Türkiye'nin en iyi haber sitesi
İSMAİL NUMAN TELCİ

Erdoğan-Sisi Görüşmesi ve Türkiye-Mısır İlişkilerinin Geleceği

Ortadoğu siyasi konjonktürü bir süredir kayda değer bir dönüşüm gerçekleştiriyor. Yakın zamana kadar çekişme halindeki aktörlerin pozisyonlarında güncellemeye gittiği görülüyor. Bu aktörler farklı gerekçelerle de olsa kendilerini bu yeni siyasi düzleme uygun bir hareket tarzı izleme zorunluluğunda hissediyor. Bu bağlamda özellikle 2020 yılının sonlarından itibaren Ortadoğu genelinde başlayan normalleşme süreçlerine kayıtsız kalmak bölgesel aktörler için bir politika tercihi olmaktan çıkmış durumda.

Nitekim bu anlamda birçok ülke arasında ilişkilerde bir yeniden konumlanma gözlemlenirken Türkiye ile Mısır arasındaki normalleşme süreci görece yavaş ilerlemekteydi. Ancak geçtiğimiz hafta sonu yaşanan gelişme ile bu bağlamda önemli bir adım atıldı. 2022 Dünya Kupası'na ev sahipliği yapan Katar'ın başkenti Doha'da 20 Kasım'da düzenlenen açılış maçında Türkiye ve Mısır cumhurbaşkanlarının el sıkışması sadece iki ülke ilişkilerinde değil bölgesel siyasette de önemli bir kırılmayı gözler önüne sermiştir.

Bölge siyasetinin bu en önemli iki aktörünün 2013 yılından bu yana kriz halindeki ilişkilerinde yeni bir sayfa açma yönünde attıkları bir adım olarak değerlendirilen bu buluşma, yakın geçmişte yoğun biçimde ayrışan politikalar izleyen iki ülkenin değişen ve dönüşen bölgesel ve küresel konjonktürün bir gerekliliği olarak birbirlerine yönelik politikalarında revizyona gittiklerini ortaya koymaktadır.

Bu dönüşümün başlıca unsuru olarak bölge ülkelerinin bir süredir izledikleri rekabetçi politikaların yarattığı büyük maliyetler ve bunun sonucunda ortaya çıkan yıpranmış siyasi liderlikler gösterilebilir. Bunun yanında Kovid-19 pandemisi, küresel güçler rekabetinin etkileri, Rusya-Ukrayna savaşı ve beraberinde ortaya çıkan siyasi ve ekonomik istikrarsızlıklar ve küresel enerji arzındaki belirsizlikler gibi bölgedeki birçok ülkeyi olumsuz etkileme potansiyeli olan gelişmeler de Ortadoğu'daki birçok ülkeyi daha düşük yoğunluklu bir rekabet siyaseti izlemeye zorlamıştır.

Bu ortamda önce bazı Körfez ülkelerinin İsrail'le ilişkilerini normalleştirdiği görülürken, izleyen süreçte Katar'a karşı BAE ve Suudi Arabistan'ın hasmane tutumu sona ermiş, daha sonra Mısır da Doha yönetimiyle ilişkilerini normalleştirmiştir. İzleyen süreçte Türkiye de inisiyatif alarak Suudi Arabistan ve BAE ile ilişkilerini yeni bir düzlemde değerlendirirken, bu ülkelerle son yıllarda sürdürülen rekabetçi politikaların işbirliği odaklı bir yapıya büründüğü bir sürece girilmesinin önünü açmıştır. Ankara ayrıca Mavi Marmara Krizi'nden bu yana siyasi teması düşük profilde tuttuğu İsrail yönetimiyle de ilişkilerin daha sağlıklı bir düzleme çekilmesi hususunda bir politika güncellemesine gitmiştir.

