Son dönemde dış politikada yeni açılımlar deneyerek küresel müttefiklerini çeşitlendirme çabası içerisinde olan Körfez ülkeleri bu anlamda Çin'i önemli bir alternatif olarak kabul ediyor. Bu ülkeyle yoğun ticari ilişkiler içinde olan Körfez monarşileri, dönem dönem ABD ile yaşanan krizlerin de etkisiyle Çin yönetimiyle siyasi ve ekonomik anlamda iyi ilişkilerini korumaya özen gösteriyor. Bu durum liderler düzeyindeki ziyaretlerle kendisini gösterirken, bu temaslar bağlamı giderek derinleşen işbirlikleri için de zemini güçlendiriyor. Bu noktada Çin Devlet Başkanı Xi Jinping'in gerçekleştirdiği Suudi Arabistan ziyareti hem bölge ülkeleri hem de Pekin yönetimi açısından ciddi fırsatlar barındırması bakımından önem arz ediyor. Nitekim ziyaret Suudi Arabistan'la ilişkilerin yanında Arap dünyası ile Çin arasındaki işbirliklerinin geliştirilmesi anlamında fırsat olarak görülüyor.
Herşeyden önce Çin Devlet Başkanı Xi Jinping'in Suudi Arabistan ziyareti, Çin ile Körfez ülkelerinin ticari, ekonomik ve yatırım ilişkileri konusundaki ilişkilerini güçlendirme iradelerini ortaya koymaktadır. ABD'nin Afganistan sonrası Ortadoğu siyasetindeki görünür olmayı arzulamayan durumu aynı zamanda İran'ın nükleer amaçlarının kısıtlanması ve Yemen'deki savaşın sonlandırılmasına yönelik bir ABD politikası ile beraber devam etmekteydi. Bunun yanında Rusya-Ukrayna savaşı ile gerilen uluslararası siyasi ortamda başgösteren enerji krizi de Çin'i Körfez ülkeleri için önemli bir alternatif haline getirdi.
Nitekim Suudi Arabistan ziyareti ve Arap ülkeleri ile gerçekleştirilen zirvelerin temel hedefi Çin ve ilgili ülkeler arasında ekonomik ortaklığı ve ticari ortaklığı büyütmek olarak yorumlanabilir. Bu bağlamda, halihazırda Ortadoğu'da teknoloji transferleri, yatırımlar ve ikili ticari ilişkiler ile büyük bir varlığa sahip olan Çin, ilgili zirveler ve ikili ziyaretler kapsamında bölgedeki varlığını güçlendirme adımlarını atmaktadır. Tabii burada Suudi Arabistan ziyaretinin ve üst düzey devlet yetkililerinin zirveye katılımının da gösterdiği gibi, Çin-Körfez ve Çin-Arap ilişkileri sadece dönemsel koşulları yansıtmamaktadır. Aksine, Çin ile Körfez ülkeleri arasındaki ilişkilerin özellikle 2000'li yıllardan itibaren, 2010'lu yıllardan itibaren güçlendiği ve yapısal temeller üzerine inşa edildiği görülmektedir. Çin'in Suudi Arabistan, BAE ve Katar gibi Körfez'in ekonomik lokomotifi olan ülkeler ile enerji ilişkileri, günümüz konjonktürü içerisinde gelişmiş olsa da daha öncesine de dayanan bir ilişki biçimidir.
Çin-Suudi Arabistan İlişkileri
Ziyaretin detaylarına bakıldığında, Xi Jinping'in zirveden önce Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ile bir araya geldiği görülmektedir. İki liderin Suudi Arabistan ve Çin'i ilgilendiren ikili, bölgesel ve uluslararası meseleler hakkında görüş alışverişinde bulunması, aynı zamanda iki ülke arasında diyaloğun üst düzeyde sürdürüleceği mesajını vermektedir. Görüşmelerin çerçevesini, 2016 yılında yine Xi Jinping'in Suudi Arabistan ziyaretinin oluşturduğu ve o dönemden bu yana iki ülke ilişkilerinin siyasi, ekonomik, ticari ve yatırım alanlarında geliştirildiği belirtilmektedir.
İki ülke arasında imzalanan çeşitli mutabakat zaptları ve anlaşmalarının yanında bir diğer önemli nokta ise, küresel enerji tedariği konusunda ortak noktada buluşulmasıydı. Suudi Arabistan'ın bir süredir Rusya ile iş birliği halinde OPEC+ çerçevesinde sürdürdüğü petrol arzını kısma politikasının, Çin tarafından da küresel petrol fiyatları istikrarı vesilesiyle desteklendiği ifade edildi. Aynı zamanda enerji konusunda, petrokimya, yenilenebilir enerji, elektrik ve rüzgâr, hidrojen ve güneş enerjisi gibi konularda iki ülkenin iş birliği konusunda mutabık kaldığı ifade edildi.
Çin-Suudi Zirvesinin Sonuçları
Xi Jinping'in ziyareti sonucunda Suudi Arabistan'da düzenlenen zirve sonucunda önemli bir ortak nokta olarak, iş birliği ve toprak bütünlüğü meseleleri ön plana çıktı. Suudi Arabistan ile Çin'in halihazırda temel küresel meselelerde ortak yönleri çoğunluktayken, bu zirve kapsamında her iki ülkenin de birbirlerine iç işlerine müdahale edilmemesi konusunda ve Çin'in toprak bütünlüğü konusunda mutabık kalındığı ifade edildi. Buradan hareketle, Suudi Arabistan ve Çin arasında siyasi ortaklık konusunda da aşama kaydedildiği görülebilir.
Bunun yanında zirve sonucunda gerçekleştirilen açıklamada iki ülkenin İran nükleer anlaşmasının diyalog ve diplomasi yoluyla barışçıl şekilde ele alınması, Afganistan'daki güvenlik meselelerinin ülkeyi siyasi istikrarsızlığa ve güvensizlik ortamına sürüklememesi, Filistin-İsrail meselesine kapsamlı çözüm bulunması, Lübnan'da reformların gerçekleştirilmesi konusunda görüş birliğine varıldığı ifade edildi.
Sonuç olarak Ortadoğu'nun en büyük ekonomisi Suudi Arabistan'ın ve diğer büyük ekonomileri barındıran Körfez ülkelerinin Çin ile ekonomik, yatırım, ticari, güvenlik ve siyasi ilişkilerini geliştirmesi gerek Çin gibi ülkelerin Körfez'i ve Ortadoğu'yu ekonomik bir pazar olarak değerlendirmesini gerekse de Körfez'in dış politikada manevra alanını artırmasını beraberinde getirdiği ifade edilebilecektir.