Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MEHMET AKİF TEKE

Rusya’nın Yenilenen Nükleer Doktrini

Ukrayna Savaşı, geçen 1000 günün ardından bölgesel bir çatışma olmanın ötesinde, nükleer caydırıcılık doktrinlerini ve uluslararası güvenlik mimarisini yeniden şekillendirme potansiyeline sahip bir dönemi işaret ediyor. Bu zamana kadar, Rusya Federasyonu'nun nükleer konseptini düzenleyen iki stratejik belge olmuştur: Rusya Federasyonu Askeri Doktrini ve 'Nükleer Caydırıcılık Alanında Rusya Federasyonu Devlet Politikasının Temelleri Hakkında' başlıklı kararname. 19 Kasım 2024'te Rusya'nın güncellenen 'Nükleer Caydırıcılık Alanında Rusya Federasyonu Devlet Politikasının Temelleri Hakkında' kararnamesi, bu alandaki stratejik önceliklerin ve yaklaşımların nasıl evrildiğini gözler önüne seren en güncel stratejik doküman olmuştur.

Rusya Federasyonu, bugüne kadar bir tanesi gizli üç tanesi kamuoyu ile paylaşılmış toplam dört askeri doktrin yayımlamıştır. İlk askeri doktrin, 2 Kasım 1993 tarihinde kabul edilirken, ikinci doktrin 21 Nisan 2000, üçüncü doktrin ise 5 Şubat 2010 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Dördüncü doktrin ise 26 Aralık 2014 tarihinde kabul edilmiştir. Ayrıca, 2 Haziran 2020'de, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, nükleer alanla ilgili yasal çerçeveyi belirleyen ve gizlilik şerhi olmaksızın yayımlanan "Nükleer Caydırıcılık Alanında Rusya Federasyonu Devlet Politikasının Temelleri Hakkında" başlıklı kararnameyi imzalamıştır. Bu kararname, 19 Kasım 2024'te güncellenmiş olup, Rusya'nın nükleer doktrinini daha da belirginleştiren bir belge haline gelmiştir. Nükleer caydırıcılık, uzun yıllar savaş konseptinin bir parçası olarak ele alınmışken, 2020'de yayımlanan kararname ile stratejik bir doktrin olarak da belirginleşmiştir. Aynı zamanda bu kararname, Rusya Silahlı Kuvvetleri tarafından nükleer silahların kullanım prosedürlerini ve görevlerini tanımlayan bir rehber işlevi görmektedir.

Rusya'nın 19 Kasım 2024'te güncellenen nükleer doktrini, yine "Nükleer Caydırıcılık Alanında Devlet Politikasının Temelleri" başlıklı bir kararname ile şekillendirilmiştir. Bu belgede, nükleer silahların yalnızca Rusya'nın egemenliğini koruma amacıyla, son çare olarak kullanılacağı belirtilmiştir. Kararnamenin hazırlanma sebebi, yeni askeri tehditler ve riskler doğrultusunda, kitle imha silahlarının kullanım koşullarının yeniden değerlendirilmesidir. Belgede ayrıca, potansiyel düşmanların Rusya Federasyonu veya müttefiklerine yönelik bir saldırı gerçekleştirmesi durumunda, misilleme yapılmasının kaçınılmaz olduğu vurgulanmaktadır.

Kararname yirmi altı madde ve dört bölümden oluşmaktadır:

  • İlk bölümde genel hükümler, caydırıcılığın temel kavramları, amaçları ve hedefleri açıklamaktadır.
  • İkinci bölümde nükleer caydırıcılığın içeriği ele alınmıştır. Bu bölümde Rusya'ya nükleer caydırıcılık için güç kullanmaya hangi durumlarda nelerin imkân vereceği belirtilmektedir
  • Üçüncü bölümde nükleer silah kullanımına geçiş koşulları ele alınmıştır.
  • Dördüncü bölümde federal hükümetin görevleri ve işlevleri başlığı altında nükleer caydırıcılıkla ilgili tüm devlet kuruluşlarının listesi ve yetkileri yer almaktadır.

2024 konseptiyle, Rusya'nın nükleer silahlarla müttefiklerini koruma amacına dair ifadeler, Belarus'un adının Birlik Devleti'nin bir parçası olarak nükleer caydırıcılık belgesinde ilk kez geçmesiyle dikkat çekmektedir(madde 18 ve 19g). Ayrıca, doktrinde 10. ve 11. maddelerde, Putin'in Eylül ayında yaptığı açıklamalara da yer verilmiştir: Nükleer silah sahibi olmayan bir devletin gerçekleştirdiği ancak nükleer silah sahibi bir ülke tarafından desteklenen saldırılar, Rusya'ya yönelik ortak bir saldırı olarak kabul edilecektir.