Bu sürecin son ayaklarından olan Mısır'la ise söz konusu adım 2020 yılında atılmaya başlanmış, Türkiye ve Mısır'ın ilgili kurumları normalleşme görüşmelerini başlatmıştır. 2021 yılında bu görüşmeler dışişleri bakanlıklarındaki bakan yardımcıları düzeyinde devam ederken, son aylarda iki ülkenin özellikle Libya ve Doğu Akdeniz'e yönelik politikalarında anlaşmazlıkların devam etmesi nedeniyle görüşmelerin geleceği tehlikeye girmiştir. Öyle ki Mısır Dışişleri Bakanı Sameh Şükri verdiği bir mülakatta Türkiye ile normalleşme görüşmelerinin askıya alındığı şeklinde anlaşılabilecek değerlendirmelerde bulunmuştur.

Bu açıklamalardan bir süre sonra ise Türkiye ve Mısır Cumhurbaşkanlarının Doha'daki görüşmesi, iki ülke yönetimlerinin müzakerelerin başarılı sonuçlanması konusunda yapıcı bir iradeye sahip olduklarını ortaya koymaktadır.

Esasında Türkiye ve Mısır'ın karşılıklı çıkarlara saygı çerçevesinde ilişkiler yürütmeleri bu iki ülkenin de bölgesel ve küresel düzeyde çıkarlarına daha fazla hizmet edebilecektir. Bu noktada iki ülke arasındaki yapıcı ilişkilerin, Libya'dan Doğu Akdeniz'e, Afrika'dan Levant bölgesine ve enerji işbirliğinden ticari ortaklıklara bir çok alanda kazan-kazan ilkesi çerçevesinde fırsatların önünü açabileceği söylenebilir.

2013'ten bu yana iç ve dış kamuoyunda meşruiyetini güçlendirmek isteyen ancak bu anlamda birçok zorluklar yaşayan Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah el-Sisi'nin Türkiye ile ilişkileri normalleştirmesindeki başlıca motivasyonların zor durumdaki ülke ekonomisini desteklemek amacıyla yeni yatırımlar çekmek, göç ve şiddet olayları bağlamındaki güvenlik endişelerini ortadan kaldırmak ve bölgesel ve küresel siyasi risk ve belirsizlikler karşısında ittifak ilişkilerini güçlendirmek olduğu söylenebilir. Öte yandan Mısır'da insan hakları ve temel özgürlükler bağlamında yaşanan sorunların yapıcı ve uzlaşmacı bir çerçevede çözülmesi, Mısır'da iç kamuoyunun beklenti içerisinde olduğu önemli bir sorun alanı olarak görülmektedir. Söz konusu sorun alanlarında olumlu adımların atılamaması, Sisi yönetimi üzerindeki iç kamuoyu baskısının artarak devam etmesine neden olacaktır.

Türkiye açısından ise Mısır ile ilişkileri normalleştirmenin arkasında özellikle Doğu Akdeniz'deki enerji kaynaklarının küresel pazarlara ulaştırılmasında avantajını korumak, Libya'da bölgesel istikrarı tehdit edebilecek gelişmelerin önüne geçmek, Ortadoğu'daki ittifak yapılanmalarında çıkarlarına aykırı gelişebilecek süreçlerin önüne geçmek ve Arap coğrafyasında uzun yıllardır olumlu görünümdeki Türkiye algısını desteklemek gibi motivasyonların olduğu belirtilebilir.

Bu noktada iki ülkenin de özellikle bölgesel ve küresel politikalarda daha etkin aktörler haline gelme isteklerinin, geçmişteki çatışan ilişki biçimlerinin var olduğu bir düzlemde çok daha zor olacağını kabullenmiş durumda oldukları söylenebilir. Bu nedenle Ankara ve Kahire yönetimleri, hem ikili ilişkilerde hem de bölgesel etkileşimlerde daha uzlaşmacı ve işbirlikçi bir tutumu denemenin zamanının gelmiş olduğunu fark etmiş gözükmektedirler.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA