Çin'de varlığı resmen 12 Aralık'ta duyurulan koronavirüs Ocak ayından itibaren İran'da da çeşitli söylentilere neden olmuş, söylentilerin ve eleştirilerin artması üzerine Sağlık Bakanlığı yetkilileri 26 Ocak'ta yaptıkları açıklamayla salgının İran'da görülmediğini ileri sürmüşlerdi. Bu süre içinde İran'ın özellikle Çin ile irtibatı süregelmiş, ülkedeki Çinlilerin hareketlerine herhangi bir kısıtlama getirilmediği gibi yakın ticari-siyasi ilişkilere sahip olunan ülkeye uçuşlar da devam etmişti.
19 Şubat'ta durum değişti ve Sağlık Bakanlığı yetkilileri Kum'da iki kişinin virüs nedeniyle hayatını kaybettiğini açıkladı. Bununla birlikte bu açıklamaya tepkiler gecikmedi ve Kum milletvekillerinden Ahmet Emirabadi yalnızca Kum'daki ölü sayısının 50'den fazla olduğunu ve yetkililerin gerçek rakamları halktan gizlediğini öne sürdü. Ertesi gün bir basın toplantısı yapan sağlık bakanı yardımcısı ve hükümet sözcüsü iddiaları yalanladılar. Bakan Yardımcısı Harirçi iddiaların yarısının bile doğru olması durumunda görevinden istifa edeceğini açıkladı. Ancak ertesi gün kendisinin de bir video yayımlayarak virüse yakalandığını açıklaması halktaki tedirginliği daha da artırdı.
Gerçekten de bir haftadan kısa bir süre içinde belediye başkanlarından milletvekillerine, ünlü din adamlarından cumhurbaşkanı yardımcısına kadar çok sayıda yetkilinin virüse yakalanması gerçek vaka sayısı konusunda soru işaretlerine yol açarken süreç içinde İran'dan komşu ülkelere giden çok sayıda kişide virüsün tespit edilmesi hastalığın şimdiden on binlerce kişi arasında yayıldığı düşüncesine yol açtı. Bununla birlikte yetkililerin sürekli olarak başta karantina olmak üzere etkili tedbir alımını reddetmeleri, "düşman komplosu" ya da "Şiiliğin kutsal kenti Kum ve Meşhed'e karşı bir karalama kampanyası" olduğu yönündeki açıklamaları salgının çok ciddiye alınmadığını gösteriyor.
Bu nedenle İranlı muhatabı ile görüşmeler yapan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca karantina tavsiyelerinin kabul edilmemesi üzerine İran ile olan sınır kapılarının kapatıldığını, hava ve kara ulaşımının durdurulduğunu açıkladı. Türkiye'nin kararını İran'ın diğer komşuları da izledi ve çok sayıda ülke benzer kararlar alarak İran ile olan etkileşimi en az seviyeye indirmenin yolunu aradı. Gelinen noktada İran'da resmi olarak 34 kişinin hayatını kaybettiği ve 288 kişinin hastalığa yakalandığı açıklanırken yabancı gözlemciler gerçek rakamların çok daha yüksek olduğu hususunda görüş birliği içindeler.
Bu noktada İran'ın böylesi tehlikeli bir hastalık konusunda neden gerekli tedbirleri almadığı ve gerçekleri kamuoyu ile paylaşmadığı hususunda farklı gerekçeler zikredilebilir. Öncelikle İran bir yönetim tarzı olarak mecbur kalmadığı müddetçe kendini zorda bırakabilecek rakamları açıklamamayı tercih ediyor. En yakın örnek olarak Kasım ayında ölen göstericilere dair rakamların hala ilan edilmemesi ya da yanlışlıkla düşürülen Ukrayna uçağına yönelik üç günlük inkar politikaları gösterilebilir. Meclis seçimlerinin hemen öncesinde zaten düşük kalacağı bilinen katılım oranının daha da düşmemesi ya da seçimlerin iptalinin gündeme gelmemesi için de hastalığın açıklanması mümkün olduğunca geciktirilmiş olabilir. Çin ile ilişkilerin tüm risklere rağmen sürdürülmesinde ABD'nin çok yönlü baskıları altında olan Tahran yönetiminin Pekin'e olan ekonomik bağımlılığının son derece artmış olması etkilidir. Öte yandan karantina uygulanması gereken Kum kentinin dindar Şiiler için taşıdığı özel önem de alınacak tedbirleri zorlaştırıyor. Nitekim şehirdeki Hz. Masume Türbesi halen ziyaretçilere açık ve dini yetkililer türbenin maddi ve manevi şifa kaynağı olduğu yönündeki açıklamalarını sürdürüyor.
İran'ın virüs tehdidini yeterince ciddiye almaması yalnızca bu ülke ile ilgili olsaydı fazla bir önem taşımayabilirdi. Ancak bu ülkenin Türkiye dışındaki kara komşularının etkin bir sağlık sistemine sahip olmaması, özellikle Irak, Suriye, Afganistan ve Azerbaycan gibi Türkiye ile yakın ilişkilere sahip halkların muhtemel bir salgın durumunda çok zor durumda kalacaklarını gösteriyor. Dolayısıyla bu ülkelerden milyonlarca insanı içinde barındıran Türkiye'nin alacağı tedbirler çok büyük önem arz ediyor.