye ayak basmayacağını ifade etse de bu durumun ne düzeyde gerçeği yansıttığını söylemek şu an zordur. Yardımların dağıtımının organizasyonu ya da yardım malzemelerinin güvenliği gerekçesiyle Amerikan güçlerinin Gazze'ye çıkması, orada yeni bir fiili durum oluşması ve İsrail güçlerinin varlığının tasdik edilmesi anlamına gelecektir. Bu bağlamda liman inşasının Gazze'nin hukuki statüsünün değiştirilmesi ve işgal devletinin en azından Gazze şeridinin bir bölümünü ilhak etmesini kolaylaştıracak bir yanı bulunmaktadır.
Gazze Şeridi'nde yaşayanların çok büyük bir kısmı bugün yeterli gıdaya ve temiz suya ulaşamamaktadır. Ayrıca hijyen malzemeleri ve ilaç yetersizliği de krizin boyutlarını daha da derinleştirmektedir. Böyle bir tablo ortada iken her türlü yardım organizasyonu ve girişiminin hayatiliği ve kıymeti aşikârdır. Bu noktada Başkan Biden'ın önerisinin Gazze için sunacağı avantajlardan ziyade mahiyeti ve zamanlaması daha önemli hale gelmektedir Bugüne kadar BM Güvenlik Konseyi'nde acil ateşkesin sağlanması yönündeki girişimlerin ABD vetosuyla engellenmesi, aslında Gazze'deki krizin bu noktaya ulaşmasının baş mimarlarından birinin de Biden yönetimi olduğunu göstermektedir. Tam da bu noktada yaklaşan başkanlık seçimleri nedeniyle telaşa düşen ABD başkanının, birkaç gün içinde Gazze'ye yardım ulaştıracak formüllerden ziyade yaklaşık iki ayı bulacak bir projeye yoğunlaşması, hem İsrail'e sahada manevra alanı sağlayacak hem de Amerikan halkını Gazze'de yaşananlar karşısında duyarsız kalınmadığını ikna etmeye yönelik bir mahiyettedir.
Başkan Biden başta olmak üzere ABD'li yetkililerin son günlerde Netanyahu'yu yüksek sesle eleştirmeleri, Filistin'in geleceğine dair bir çözümden ziyade mevcut konjonktür nedeniyle pragmatik bir hamle şeklinde değerlendirilmelidir. Gazze'de daha fazla kişinin hayatını kaybetmesinin göze alınamayacağı ve Refah'a düzenlenecek kara harekatının bir felaketle sonuçlanacağı Biden tarafından dillendirilse de her daim İsrail'in yanında yer almaya devam edeceğini vurgulaması da resme dair önemli ipuçları sunmaktadır. ABD yönetimin mevzubahis İsrail olduğunda bir kırmızı çizgisinin bulunmayışı Filistin topraklarındaki işgalin günden güne artmasının başlıca nedenlerinden biridir. Ayrıca Filistin'in en geniş tabanlı ve meşru siyasal hareketi Hamas'ın ABD yönetimi tarafından ısrarlı bir şekilde terör örgütü şekilde lanse edilmesi de amacın çözümden ziyade İsrail lehine statükoyu muhafaza etme arzusuna işaret etmektedir.
ABD tarafından Tel Aviv yönetimine baskı yapıp Mısır tarafından girecek yardım tırlarına zarar verilmemesi ve yardımların Gazze'nin her tarafına ulaşmasının sağlanması konusunda garanti almak yerine liman projesiyle Gazze'nin statüsüne gölge düşürecek bir girişimin makul bir tarafı görülmemektedir. Ayrıca yardımların İsrailli otoritelerin kontrolünde Gazze'ye ulaşması, orada işgal devletinin egemenlik alanını genişletmesine olanak tanıyacaktır. Bu göstergeler ışığında Biden yönetiminin Gazze'deki insani krizden istifade ederek liman projesini, başkanlık seçimleri kampanya sürecinde demokrat seçmeni ikna etmek için güçlü bir argüman olarak kullanacağını söylemek yerinde olacaktır. Bunun yanında Biden'ın mezkûr stratejisinin İsrail'in sahadaki kayıplarını minimize edecek bir hamle olarak planlandığına yönelik sağlam emarelerin bulunduğunu ifade etmek de gerekmektedir. Son tahlilde tarihinin en uzun soluklu savaşını yaşayan ve beklentilerin çok ötesinde kayıplar veren İsrail için ABD'nin Gazze'de atacağı her adım, hem kayıpların telafisini hem de Gazze'den murat edilen kazanımların elde edilmesini kolaylaştıracaktır.