Yenilenen belgede, "Devletin varlığına yönelik tehditler" ifadesi, "egemenlik ve toprak bütünlüğüne yönelik tehditler" olarak değiştirilmiştir. Bu değişiklik, doktrinin önemli unsurlarını yansıtan bir diğer dikkat çekici husustur. Ayrıca, Rus topraklarını izole etmeye yönelik eylemler ve iletişim, ulaşım engellemeleri (madde 15j) ile nükleer enerji santrallerine yapılabilecek saldırılar (madde 15z), önceki açıklamalarda dile getirilen ve yeni doktrinde yer bulan önemli meseleler arasında yer almaktadır. Rusya'nın nükleer caydırıcı güçleri kara, deniz ve hava tabanlı sistemlerden oluşmaktadır (madde 17).

Önceki doktrinlerde de olduğu gibi, nükleer silahların bir caydırıcılık aracı olarak kullanılmasının yanı sıra, nükleer tehditlerin azaltılması ve her türlü askeri çatışmanın önlenmesi gerektiği vurgulanmaktadır (madde 5). Metinde, nükleer caydırıcılığın sürekliliğine dair bir madde de korunmuş, ancak bu caydırıcılığın yalnızca nükleer silahların kullanılmasından önce geçerli olacağı belirtilmiştir (madde 14). Bu maddeye göre, eğer caydırıcılık yoluyla barış sağlanamazsa, Rusya nükleer silahları kullanma hakkını saklı tutmaktadır.

Yenilenen doktrinde balistik füzelerle ilgili (madde 19a) ifadenin net olmadığı da gözlemlenmiştir. Bu maddenin, denizaltından fırlatılan balistik füzeler (SLBM), kıtalararası balistik füzeler (ICBM) ve orta menzilli balistik füzeleri (MRBM) kapsadığı düşünülebilir. Biden'ın açıklamaları sonrası ATACMS füzelerinin kullanımına dair tartışmalar olsa da, bu konuda yenilenen doktrinde bir netlik bulunmamaktadır. Nitekim, Ukrayna tarafından bu füzelerin kullanılması üzerine Rusya, aynı sertlikte bir cevap vererek Ukrayna savaşında ilk kez balistik füze kullandı. Ancak nükleer bir yanıt vermedi.

Ayrıca, doktrinde, askeri ve stratejik durumdaki değişikliklere bağlı olarak Rusya Federasyonu'na yönelik askeri tehditlerin ortaya çıkabileceği ve bu tehditleri etkisiz hale getirmek için nükleer caydırıcılığın uygulanacağı durumlar da sıralanmıştır. Bu durumlar şunlardır:

  • Rusya'ya karşı anti-füze ve anti-uydu savunma sistemlerinin konuşlandırılması
  • Rusya sınırlarına yakın bölgelerde askeri güç yığılması
  • Nükleer silah sahibi olmayan devletlerin topraklarında nükleer silahların konuşlandırılması
  • Askeri altyapıların Rusya sınırlarına yakın bölgelere yerleştirilmesi ve yeni koalisyonlar ile eski askeri blokların oluşturulması ve genişletilmesi.

Rusya'nın 2024'te güncellenen nükleer doktrini, ülkenin savunma stratejilerinde önemli bir dönüşüm yaşandığını gösteriyor. Yeni doktrinle birlikte, Rusya'nın nükleer silah kullanma olasılığı artmış ve bu silahların kullanılabileceği senaryolar genişletilmiş gibi görünmektedir. Ancak bu değişiklikler, Rusya'nın nükleer silahları hala savunma amaçlı bir araç olarak kullanmayı tercih ettiğini ortaya koymaktadır.

Ukrayna savaşında, Ukrayna'nın Amerikan yapımı Ordu Taktik Füze Sistemleri'ni (ATACMS) Rusya'ya karşı kullanması üzerine Rusya, ilk kez balistik füze kullanarak yanıt verdi. Nükleer silahlar konusunda da benzer bir stratejinin izlenmesi muhtemeldir. Rusya, nükleer silahları kullanmayı son çare olarak görmekte ve ilk nükleer silah kullanan ülke olma niyetinde olmadığını göstermek istemektedir. Ancak, Ukrayna tarafından nükleer silah kullanılması durumunda, Moskova'nın buna karşılık vereceği ve nükleer tehditler savuracağı kesindir.

Sonuç olarak, son yapılan güncelleme Rusya'nın nükleer doktrininde savunma temelli bir yaklaşımı sürdürdüğünü gösteriyor; nükleer caydırıcılık, hala Rusya'nın egemenliğini ve toprak bütünlüğünü savunma amacına yönelik bir araç olarak kalıyor. Rusya'nın nükleer doktrinindeki değişiklikler, küresel güvenlik üzerinde doğrudan ve ciddi etkiler oluşturma potansiyeline sahiptir. Nükleer caydırıcılık, Rusya'nın dış politikası ve askeri stratejisinin temel taşlarından biri olarak var olmakta ve bu doktrin, uluslararası krizler ve tehditlere yanıt olarak evrilmeye devam edecektir. Bu değişikliklerin, özellikle Batı ile ilişkilerde ve küresel askeri stratejilerde uzun vadeli etkileri olacağı açıktır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA